Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, bugün TKP'nin Sesi'nde yayınlanan "Haftaya Bakış" programında gazeteci-yazar Volkan Algan’ın sorularını yanıtladı.
Okuyan, İmamoğlu ve Meral Akşener arasındaki gerilim, “muhalefet” içerisindeki kriz, Erdoğan’ın NATO’ya tekrar yakınlaşması ve seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Son günlerde istifa ve görevden almalarla gündeme gelen İYİP’te yaşananlara ilişkin konuşan Okuyan “İmamoğlu ve Akşener arasında abla kardeş ilişkisi, İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu arasındaki baba-oğul ilişkisi vardı hani” diyen Okuyan “tüm bunların sahte olduğunu biliyoruz” diye ekledi. Programda öne çıkan başlıklar şöyle:
İlkesizlik üzerine kurulu bir düzen
Türkiye’de siyasetle ilgilenen herhangi bir siyasetçi ya da gazeteciye sorsan, bu kişilerin birbirleri hakkında söyledikleri bir araba dolusu şey söylerler. Bunlar genel olarak kayıt dışıdır. Ama asıl bizi ilgilendiren kısmı zaten ilkesizlik üzerine kurulu, kimin neden birisi ile yakınlaştı ya da uzaklaştığına dair fikrimizin olmadığı bir dünya aslında bu düzen siyaseti.
İmamoğlu’nun gücünü aldığı yer paradır
İmamoğlu’nun bir siyasetçi olarak bu ağırlığı nereden kazandığına dair hiç kimse bir şey söyleyemez, yani ortada bir siyasal pırıltı falan yok. Kişisel olarak hiçbir şekilde tanımıyorum, kişiliğiyle ilgili bir şey söyleyemiyorum ama ortada bir siyasal pırıltı yok. İmamoğlu’nun gücünü aldığı yer paradır. İmamoğlu’nu siyasette parlatan şey TÜSİAD sermayesidir özellikle de KOÇ grubudur yani İmamoğlu’nu da para yönetiyor.
Akşener de başka partinin iç işlerine karıştı
İmamoğlu bugün hem CHP’ye hem de İYİ Parti’ye genel olarak da düzen siyasetine ağırlık koymaya çalışıyor. Bunun için İmamoğlu özel olarak suçlamanın bir anlamı yok çünkü Akşener de aynı şeyi yapıyor.
Başka partinin iç işlerine karışmak değil miydi CHP’li iki belediye başkanını partilerinden bağımsız olarak Cumhurbaşkanlığına ittirmeye çalışmak.
Üzerinde durmamız gereken şeyin Türkiye’de siyasi alanın baştan aşağı büyük bir krizi girmesi olduğunu düşünüyorum. Burada da asıl konuşmamız gereken şey de iktidar cenahıdır.
Gerilim her partinin içinde var
Türkiye’de şu anda bu sistem içerisindeki temel mesele daha NATO’cu Amerikancı ve biraz daha fazla geleneksel sermaye yaslanmış bir strateji ile biraz daha pazarlıkçı Rusya ile ABD arasındaki dengelere daha fazla oynayan, bu anlamda kendilerini bir yerli milli diye kodlayan bir çizgi arasında ve bu çizgilerin değişik varyantları var. Yani dolayısıyla bu gerilim Cumhuriyet Halk Partisi ile AKP arasında ya da İYİ Parti ile CHP arasında değil her partinin içinde var.
Türkiye’nin yol haritasına ilişkin belirsizlikler var o belirsizlikler de siyasetçileri farklı tercihlere doğru itiyor böyle bakmak lazım.
AKP en rahat dönemine giriyor bir yandan ama bir yandan da devletin içinde de iktidarın içinde de kavga çok gergin gidiyor. En azından şimdilik bir doğrultu tutturdular ama öte yandan gerilim de var.
Bu gerilim Özel’e de yansıyor mesela Özel’in konuşmalarında bir solculuk yapmaya çalışıyor bi kendini toparlayıp asıl misyonuna dönüyor ve sağcılık yapıyor. Hani hep deniyor ya Erdoğan bir gün böyle bir gün öyle diye bu tüm burjuva partileri için geçerli. İlk başta girdiğimiz bir meseleye dönmek istiyorum, Akşener çok kararlı gözüküyor dedin ya en başta, bunu bilemeyiz… Üç günde masaya döndü neler neler olur. Akşener çok böyle masaya yumruğunu vuruyor filan geçiniz ne kadar “ilkeli bir siyasetçi” olduğunu bıraktığınız dönemde gördük.
