Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, CNN Türk canlı yayınında gündeme ve çalışma hayatına ilişkin soruları yanıtladı. Bakan Bilgin, Temmuz ayında memur maaşlarına yapılacak zam için memur sendikaları ile masaya oturulacağını belirterek, “En düşük memur maaşını en düşük kamu işçisinin benzeri bir seviyede belirleyeceğiz, Türkiye’nin kamu çalışanları hiç endişe etmesinler” dedi.
Bilgin, kamu çerçeve protokolü kapsamında kamu işçilerine 2023 yılı için yapılan zamma ilişkin, toplu sözleşmelerin 2 yıl yapıldığına dikkati çekerek, “Kamu işçilerinin yaklaşık 364 küsur bini asgari ücret düzeyinde ücret alıyordu. Dolayısıyla bu toplu sözleşme çok önemli bir düzenlemeyi getirdi. Asgari ücret düzeyinde ücret alan işçilerin maaşları brüt olarak 15 bin liraya çıkartıldı, 15 bin liraya çıkarıldıktan sonra üzerine de bütün kamu işçilerinin ücretlerine yüzde 45 zam yapıldı. Çünkü toplu sözleşme demokratik sistemin en önemli kurumlarından biridir. Toplu sözleşme düzeni bir ülkede işliyorsa demokrasinin göstergelerinden en önemlisi budur. İşçilerimizi memnun eden bir sözleşme gerçekleştirdik” diye konuştu.
“Memurların İşçilerden Daha Düşük Bir Maaş Alacakları Uygulamayı Yapmayız”
Bilgin, rakamların brüt olduğunu belirterek, “Yetersizlik sendromu yaşayan bazı sendikacılar var. Onlar bu brüt rakamlara sosyal ödemelerini vs. ekleyerek o brüt rakam olduğunu da söylemeyerek net memur maaşlarını koyup mukayese ediyorlar. Bu ahlaki bir tutum değil. Şubat depremi olmasa Şubat ayı içerisinde çözeceğimiz bir meseleydi, şimdi çözüyoruz. Toplu sözleşmenin tarihleri vardır o süreç içerisinde görüşmeler devam eder uzlaşma noktasına gelindiği zaman da kamu adına bu işleri yürüten TÜHİS yapar bize getirir. Bizde sosyal devletin temsilcisi olarak, eğer uzlaşamıyorlarsa uzlaşma noktasına getiririz. Belli bir noktaya getirdik sonra Sayın Cumhurbaşkanımızda beklentilerin üzerinde bir katkı yaparak dün açıkladı. Kamu işçilerine yapılan bu sözleşme bütün Türk Kamuoyunu başta emekçilerimizi memnun etmiştir. Fakat çeşitli memur grupları bunu aleyhte kullanarak, biz niye düşük alıyoruz dediler. Bizim yaklaşımımızda memur az alsın işçi çok alsın diye bir şey yok. Memurlarla yaptığımız toplu sözleşmenin de dönemleri var o dönem yasal olarak Temmuz ayında bitiyor. Yasal olarak Temmuz ayında kamu çalışanları ile ilgili memur sendikalarımız ile masaya oturacağız. Onunda sözleşmemize göre işleyen bir prosedürü var. Onlara enflasyon farkını vereceğiz bir de Türkiye tarihinde ilk defa Sayın Cumhurbaşkanımızın bu Ocak ayında verdiği refah payı var. Dolayısıyla biz asla memurların işçilerden daha düşük bir maaş alacakları uygulamayı yapmayız” ifadelerini kullandı.
Ocak ayında yüzde 14 civarında bir refah payı verildiğini anımsatan Bakan Bilgin, “Temmuzda da en düşük memur maaşını en düşük kamu işçisinin benzeri bir seviyede belirleyeceğiz. Onun üzerine enflasyon farkı vereceğiz. Sosyal devlet sorumluluğu ile gerçekleştirilmiş bir adımdır. Onu devam ettireceğiz refah payı vereceğiz” dedi.
