Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (91)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (91)


dünden devam...

O gün helikopterlerimiz tam dört kez havalandı. Bolu Komando Tugayımızın dört taburu da, hiç kayıp vermeden adaya indirilmişti.

Kıbrıs'ta savaşın en kritik saatleri, 20 Temmuzu - 21 Temmuz 1974'e bağlayan o gece...

Adanın Girne sahillerinden 'Pladini Plajı' bölgesinden başlayan çıkartma harekâtına katılan birliklerimizle kıyı başı bölgesi; Lefkoşa – Boğaz Bölgesi – Kırnı üçgenine atlayan paraşüt birliklerimiz ve indirilen komandolarımızla hava başı bölgesi başarıyla ele geçirilmiştir.  

Kıbrıs Harekâtına damgasını vuran o gecenin savaşları;  Mehmetçiğin çelik iradesi, cesareti ve iman gücü ile kazanılmıştı. 20 Temmuz gecesi ada-da yaşananları, o gece adada savaşan silah arkadaşlarım anılarında kaleme almışlar, ben de kitaplarımda yer vermiştim.

(Ancak burada unutulmaması, tarihe not düşülmesi ve altının çizilmesi gereken en önemli husus; 'O Gazi Toprakları' 1878 yılından beri savunan, asla Rum'a diz çökmeyen Kıbrıs Türk Halkının, onun sinesinden çıkan, 'T.M.T ve 'Kıbrıs Türk Mücahidinin' (bu birliklerde görevli Türkiyeli Subay ve Astsubayların) ve 1960 yılından beri adada Türk Milletinin varlığını temsil ederek, Ay Yıldızlı Bayrağımızı dalgalandıran Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayının (1986-1987 yılları arasında bende bu kahraman alayda, Binbaşı rütbesiyle görev yapmıştım.) adadaki varlığı, vermiş olduğu mücadele ve harekât öncesinde özellikle hava indirme bölgesini emniyetli bir şekilde savunması ve kahramanca savaşmalarıdır. 20 Temmuzu-21 Temmuza bağlayan gece, adadaki Yunan Alayının Türk Kuvvetleri Alayına saldırarak, komando birliklerimizin indirildiği boğaz bölgesini ele geçirmek istemesi ve bu taarruza kahramanca karşı koyarak buna geçit vermeyen Türk Kuvvetleri Alayı ve Türk Mücahit Teşkilatının Kahraman Mücahitleri; harekâtın ilk gününde elde edilen başarı da, büyük pay sahibidirler…)

21 Temmuz 1974 Pazar…

20 Temmuzun gecesini uykusuz geçirdiğim bu güzel Pazar gününde; Ovacık sahillerinin, benim ve binlerce askerimizin paylaşacağı ortak kaderimize, yeni bir gün daha doğuyordu ülkemizin bu güzel yöresinde… Acaba bir gün önce adaya giden silah arkadaşlarımız şu anda ne yapıyorlardı? Kaç şehit, kaç yaralımız vardı? Ele geçirdiğimiz bölgeler nerelerdi? Kıbrıs Türk Halkının durumu nasıldı?

Zira savaş taktiklerine göre; en zor olanını gerçekleştirmiştik. 'Ada Harekâtı' Hem de sahile çıkan birliklerimizle, havadan atlayan ve indirilen birlikleri-mizin birleşebilmesi için mucizevî bir şekilde aşılan Beşparmak Dağlarına rağmen. Çünkü Rumlar, Beşparmak dağlarının aşılamayacağına kendilerini o kadar çok alıştırmışlardı ki! Ama karşılarındaki askerin Mehmetçik olduğunu ön görememişler, Anadolu'nun kurtuluş savaşında; halen arkalarındaki en büyük güç olan Yunanlılara, 30 Ağustos 1922'de atılan tokadı ve denize döküldükleri o günleri çok çabuk unutmuşlardı…

Türk Milletinin bir ferdi olmaktan gurur duyan herkes; eminim ki, bu harekâtın başarıya ulaşması için dua ediyor, kalpleri bizimle çarpıyor ve duaları ile yanımızda oluyorlardı…

Ve kader çizgimin / çizgimizin yeniden çizileceği, alın yazılarımızın yeniden yazılacağı saatler şimdi başlıyordu...

Saat 06.00… Günün ilk ışıklarıyla birlikte tüm askerlerimizi uyandırdık. Gece boyunca güzel ülkemin o kekik kokulu vatan toprakları üzerinde; kuş tüyünde bir yatakta yatar gibi kimisi uyumuş, kimisi uykulu gözlerle seyre daldığı yıldızlarla dolu, özgürlük kokan gökyüzünün altında sabahlamışlardı… Ama artık Kıbrıs'a hareket vakti gelmişti!  Atalarımızdan bize emanet bu ada parçasında yaşayan soydaşlarımıza yardım etmeye, onları özgürlüklerine kavuşturmaya gidiyorduk. Taburumuzun tüm personeli, helikopterlerin bulunduğu yere gitmek üzere hazırlanmaya başladık.

Helikopter pilotlarından öğrendiğimiz kadarıyla, adaya ineceğimiz bölge ve Beşparmak Dağları yanıyordu… Bir de temmuz güneşinin ısıttığı o cehennemde, sadece bir matara suyumuz olacaktı. Ama Allah yardımcımızdı, moralimiz yüksek, imanımız sağlamdı. Personelimizin tamamı insanüstü bir dayanıklılık göstererek; tüm muharebeler boyunca, her türlü açlığa ve susuzluğa tahammül etti, gıkı bile çıkmadı. Türk Milletinin atalarından gelen bu büyük hasletine, iman gücüne savaş alanında tanıklık edecek ve bu güç birlikteliği; savaşın kazanılmasında en önemli faktör olarak öne çıktığını bizzat yaşayacaktım…

Evet, gidiyorduk. Tam 747 kişiydik. Kader birliği yapmış, yaşamın henüz baharında olan bu insanlardan kaçı geri dönecek, kaçını kaybedecektik? Toros Dağlarının koyu mor rengini ardımızda bırakmış, Akdeniz'in altımızda kalan koyu lacivertine, üzerimizi sarmalayan gökyüzünün aydınlık mavisine baka, baka Kıbrıs'a savaşa gidiyorduk…

(Devamı yarın)