Ardı ardına gelen zamlar, halkı kitlesel bir yıkım ve kırıma sürükleyen ekonomi politikaları, emekçilerin gün geçtikçe eriyen ücretleri, hayat pahalılığı, enflasyon...
Yoksulluk ve hayat pahalılığına dair açıklamada bulunan Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Ekonomideki kaynak sorununu çözmek, borç yükünü hafifletmek için yoksul halka yükleniyor" dedi.
Okuyan, Türkiye gündemindeki kimi başlıkları ve Türkiye Komünist Partisi’nin 15-16 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirdiği Türkiye Konferansı'nı değerlendirdi.
Okuyan'ın açıklamaları şöyle:
Ardı ardına gelen zamlar, ücretlerdeki artışı fazlasıyla geri aldı, deyim yerindeyse yuttu. Emekli aylıklarına zam yapılmadı. Peki TKP ne yapacak?
Seçimden Millet İttifakı da çıksaydı bir şey değişmeyecekti. Kemer sıkacaklardı. Hem de acımasızca. Şu anda AKP, öngörüleni yapıyor. Ekonomideki kaynak sorununu çözmek, borç yükünü hafifletmek için yoksul halka yükleniyor. Vicdansız bir biçimde.
Bunun alternatifi olmadığını mı söylüyorsunuz?
Bu düzende bunun alternatifi yok. Enflasyon dediğimiz, emekçi halktan patronlara kaynak aktarımıdır. Diğer seçenek, patronların varlıklarına toplum adına el koymaktır. Yani yaygın devletleştirme. Bugünkü kapitalist düzende bunu yapamazsınız. Tam tersine, bugün özelleştirme deliliği devam ediyor. Nasıl devam ediyor? Dış kaynak bulmak için Varlık Fonu’nu kullanıyor, oradan satıyorlar. Emekçileri daha da yoksullaştırmak, ülkenin varlıklarını elden çıkarmak, uluslarararsı tekellere teşvikler ve muafiyetlerle alan açmak. Baştan aşağıya rezillik. Bu rezillik için en uygun ekibi getirdiler ekonominin başına. Parlamento muhalefeti de alkışladı, Mehmet Şimşek ve ekibini. Bu da başka bir rezalet.
Ne yapmalı bu durumda? TKP’nin yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı bir mücadele planı var mı?
Bu mücadelenin tek zemini yaptırım gücü olan eylemlerdir. Türkiye işçi sınıfı, yılda iki kez hükümetin karşısına geçen “asgari ücret pazarlıkçısı” Türk-İş ve açıklama yapmak dışında bir ağırlığı kalmamış diğer konfederasyonlara bel bağlayamaz. En geniş anlamıyla ve bütün kesimleriyle emekçi halk hakkını aramak zorundadır. Bugün emeklileri ölüme terk eden hükümeti geriletecek olan tek şey onu rahatsız edecek olan kitle hareketleridir. Bu anayasal bir haktır, bunu da geçtim, sonuna kadar meşru bir haktır. Seçim kazandı diye AKP’nin halka “ölebilirsin dilediğince” deme hakkı bulunmuyor. Bunun yanı sıra ekonominin başındaki bu ekiple özel olarak uğraşacağız. Mehmet Şimşek, Hafize Gaye Erkan ve diğer üst düzey ekonomi bürokratları hesap verecekler. Halkı kitlesel bir yıkım ve kırıma sürükleyen politikalar bu düzenden, bu sistemden kaynaklanıyor belki ama bunları uygulayanlar, bu politikalarla ilgili sorumlu mevkilerde olanların da özel olarak suçlu oldukları ortada. Ayrıca IMF’nin, uluslararası tekellerin hizmetindeki bazı kişilerin Türkiye’de istedikleri gibi at oynatıp, sonra çekip gitmelerine izin veremeyiz.
TKP geçtiğimiz haftalarda bir konferans topladı. Konferansta emekçi halkın örgütlenmesi özel bir gündem oldu mu? Bu bağlamda yeni kararlar alındı mı?
TKP açısından işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin güçlenmesi her zaman belirleyici gündemdir. Elbette bu başlık ayrıntısıyla konuşuldu. TKP yılda en az bir kez konferans ya da kongre toplayan bir parti olarak ülke ve dünyada hızlı değişime müdahale olanaklarını tartışıyor. Kuşkusuz değişmeyen konular var. Örneğin TKP’nin sosyalist devrim hedefi. Bu hedef doğrultusundaki önceliklerimiz, dünya görüşümüz, bunlar değişmez. Ancak sürekli gözden geçiriyoruz kendimizi siyasal ve örgütsel olarak.
Bu değerlendirme seçim başarısızlığını da kapsadı mı?