“Türkiye’nin Kamu Çalışanları Hiç Endişe Etmesinler”
Bilgin, Türkiye’nin sanayiye dayanarak büyüdüğünün altını çizerek, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin hızla sanayileştiğini bu 7 yıllık süre içerisinde tarlaların nasıl endüstriyel bölgelere dönüştüğünü nasıl istihdam yaptığını gittiğim her yerde görüyorum. Gittiğimiz her yerde işçiler yaptığımız uygulamaları, asgari ücreti, EYT’yi onların ekmek meselesi olduğu için biliyorlar. Alkışlarla, teşekkürlerle karşılanıyoruz. Asgari ücretin şöyle bir etkisi oluyor; aşağıdaki ücreti yukarı doğru tırmandırdıkça yukarıdaki ücretlerde yukarı doğru gidiyor. İşverenler ile görüştüğümde asgari ücretli çalışanı olmasa bile asgari ücrete zam yapıldığında aynı oranda zam istediklerini söylüyorlar. Türkiye’nin kamu çalışanları memurlar, hiç endişe etmesinler. Çalışmamız hazır, bu çalışmamızı Temmuz ayında programa alarak Sayın Cumhurbaşkanımıza takdim edeceğim ve uygulamaya sokulacak.”
“Yasal Çerçevenin Dışında da Sendikalaşmayı Destekleyen İşler Yaptık”
Türkiye’de sendikalaşma oranının önceden çok düşük olduğunu belirten Bilgin, “E-Devlet üzerinden işçiler kimse duymadan, patronun haberi olmadan sendikaya üye olabiliyorlar ve sendika da belli bir düzeyde çoğunluğu elde ettiği zaman hemen bizim Çalışma Genel Müdürlüğü’ne müracaat ediyor. Yetki istiyor. Dolayısıyla bu oran yüzde 7 civarından bugün yüzde 14 küsura geldi ama bu yetersiz. Burada benim yapamadığım şeylerden birisi; sendikalar ve toplu sözleşme kanunlarımızın değiştirilmesi lazımdı. Kapsamlı bir reform yapılması lazım. Bizim iş kanunumuzda, sendikalar kanunumuzda, toplu sözleşme yasalarımızda mevzuatımızın değiştirilmesi lazım. Ben bu konuda bir akademik kurul kurdum. Hazırlığımız tamam ama o kadar sorunla karşılaştık ki yirmi yıllık sorunlar vardı önümüzde, nefes alamadık. İnşallah yeni dönemde bu sorunlar Meclis'e intikal ettirilecek ve kapsamlı bir çalışma yapılacak. Ben onu beklemedim, iki şey yaptım; birisi, sendikalaşma oranını teşvik edecek Beyaz Bayrak uygulamasını geçtiğimiz haftalarda uygulamaya soktuk. Türkiye’de yaklaşık 600 civarında iş yeri bu Beyaz Bayrak’ı almayı hak ediyor. Beyaz Bayrak’ta, burası düzgün üretim yapan bir iş yeridir, buranın prim borcu yoktur, buranın vergi borcu yoktur, burada toplu sözleşmeli sendikal hayat yaşamaktadır, emekçilere saygı duymaktadır anlamı var. Onun için ciddi teşvikler verdik. İhracat yapıyorlarsa ihracat ve çeşitli işlemlerini kolaylaştıran bir de prim desteği veren bir düzenleme yaptık. Dolayısıyla biz yasal çerçevenin dışında da sendikalaşmayı destekleyen işler yaptık. Uluslararası bir yabancı sermaye kuruluşunun Türkiye’de, İstanbul’da üstelik yaptığı bir yatırımda işçilere uyguladığı bir kötü davranış vardı. Bu konuda da biz çok duyarlı olduk. İşçiler sendikalaştığı, örgütlendiği için işveren, kış günü soğukta fabrikaya girmelerini yasakladı. Fabrikanın CEO’sunu aradım. Dedim ki eğer o attığınız işçileri işe almazsanız, sendika üyesi oldu diye işten atarsanız sizin getirdiğiniz mühendislerin hepsinin çalışma izinlerini iptal ederim. Çalışma izinlerini biz veriyoruz. Ertesi gün, geri aldılar işçileri ve o iş yerinde toplu sözleşme imzalandı” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de Çağdaş Bir Çalışma Hayatının Formasyonunu İnşa Edeceğiz”
