Anayasa “Aile toplumun temelidir” diye vurgulandı,
“eşler arası eşitliğe dayanır” kuralı yine unutuldu
Türkiye’nin ilk kadın hukuku uzmanı olan kadın hareketinin öncü isimlerinden Av. Nazan Moroğlu, Cumhurbaşkanı’nın 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesine dair yaptığı açıklamalara ilişkin değerlendirmede bulundu. Moroğlu, ‘Kadını birey olarak görmeyen, yalnızca anne, eş veya destekleyici olarak gören bu bakış açısı, bireyin topluma katkısını hiçe sayıyor” dedi.
“2025 yılını ‘Aile Yılı’ ilan eden iktidarın açıklamasında Anayasa’nın 41. maddesine değinirken ‘Aile toplumun temelidir’ diye vurgulandı, ancak Anayasanın ailenin ‘eşler arası eşitliğe dayandığı’ kuralı yine görmezden gelindi.
Kadını birey olarak görmeyen, yalnızca anne, eş veya destekleyici olarak gören bu bakış açısı, bireyi ve bireyin topluma katkısını hiçe saymaktadır. Unutulmamalıdır ki, güçlü bir toplum ancak güçlü bireylerden oluşur.
Kadının bireysel hakları tehdit unsuru olarak görülüyor
Kadın erkek eşitliği, demokrasinin yerleşmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılması için vazgeçilmez bir kriterdir. Kadının eğitim, iş yaşamı ve siyasi temsilde güçlendirilmesi, cinsiyet ayrımcılığını azaltacak ve toplumsal kalkınmaya katkı sağlayacaktır. Ancak ‘Aile Yılı’ kapsamında sunulan politikalar, kadının bireysel haklarının tehdit unsuru olarak görüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
Son yıllarda kadınların kazanımlarından geri adım girişimleri artmış; kamusal ve özel alanda, siyasi iktidar tarafından din ve kültür adına meşrulaştırılan cinsiyetçi uygulamalar endişe verici boyutlara ulaşmıştır.
Kazanılmış hakların nasıl geri alınacağının yol haritası çizilmişti
Bu bakımdan, 14 Ocak 2016 tarihinde TBMM’de kurulan “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar İle Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Meclis Araştırması Komisyonu” raporunda yer alan önerilerle adeta kadınların kazanılmış yasal haklarının nasıl geri alınacağının yol haritası çizilmiş olduğuna kamuoyunun dikkatini çekmek isterim. İktidarın “Aile Yılı” zihniyetinde gösterdiği amacın izleri bu raporda yazılmıştı.
Raporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikaları yerine, genel olarak “aile temelli bakış açısıyla yapılmasına ihtiyaç duyulduğu” vurgulanan kamu reformuna ilişkin önerilere yer verilmiştir. Ailenin güçlendirilmesinden söz edilmekte, ama kadının güçlendirilmesi göz ardı edilmektedir.
Kadın erkek eşitliğinin güvence altında olmadığı bir ailede, demokratik gelişimin sağlanması mümkün değildir. Kadının sadece aile odaklı bir perspektifle ele alındığı politikaların uzun vadede toplumda yaratacağı zararlar gözardı edilmemelidir.
Güçlü nesil için öncelikli gereken laik, bilimsel, kamusal eğitim
Aile Yılı vesilesiyle yapılan açıklamada, 25 Aralık 2024’de kurulan Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu’nun sağlıklı bir nüfus yapısı için belirlediği kısa orta ve uzun vadeli stratejilerinin ilki kamuoyu ile paylaşıldı. Buna göre ‘ilk çocuk için doğum yardımının 5000 liraya yükseltildiği, ikinci çocuk için her ay 1500 lira ve sonraki çocuklar için her ay 5000 lira’ olacak şekilde çocuk yardımlarının devreye alındığı anlaşılıyor. Güçlü bir neslin yetişmesi için öncelikle laik bilimsel kamusal eğitimle desteklenmesine ihtiyaç olduğu da unutulmamalı.
Toplumun bilinçlendirilmesi noktasında da Diyanet İşleri Başkanlığı ve sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yapılacağı açıklandı.
‘Aile Yılı’ dolayısıyla bir kez daha hatırlatmakta yarar var:
Anayasa madde 41: ‘Aile toplumun temelidir, eşler arası eşitliğe dayanır.’
Anayasa madde 10: ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.’”
Av. Nazan Moroğlu