Bakın TKP seçim sonuçlarını “başarısızlık” olarak değerlendirdi ama seçimi önceleyen dönemi hiçbir biçimde başarısız bulmuyoruz. Konferansımız partinin siyasal hattına ilişkin bir sorgulama amacıyla gerçekleşmedi. Biz çalışmalarımızın oya dönüşmesinde başarısız olduğumuz saptamasını yaptık, bunun nedenleri üzerinde durduk. Eksiklikler, zayıflıklar, yanlışlar, bunların üzerine gidiyoruz. Ama yanlış yolda olduğumuzu hiç düşünmedik. Tersine konferans rapor ve kararlarında en büyük yanlışın partinin son yıllardaki doğrultusunu değiştirmek olacağı özellikle vurgulandı. TKP seçimlerde alınan oylardan büyük sonuçlar çıkaracak bir parti değildir.
O halde konferansın en önemli çıktısı ne oldu? Parti politikaları sorgulanmıyorsa neden bu kadar hızlı bir biçimde konferans toplandı?
Hiç zaman yitirmeksizin konferans topladık çünkü toplumda, emekçi halkta ortaya çıkan umutsuzluğa hızla müdahale etmemiz gerekiyordu ve gerekiyor. Ayrıca TKP’nin hızla hamle yapmasını bekleyen bir kesim var. Oyalanamayız. Bu anlamda konferansın en önemli çıktısı TKP’nin oyun kurma kararlılığıdır. Partimiz siyasal ve örgütsel açıdan bütünlüklü bir çıkış yapacaktır.
Bu çıkışı nasıl tanımlarsınız?
Bakın AKP yine kazandı ama bu AKP’nin toplumsal tabanında bir arayış olmadığı anlamına gelmiyor. Tam tersine. Yoksullaşma, deprem ve şimdi bir kez daha ağır yoksullaşma ile karşı karşıya olan AKP seçmeninin hiç oralı olmadığı sanılmamalı. Orada ciddi bir sarsılma oldu. Sadece ikna olmak istiyorlar. Muhalefetin insanlara güven vermediğini, veremeyeceğini hep söyledik. Zaten CHP’nin hali ortada. Kimseye güven vermeyen, kimsenin inanmadığı bir parti var ortada. HDP, Türkiye Cumhuriyeti’nin meşru bir temeli olmadığını ilan edercesine, Lozan’a karşı kampanya başlattı. Bu iki partinin arasındaki alanda siyaset yapmaya çalışan sol, hiçbir biçimde tutunamaz. Seçimlerde hangi “başarı” elde edilirse edilsin… TKP Türkiyeli, Cumhuriyetçi, laik, anti-emperyalist bir çıkışı, Kürt emekçilerini de kapsayarak ve sosyalizm fikrinin ertelenmesine izin vermeksizin örgütleyecek. Bunun için somut bir planlama ve takvimimiz var. Çalışmalarımız başladı.
Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi olarak duyurulan oluşum bununla mı ilgili?
Kuşkusuz. Zaten TKP’nin dönem açılımlarının hepsi birbirini besler. Bu anlamda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisi ülkemizin Cumhuriyetçi birikimini sosyalizm perspektifi ile buluşturma iradesi olarak görülmeli. Özellikle depremle birlikte “bu ülkeyi patronlar ve tarikatlar bu hale getirdi” diyenlerle yoksulluğa isyan eden emekçileri aynı programda buluşturmak zorundayız. Ve bunu yaparken anti-emperyalizmden en küçük bir taviz veremeyiz, çok açık, berrak bir yurtsever konumlanış içinde olmak durumundayız. Yakında kamuoyu ve dostlarımızı daha ayrıntılı bir biçimde bilgilendireceğiz. Biz komünistler olarak, etkileşimden korkmuyoruz. TKP geride bıraktığımız yıllarda ideolojik ve siyasi hattını çok sağlam, tutarlı hale getirdi. Bu hattı izleyen, saygı duyan, güvenen, önemseyen, merak edenlerle yapabileceklerimiz olduğunu düşünüyoruz. Buradan cesaretle devam edeceğiz.
CHP için ne söyleyebilirsiniz?
CHP’ye dair sözümüzde herhangi bir değişiklik yok. Bu parti Türkiye’de solun önündeki en önemli engellerden biridir. Ancak Cumhuriyetin yüzüncü yılında bir ek yapabiliriz. Şu anda bazı CHP’liler hâlâ kendilerini kurucu parti olarak görüyorlar. Oysa 1923’in tasfiyesinde CHP’nin de büyük katkısı oldu. CHP o kuruluşun partisi değil, alakası yok. CHP’yi sola çekme, kuruluş değerlerine döndürme filan, bunların hepsi hayaldir. CHP terk edilmelidir. Eğer Cumhuriyetçi, laik, anti-emperyalist duyarlılığınız varsa, emekten yana olduğunuzu düşünüyorsanız, CHP’nin içinde ancak ve ancak bütün bu değerlere zarar verirsiniz. Sözümüz budur. CHP’deki dostlarımızın artık bu gerçeği anlaması gerekiyor. Bu gerçek artık onları da dönüştürme noktasına geldi. CHP’de kalarak kendinizi koruyamazsınız.
En zor soruyu soracağım. TKP umut olabilecek mi?
Kesinlikle evet. Çok verimli bir konferans süreci geçirdik. Ardından örgütlerimizde yoğun toplantı ve eğitim süreçleri başladı. Ağır koşullara rağmen, kararlılıkla sürdürüyoruz mücadelemizi.