Bakan Bilgin, sendikalaşmanın önündeki bütün engelleri kaldıracaklarına vurgu yaparak, “Sendikalaşmaya teşvik edeceğiz. Hatta onunla ilgili yaptığımız uygulama var ama yasal düzenlemeyi yapacağız. İş kolu yönetmeliğinin hazırlığı bitti, yakında yayınlanacak. Yönetmelik düzenlemesi olduğu için benim imzamla ve Sayın Cumhurbaşkanımızın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandığında işkolu yönetmeliği çok önem arz ediyor. İşyerlerinde işçi sendikalarının örgütlenmesinin önünü açan, kolaylaştıran bir yönetmelik hazırlıyoruz. Yasal düzenleme yapacağız. Çalışma hayatının tamamını, 1936’dan bile kalan maddeler var. Çağdaş bir çalışma hayatının formasyonunu Türkiye’de inşa edeceğiz. Yani Türkiye çalışma hayatında da Türkiye yüzyılına layık bir çalışma hayatı olacak” ifadesini kullandı.
Kamu çalışanlarına Temmuz ayında yapılacak zam oranına ilişkin sorulan soru üzerine Bakan Bilgin, “Bu ayın enflasyonu açıklanacak, Temmuz ayı açıklanacak, bütün bunların yanında bizim genel fiyat düzeyindeki reel alım gücünü ne kadar etkilediğine dair bizim bir araştırmamız var. Araştırmaların neticesinde biz reel olarak memurlara ne kadar zam yapacağımızı, ne kadar refah payını vereceğimizi belirledikten sonra çeşitli parametrelerle belirliyoruz. Onun için burada keyfi olarak herhangi bir rakam açıklamaktan imtina ediyorum. Meclisten geçmesi gerekiyor. Onun için bu aşamaları bilmeyenler hep bu tür beklentilerde bulunuyor. Oysa Temmuz ayında Meclise sunulacak ve ayrıca onun takvimi var. Keyfi olarak biz o takvimi geri ya da ileri çekemeyiz” cevabını verdi.
“7 Bin 500 TL’ nin Üzerinde Maaş Alan Emeklilerimiz İçin Çalışmamız Hazır”
Bakan Bilgin, en düşük emekli maaşının 7 bin 500 TL’ye yükseltilmesi ile ilgili Meclis’in depremden dolayı çalışmadığını hatırlatarak, “Son torba kanuna sadece iki konu yetiştirebildim. Geçici işçilerin kadro meselesini çözdük, bir de EYT’de maaş bağlanma hızını arttırmak için SGK çalışanlarına fazla mesaiyi yetiştirebildim. Meclis ancak bizim bu iki teklifimizi genel kurula intikal ettirebildi. Yoksa çalışmamız hazırdı. 7 bin 500 TL ve üzerinde alan emeklilerin de maaşlarını kademeli olarak, 7 bin ile 10 bin arasında belli bir oranda arttıracaktık. 10 bin 15 bin arasında alanları belli bir oranda arttıracaktık, 15 bin TL üzerinde daha düşük bir oranda arttırmayı bütün bu çalışmamızı hazırladık. Yetiştiremediğimiz konulardan biri bu. Diğeri de taşeron işçiliği sorunu. Onun da çalışmasını bitirmiştik, Meclise yetiştiremedik” değerlendirmelerinde bulundu.
