Tarih: 11.08.2024 17:47

Burnunuzu Ne Kadar Çok Kullanırsanız o Kadar Güçlenir

Facebook Twitter Linked-in

 

Aromaterapist, Naturopat ve Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Uzmanı Elif Yazıcı, insanların yaşlandıkça koku alma duyularını kaybetmeye eğilimli olduğunu belirterek, burnun kokularla günlük egzersiz yaparakgüçlendirilebilen vücuttaki bir kas gibi olduğunu söyledi.

“Burnunuzu ne kadar çok kullanırsanız, o kadar güçlenir” diyen Elif Yazıcı, doğadan uzaklaşarak daha gergin, stresli ve depresif bir hale geldiğimizi ifade ederek “Doğanın şifasını hissetmek için kokulara ihtiyacımız var.” Dedi.

Her yıl, doğadan kaynaklanan kokuların havaya salındığını ve bu kokuların bizi iyileştirip, sakinleştirerek mutlu ettiğini vurgulayan Yazıcı, aromaterapinin bu noktada devreye girdiğini ve şifalanmanın başladığını kaydetti.

Aromatik Bitkiler Uzmanı Elif Yazıcı, Ankara Beysukent Rotary Kulübü’nde yaptığı konuşmada, bitkilerin doğal iyileştirici güçlerinin fiziksel ve zihinsel sağlığı desteklediğini dile getirerek, aromaterapinin sadece hoş kokularla sınırlı kalmadığını, ruh, zihin ve beden üzerinde derin etkileri olduğunu ifade etti. Yazıcı, "Lavanta yağı, stresi azaltmak ve uyku kalitesini artırmak için harika bir seçimdir. Nane yağı ise baş ağrılarını hafifletmede etkilidir. Her bir esansiyel yağ, belirli bir sağlık yararına hizmet eder," dedi.

Yazıcı, aromaterapinin sadece koku alarak uygulanabilen, çabasız, keyifli ve yararlı bir terapi şekli olduğunu anlatarak şöyle devam etti : “ Doğal ve bilimsel bir yöntem olan aromaterapi, koklama yoluyla vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmasını aktive eder. Hem sağlıklı kalmak hem de önleyici olarak kullanılabilir. Mekanlarınızın havasını temizlemek için Okaliptüs, Gümüş Köknar, Tatlı Portakal, Ardıç gibi aromaları kullanabilirsiniz. Bu kokular, mekanlarınızda temiz, dezenfekte bir hava sağlarken, sizi bir ormandaymışsınız gibi hissettirerek daha mutlu ve huzurlu bir alanda olmanızı sağlar."

Çocukluk Anılarımızda “Proust Etkisi”

Fransız yazar Marcel Proust'un ünlü romanı Kayıp Zamanın İzinde'de bir madlen kurabiyesinin kokusunun, çocukluk anılarını canlandırmasıyla başlayan sahnenin, literatürde "Proust Etkisi" olarak anıldığına dikkat çeken Yazıcı, kokunun alındığı anda, ne ile bağlantısı varsa o olayı, durumu ya da kişiyi milisaniyeler içinde hatırlattığını ve tekrar yaşattığını ifade etti. 

Kokuların beyin üzerindeki etkisini araştıran bilim insanlarının, kokuların diğer duyulara göre daha güçlü ve kalıcı anılar oluşturduğunu keşfettiklerini bildiren Yazıcı, bu durumun sebebinin, koku duyusunun doğrudan limbik sistemle, yani beynin duygusal ve hafıza ile ilgili kısmıyla bağlantılı olması olduğunu söyledi. 

Ramazan pidesi kokusunun bir iftar sofrasını hatırlattığını, eski bir sevgilinin parfüm kokusunun onunla olan anıları canlandırdığını belirten Yazıcı, kokuların olumsuz duyguları ve anıları da uyandırabileceğine dikkat çekti. "Örneğin, dizel kokusu yangınla ilgili geçmiş bir deneyimle ilişkilendirilebilir ve korku, huzursuzluk veya rahatsızlık duygularını tetikleyebilir," dedi. Bu bağlantının, beynin duyusal girdiyi duygusal tepkilerle hızla işleme yeteneğinin bir kanıtı olduğunu belirtti.

Doğru kokular ve doğru yöntemlerle aromaterapinin hayatımızda mükemmel değişiklikler yaratabileceğini ifade eden Yazıcı,  " Aromaterapi, sadece nefes alarak uygulayabileceğimiz bir terapi ve iyileşme yöntemidir." Dedi.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —