9 Mart Cumartesi günü, Müslümanların kutsal ayı olan Ramazan ayının arifesinde, Avrupa'nın her yerinden halk temsilcileri, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin Lozan'daki genel merkezinde toplandı. Toplananlar arasında Türkiye'den İngiltere'ye, İsveç'ten Yunanistan'a Avrupa kıtasının çeşitli ülkelerini temsil eden Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler ve diğer inançlardan insanlar vardı. En az 15 Avrupa ülkesinden temsilciler, uluslararası kuruluşlar tarafından kabul edilen bir gerçek olan, Filistinli Hıristiyan-Müslüman nüfusa karşı soykırım uygulayan işgalci bir devlet olan İsrail'i protesto etmek için geldi.
Yalnızca Gazze'de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 30 binden fazla sivil hayatını kaybetti. Bu koşullar altında İsrail'in Uluslararası Olimpiyat Hareketi'nde yeri olmadığı açıktır, çünkü hareketin kurucusu baron Pierre de Couberten şu ifadeyle ifade edilen prensibi ortaya koymuştur: “Ah spor, sen barışsın!”
İsrail'in yaklaşan 2024 Paris Olimpiyat Oyunlarına katılımı, tüm dünya toplumu açısından bir saygısızlık ve Olimpizm idealleriyle alay konusu olarak algılanacak.
Avrupa'nın dört bir yanından gelen konuşmacılar, Siyonist lobinin, yurt dışından gelen baskılara rağmen, çifte standartlardan vazgeçmesi ve soykırım yapan devlete karşı uygun yaptırımları uygulaması için Uluslararası Olimpiyat Komitesi'ne çağrıda bulundu.
Gazze'deki olaylarla bağlantılı olarak İsrail'in Olimpiyat statüsünün revize edilmesi için hiçbir gerekçe bulunmadığı yönündeki açıklamaları nedeniyle Uluslararası Olimpiyat Komitesi başkanı Sayın Thomas Bach'a da eleştiri yöneltildi. Bu aslında saldırganın, işgalcinin ve soykırımcı İsrail seçkinlerinin eylemlerini desteklemek anlamına gelir ve Uluslararası Olimpiyat Hareketi ve onun gelecekteki imajı ve geleceği açısından çok tehlikelidir.
Konuşmacılar, İsrail'in Uluslararası Olimpiyat Hareketi içinde tecrit edilmesi yönündeki çağrının sadece Avrupa'da değil, altı kıtanın tamamında iyi niyetli insanlar arasında destek bulacağı umudunu dile getirdiler.