Asgari ücreti vergi dışı bırakmanın kendilerine nasip olduğunu söyleyen Bilgin, “Sayın Cumhurbaşkanımızın desteğiyle sadece asgari ücreti vergi dışı bırakmadık. Bütün ücretlerden asgari ücret düzeyindeki geliri vergi dışı bıraktık. Ben bunu bizim bütün yaptıklarımız içerisinde tarihi adım olarak bunu görürüm. Diğerleri aktüeldir, sorundur çözülmüştür” dedi.
“Türkiye Enflasyonist Dönemde Enflasyon Karşısında Emekçilerini Koruyan Sosyal Devlet Sorumluluğuyla Hareket Etti”
Ocak ayında asgari ücrette beklentilerin üzerinde bir artış yapılarak asgari ücretin 8 bin 500 TL’ye yükseltildiğine değinen Bakan Bilgin, şöyle devam etti:
“Gerçekçi tahmin yapanlar 8 bin 500-9 bin iyi olur diyorlardı, 8 bin 500 lira oldu. Gerçekten o gün için yüzde 100 artıştı. Ama dolar bazında baktığımız zaman. İlk defa Türkiye tarihinde asgari ücret 450 doların üzerinde bir rakama ulaştı, açıkladığımız gün 459 dolardı. Ben bunu çok önemli ve anlamlı buluyorum. Bunun önemi şudur; Türkiye enflasyonist dönemde, enflasyon karşısında emekçilerini koruyan bir sosyal devlet sorumluluğuyla hareket etti. Sayın Cumhurbaşkanımızla oturup, konuşup, meselenin önemini anlattığımda kabul etti. Asgari ücret de bu şekilde tespit edildi. Sosyal devlet uygulaması olarak asgari ücrette hep şuna dikkat ediyorum; asgari ücreti dolar ekseninde söylemek doğru değil ama bir parametre olarak dolar reel alım gücü, enflasyon, bunları birlikte mukayese ederek 500 dolar eşiğinden aşağı düşürmemek lazım. Bu diğer ücretleri de yukarıya doğru tırmandırır. Bu aynı zamanda ücretlileri koruyan bir yaklaşım, ücret politikası oluşturur. Buna hassasiyet gösteriyoruz.”
“Temmuz Ayında Yeni Bir Asgari Ücret Belirleyeceğiz”
Temmuz ayında asgari ücreti de ele alacaklarını kaydeden Bilgin, “Enflasyondan dolayı altı ayda bir düzenleme yapıyoruz. Temmuz ayında da çizmeye çalıştığım çerçevede yeni bir asgari ücret belirleyeceğimizi ifade etmek isterim. Sadece dolar değil reel paranın reel alım gücü, ücretlerin fiyat hareketleri karşısındaki davranışsal değişimlerini de dikkate alarak belirleyeceğiz. İnsanların aklında kalsın diye 500 dolardan bahsediyorum. Yoksa 500 dolara endekslediğimiz için değil” bilgisini paylaştı.
“Emekli Maaşları İle İlgili Adaleti Sağlayacak Bir Artış Oranı Farklılaştırması Yapacağız”
Emeklilerle ilgili yapılan düzenlemeye ilişkin sorulan soru üzerine Bakan Bilgin, “7 bin 500 liranın üzerindeki maaşları da çeşitli oranlarda farklılaştırarak düzenleyeceğiz. Diyelim ki 25 bin lira emekli maaşı alan adama yüzde 10-20-30 zam yaparsanız, 10 bin lira alana da yaparsanız o adil olmuyor. Adaleti sağlayacak bir artış oranı farklılaştırması yapacağız. 3600 ek gösterge verdik, 3600 ek gösterge özellikle kamu emeklileri için emeklilik döneminde ve emeklilik sürecinde, emeklilik ikramiyesi dâhil emeklilerimizin hayatlarını olağanüstü bir şekilde kolaylaştırıyor. Ona şimdi bir düzenleme daha ekleyeceğiz. Eksik kalan bir şey daha var orada. Birinci dereceye gelen bütün kamu çalışanları 3600’den istifade edecekler. Üniversitelerde çalışan daire başkanları, bu kapsamın dışında kalmış olanları biz daha genel bir ilkeyle, birinci dereceyi hak etmiş olan bütün kamu çalışılanlarının emekliliğinde 3600 uygulamasından faydalanabilecekleri bir düzenlemeyi getireceğiz” yanıtını verdi.
