Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (78)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (78)


... dünden devam

16 Temmuz 1974’de gerçekleştirilen bu darbe ile Cumhurbaşkanlığı görevinden uzaklaştırılan Makarios, 

Adadan kaçarak canını zor kurtarmış ve Malta üzerinden Londra’ya gitmişti. Kıbrıs’ta ise Türklerle, Rumlar arasında yer, yer çatışmalar başlamıştı.

18 – 19 Temmuz 1974’te Başbakan Ecevit, Dışişleri Bakan Vekili Hasan Esat Işık ile birlikte 1960 Zürih Antlaşmasından doğan haklarımızı kullanarak, ‘Garantör Devlet’ sıfatıyla görüşmelerde bulunmak üzere diğer garantör ülke İngiltere’nin başkenti Londra’ya hareket ettiler.

Ancak İngiltere Dışişleri Bakanı Callaghan ve İngiltere Başbakanı Wilson, daha başlangıçta, Kıbrıs’a müşterek bir müdahale yapılmayacağı beyanatını vererek, niyetlerini açıkça ortaya koyuyorlardı!

Bu arada Başbakan Bülent Ecevit, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’e gönderdiği mesajda; Türkiye’nin, 10 yıl önce 1963 yılının 21 Aralığında Kıbrıs Türk’lerinin adada yaşadığı ‘Kanlı Noel’ benzeri katliamları, Rumların bir kez daha tekrarlamalarına asla müsaade etmeyeceğini, böylesi bir hatayı bu kez tekrara etmeyeceğini belirtiyor ve:

“Tarih tekerrür eder, hatalar tekerrür etmez, “diyordu…

Tüm bu olayların akışı sırasında; Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, NATO ve Sovyetlerin her birinden ayrı bir ses çıkıyordu! İngiltere ve ABD’nin tavrı çok netti, Türkiye adadan yaşanan bu olaylara asla müdahale etmemeliydi!

Peki ya Kıbrıs’ta, adada durum nasıldı?

Yunanistan’a bağlı subayların yönetiminde, (1960 antlaşması gereğince adaya gelen Yunan Alayının başta alay komutanı olmak üzere, alaya mensup diğer subaylar. Bir duyuma göre, Makarios’a karşı yapılan 15 Temmuz 1974 darbesinin esas yöneticisi Yunan Alay Komutanıydı…) Ulusal Muhafız Gücü Kuvvetleri ile adada bir hükümet darbesinin gerçekleştirmenin rahatlığı ile hareket eden Rum tarafı… Ele geçirdikleri Kıbrıs Rum Radyosu’ndan, Cumhurbaşkanı Makarios’un öldürüldüğünü duyurmuşlardı! (Hâlbuki Makarios, darbe gerçekleşmesinin hemen ardından Girne yakınlarındaki kayaların üzerine kurulu manastıra kaçtığı ve sonrasında da helikopter ile İngiliz üssüne sığınığı, oradan da İngiltere’ye götürüldüğü bilgisi mevcuttur…)

Adada gerçekleşen bu darbenin hemen ardından, Türk kasabı lakaplı E.O.K.A-B lideri Nicos Sampson yemin ederek, yeni Cumhurbaşkanı oluyor ve yaptığı açıklamayla; Kıbrıs’ta bir Elen Cumhuriyetinin kurulduğunu ilan ediyordu. Bu arada darbeciler, ‘Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti Bayraklarını’ resmi binalardan indirerek yakıyor, bu bayrakların yerine Yunan bayrağı asıyorlardı! Böylece bu darbenin asıl hedefinin adayı Yunanistan’a bağlamak olduğu iyice anlaşılmıştı.

Kitabımın bu bölümünde; o günleri adada bire, bir yaşayan. Yaşananları gören ve bilen, 1974 Kıbrıs savaşlarının her ikisine de bölük komutanı olarak katılan bir Türk Subayı olarak; tarihe önemli bir not düşmek istiyorum:

15 Temmuz 1974 darbesiyle birlikte Rumlar arasında başlayan iç kargaşa ve çarpışmalar; bu olayların insani olmayan boyutlarını da ortaya koymuştur. E.O.K.A terör örgütü militanları ile R.M.M.O’nun (Rum Milli Muhafız Ordusu) özellikle Makarios’a karşı olan mensupları; (1960’da kurulan Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Başpiskopos Makarios (Eli kanlı bir din adamının,politikayla nasıl uğraştığını, din ile devlet işlerini nasıl ayırabildiğini, adanın Cumhurbaşkanı olarak, uluslararası camia tarafından nasıl tanıdığını hep sorgulamışımdır! Bu sorular yumağına verilebilecek yegâne yanıt: 

Kıbrıs adası üzerinde kendi emperyal çıkarlarını ön plana alan A.B.D, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin, bölge üzerindeki stratejik hedeflerini koruyabilen ve onların istekleri doğrultusunda hareket eden böylesine uygun bir yönetici profili her dönemde adada yöneticisi olarak tercih edilen önemli bir faktör olmuştur. Ancak Makarios’un Kıbrıs’a Cumhurbaşkanı olmasının ardından, bağımsız ülkeler bloğuna üye olması, kendi başına buyruk bir yönetim tarzını tercih ederek; anavatanı Yunanistan’da mevcut cunta yönetiminden giderek uzaklaşması, Amerika’ya değil Rusya’ya yakın duruşu; 15 Temmuz 1974’te gerçekleşen darbenin en önemli sebepleri arasında sayılabilir.) darbenin hemen ardından, Makarios taraftarlarının evlerini talan edip yağmalamışlar, bu evlerdeki kadınlara ve genç kızlara tecavüz etmişler, yüzlerce benzer olaya sebep olmuşlardır… (Harekâtın bitiminden sonra Rum tarafı yaşadıkları darbe olayları içinde, kendi aralarında yaşadıkları bu insanlık ayıplarını, Türk Askerinin yaptığı gibi akıl almaz iftiralarda bulunmuşlar, utanmazca uydurdukları yalanlar ile harekâta katılan askerimizi suçlama gafletine düşmüşlerdir…)

devam edecek...