Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’ların İzleriyle Türkiye (85)

10’ların İzleriyle Türkiye (85)


... dünden devam

Çünkü Kıbrıs savaşlarına katılan Gazi Arkadaşlarımın, Allah uzun ömür versin çoğu hayattadır. 1974 Kıbrıs Harekâtında yaşadıkları, ya da yaşanan ne varsa; onlar bilmekte ve gerçeklerin tümünü vicdanlarında saklamaktadır. O nedenle; böylesi kitaplarda anlatılan ama 'gerçekleri yansıtmayan her olay' öncelikle muhataplarını kırmakta ve o birliklerde görev alanları yaralamaktadır.

Tarihi gerçekleri yazmak/yazmaya çalışmak ancak belgelenebilirse bir değer taşır. Yoksa anlatılanlar eğer tarihin gerçek sesini yansıtmıyor ise; sadece tarihin çöplüğünde kalır. Unutulmasın ki, yiğitlerin kalbi sırların da mezarıdır. Ama önemli olan yiğit olabilmek, yiğit kalabilmektir… Kim ne derse desin, o dönemin tarihi kesitinde yaşanan gerçekler çerçevesinde; 1/230'ncu piyade taburu, harekat kontrolüne verildiği komando birliklerinden eğitim, fiziki kondisyon ve disiplin yönünden hiç de geri kalmadığı gibi verilen her türlü görevi üstün bir başarıyla, vermiş olduğu şehitler pahasına yerine getirmiştir.

Sonuçta paraşütçüsüyle, komandosuyla, piyadesi, topçusu, tankçısı, istihkâmcısı, muhaberecisi, ordu donatımcısı, levazımcısı, deniz piyadesi, denizcisi, pilotu, sivil memuru velhasıl harekâta iştirak eden Türk Silahlı Kuvvetlerinin hangi sınıfına mensup olursa olsun her ferdi; Kıbrıs'ta savaşan herkes, Türk Milletinin kahraman evladı Mehmetçiğin ta kendisiydi. O nedenle bazılarının ifade ettiği gibi Kıbrıs Harekâtı komandoların üstün başarıları sonucunda kazanılmıştı söylemleri, kimilerinin anılarında yazmış olduğu gerçek dışı yakıştırmaları; bu savaşlara katılanlara yapılan en büyük haksızlığı ve ayıbı oluşmuştur.

Tam bu noktada, yaşadıkları ata yadigârı toprakları, canını, malını, namusunu korumak adına yıllarca elerinde yetersiz silahlarına rağmen nöbet tutan, Rumların acımasız katliamlarına yılmadan direnen, onca imkânsızlıklara rağmen Rum'a yıllarca karşı koyan Kıbrıs Türk Mücahidini, Kıbrıs Türk Halkının fedakârlıklarını ifade etmek tarihimize olan vicdan borcumuzdur. O nedenle, gerçek dışı her ne yazıldıysa ve kim yazmışsa; bunların tamamı, yazanlarıyla birlikte tarihi gerçeklerin duvarına toslamıştır…

Savaşın içinde yaşanan tüm gerçekleri, savaşın gerisindeki karargâhlarda kaleme alarak; 'Harp Ceridelerini' yazanlar; savaşın içinde yaşananların ne kadarına tanıklık etmiş, ne kadarı hakkında bilgi sahibiydiler? O nedenle savaşın içinde yaşanan her gerçek onu yaşayanların belleğine kazınmıştır, en doğruyu onlar bilirler.

Onun içindir ki, bence savaşın gerçek kahramanları; hayatlarını vatan ve vazife uğruna kahramanca feda eden şehitlerimizdir.

Ve birinci harekâtta (ilk gece hariç)Kayseri Hava İndirme Tugayının harekât kontrolünde görev yapan taburumuzun hiçbir personeline bu birliğin komuta kademesi tarafından ne bir teşekkür edilmiş, ne de personelimizin herhangi birisine, 'Kıbrıs Harekâtı Madalyası' verilmesi önerilmiştir!

Ancak şurası da bir gerçekti ki, bizler, hepimiz bu savaşa vatan ve vazife uğruna katılmış, pek çoğumuz rütbelerin en yükseğine, şehitlik mertebesine erişmiş, birçoğumuz malul gazi olarak yurda dönmüş ama savaşa katılıp da hayatta kalanlarımızın tamamı; şehitlik rütbesinden sonra gelen rütbelerin en onurlusunu, "Gazilik" unvanını almıştık…

Onun içindir ki, madalya ve onur, insanın kendi vicdanında sakladığı gerçeklerin ödülüdür. Kimi hak edilmiştir, kimisi haksızlık kılıfıyla birlikte verilmiştir! Bu ödülleri en çok hak edenler ise; şehitlerimizdir.

Biz Kıbrıs Gazileri için en onurlusu ve gururlu olanı ise; Kıbrıs Harekâtında düşmanı titretmiş olan her birliğimizin sancaklarına takılan "madalyalardır." O sancaklar ki, 'Türk Milletinin Onur Timsalidir.'

Bu konuda son olarak şu gerçeği de ifade etmeliyim ki, bizlerin büyük bir bölümü evet komando eğitimi almamıştık, paraşütçü birliği de değildik!

Devamı yarın...