Ev Hanımlarına Emeklilik İmkanı
Bilgin, ev hanımlarına emeklilik imkanı ile ilgili sorulan soruya ise, “Onların finansmanını sağlayacak gençlerin ve ev hanımlarının ihtiyaçlarını da karşılayacağı bir banka modelinden bahsetti. Bu modelin içerisinde bir fon oluşturularak bu fondan ev hanımlarının emeklilik primlerinin üçte birini o banka ödeyecek. Dolayısıyla devlet ödeyecek. Devletin denetiminde olan, devletin kaynaklarından ev hanımlarının emekliliğine kaynak aktarılmış olacak. Bu söylediğim kapsayıcı sosyal devlet uygulamalarının bir parçasıdır. Ev hanımları, ben emekli olmak istiyorum diye emeklilik sigorta sistemine müracaat edecek ve yatıracağı prim gününün üçte birini devlet peşinat karşılayacak” diye konuştu.
“Çok Kısa Süre İçerisinde 1 Milyon EYT’ liyi Emekli Ettik”
Emeklilikte Yaşa Takılanlar için yapılan düzenlemeye ilişkin ise Bilgin, şu bilgileri aktardı:
“Emeklilikte yaşa takılanlar, Türkiye’nin 20 küsur yıllık sorunuydu. Sorun da şuradan çıkmıştı; o düzenleme yapıldığı zaman kanun geriye doğru işletilmişti. Evrensel bir hukuk kuralı geriye doğru işlemez. Geriye doğru işletildiği için bunlar mağdur olmuşlar. Mağduriyetin sebebi o. Biz o mağduriyeti ortadan kaldırdık. Emeklilikte yaşa takılanların yaş ortalaması, 49.9’du şimdi 50’yi geçmiştir. 50’ye ulaşınca yaş ortalaması işin çözümü mümkün hale geldi. Yani biz bu yasayı çıkarttık ve ilk aşamada 2 milyon 250 bin kişinin başvurmasını bekliyorduk. Başvurmadılar. Bir kısmı çalışmalarına devam etmek istiyorlar. Bin 700 civarında kişi başvurdu. Onların da yaklaşık bir milyonunun işlemleri tamamlandı. Bazılarının eksikleri vs. var onlar ortaya çıkarıldı. Devlete elbette ki ciddi bir yük getirdi ama bizim emeklilik sistemimizin tolere edebileceği bir yük olduğu için zaten uygulamaya koyduk. Bunun maliyeti yaklaşık 120 milyar civarında olmuştur. Normal şartlarda ayda ortalama 35 bin 40 bin kişiyi emekli ediyorduk. Fakat biz çok kısa süre içerisinde yaklaşık bir milyonu emekli ettik. Hiç kimsenin kaybı yok. İkramiyeleri bile hak edilmiş vaziyette Nisan ayında hak ettikleri ikramiyeleri maaşlarına yatırıldı. Her gün binlerce insana emeklilik maaşı bağlanıyor. Bu ayın sonunda doğru tamamlanır ya da çok az kişi kalır diye düşünüyorum.”