Sağcı bir Atatürkçülüğü cebime koyarım bir de Osmanlı’yı meşrulaştırırım
Türkiye’de devlet içerisindeki tartışma dediğimiz zaman mutlaka ve mutlaka hesaba farklı tarikatlar arasındaki rekabeti hesaba katmamız gerekiyor. Bir de tarikatlara bizim karşı çıkışımızda farklı olarak, tarikatlar arasındaki çıkar çatışmaları sırasında devletin kimi fonksiyonlarının zarar göreceğine dair kanaati olan bazı bürokratlar var. Dolayısıyla rahatsızlar çünkü devletin kendince bir hiyerarşisi var o hiyerarşinin dışında bir yapı ortaya çıkıyor.Burada büyük bir ekonomik kaçak var tarikatlar kayıt dışı ekonominin parçası Türkiye’de. Muazzam bir para dönüyor, böyle baktığımız zaman şunu görmemiz gerekiyor orduyla ilgili tartışmalarda Erdoğan’ın kafasında şu var ben sağcı bir Atatürkçülüğü cebime koyarım bir de Osmanlı’yı meşrulaştırırım, Vahdettin köşkünden selamlama yaparım diye düşünüyor. Burada yaşayan bir gerilim var.
Her şey seçim değil, Türkiye’de 3-4 yıl boyunca her şeyin istikrarlı gideceği fikrinize ben yakın değilim. Toplumda çok ağır bir travma var, yalnızca muhalefete oy verenler açısından değil AKP’ye oy verenler de çok mutlu oldukları için değil, çaresizlikten oy verdiler. Çaresizlik sürüyor, hayat pahalılığı, yoksulluk çok ağır ve seçimlerden sonra gerçekten ağır bir tablo var. Türkiye toplumu mutsuz, muhalefete oy verenler bayağı umutsuz, mutsuzluk üzerine bir de umutsuzluk söz konusu.
TKP’nin ördüğü bariyer yıkılırsa Türkiye toplumunda direnç kalmaz
Çareyi ve alternatifi yeterince etkili bir şekilde göstermezsek daha geri bir pozisyonda yeniden ürüyor. Şimdi mesela insanların derdi İstanbul’u vermemek. “Dünyanın başı ve sonu İmamoğlu‘nun İstanbul’u yeniden kazanması” gerçekten şunu sormak gerekiyor İstanbul’da yaşayanlar 3-4 yıl içerisinde daha mı refah içerisinde yaşadılar, çok güzel bir kentte mi yaşadılar ya da Türkiye’nin dengeleri mi değişti? Bu yaratılmış bir fikir, bunu yaratanlar arasında toplumda bazı gazeteciler var, bazı medya grupları var, solun içerisinde bazı kesimler var. Bu atmosferle mücadele etmemiz gerekiyor. Çünkü bir nokta gelecek ve AKP’nin içerisindeki gerilimlere tutunacaklar. Zaten böyle olmadı mı? Babacan ve Davutoğlu’nun Türkiye siyasetine geri dönüşleri sağlayan şey Türkiye’de toplumda yaratılan umutsuzluktu. Şu anda çok sert bir biçimde buna karşı koymak gerekiyor. TKP bu noktada kısa erimli hesap yapamaz. TKP’nin ördüğü bariyer yıkılırsa Türkiye toplumunda direnç kalmaz. Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki dengelere oynama, bunun nerelere yayıldığını biz biliyoruz, ne tür pazarlıkların döndüğünü…
Popülizm tuzağından asıl uzaklaşması gereken soldur
Gerçek bir toplumsal mücadelenin yükselişini engellemek için önlemler alacaklar. Bu önlemler sadece sopayla olmaz, bazı alternatifler yaratacaklardır. Burada popülizm tuzağından asıl uzaklaşması gereken soldur. Çünkü sol şu anda popülizmin esiridir.