“Mikro İşletmeler Bazında Emekliliği Kolaylaştıracak Teknik Çalışmamızı Yaptık”
Mikro işletmeler için emekliliği kolaylaştıracak bir düzenlemeyi de hayata geçirdiklerini söyleyen Bilgin, “Ayrım yapmaksızın mikro işletmeler bazında teknik çalışmamızı yaptık. Bir adamın işletmesi var, yanında 100-500 kişi çalışıyor, SSK üzerinden müracaat etmiş emeklilik primlerini yatırıyor, emekli olacak. Adam bir işveren aslında, onu bir berber dükkânıyla, bakkalla veya küçük bir ticarethaneyle eşitlemek haksızlık. Bu haksızlığı ortadan giderdik” ifadesini kullandı.
“Kamuda Sözleşmeli Personel Kalmadı”
3600 ek gösterge düzenlemesinin öğretmenlerini de kapsadığını belirten Bakan Bilgin, “Kamuda sözleşmeli personel kalmadı. Sözleşmeli öğretmenler de kadroya geçtiler. Bu sorunu çözdük” dedi.
Staj ve çıraklığın emeklilik için sayılmasına ilişkin sorulan soru üzerine Bilgin, “Çıraklık konusunu farklı bir şekilde değerlendiriyoruz. Onu ele alan çalışmamız var. O çalışmayı tamamlayacağız. Fakat staj konusu tamamen farklı. Staj eğitimin bir parçası. Stajla emekli olunmaz” cevabını verdi.
“Türkiye İstihdam Yaratan Büyüme Modeliyle İşsizlik Sorununu Çözecek”
Kamuda işe alımlarda mülakatın kaldırılacağını belirten Bilgin, “Türkiye yüzde 5 büyüdüğü zaman yaklaşık 700-740 bin istihdam yaratıyor. Yüzde 7 büyürse 1 milyon 200 bin ile 1 milyon 400 bin arasında istihdam yaratıyor. Türkiye’yi biz yüzde 5’ten aşağı büyütmeyeceğiz, yüzde 7 civarında büyüme hedefine götüreceğiz. Türkiye istihdam yaratan bir büyüme modeliyle işsizlik sorununu çözecek. Ayrıca işçilerimizin de refah düzeyini sürekli yukarıya doğru çekeceğiz. İşsizlik şu anda yüzde 10 civarında, tek haneli rakamlara inecek. Biz her ailede bir insanı iş sahibi, gelir sahibi yaparak, her ailenin hiç olmazsa asgari ücret düzeyinde bir gelir elde etmesini sağlayacağız. İŞKUR bünyesinde çalışma hayatına hazırlayan eğitim programlarımız var. Önce eğitim sürecine alacağız, eğitim sürecinde de maaşını vereceğiz. Bunu yaygın bir şekilde uygulayacağız. Şu anda pilot uygulamasını yapıyoruz. Bursa’da, İstanbul’da, Gaziantep’te Türkiye’nin belli sanayi bölgelerinde pilot uygulamaları başlattım. Verilen eğitimler kendi isteklerine göre 1 yıl veya 6 ay sürüyor. Maaşlarını ve sigorta primlerini biz yatırıyoruz. Bir de tabi çalışacak durumu olmayan aileler var. Onları Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız sosyal yardımlarla destekliyor. İşgücüne katılma potansiyeli içerisinde olan nüfusu iş başı eğitimleriyle ve pilot uygulamasını başlattığımız üretim sürecine katılım projesi ile destekliyoruz. İşverene şunu söylüyoruz; biz sana yetiştirmek için eğitim programına koyduğumuz insanı yetiştireceğiz. Burada senin sorumluluğun sadece tezgâhını açman ve bizim verdiğimiz eğitime imkân sağlaman. Biz de sana yetişmiş bir işgücü temin edeceğiz. Parasını altı ay ve bir yıl biz vereceğiz. Sen de altı ay verdiğimiz adama en az bir yıl iş garantisi vereceksin. Bir yıl verdiğimiz emekçiye de iki yıl iş garantisi vereceksin. Bu da çok başarılı bir şekilde uygulanıyor. İstanbul’da uyguladığımız projede bütün katılanlar ileri teknolojinin eğitimini doğrudan iş yerinden alıyorlar” bilgilerini paylaştı.