Miray Akovalıgil, tüm samimiyetiyle, hakkında merak edilenleri
MAG Okurlarıyla paylaşıyor.
Hukuk ve komedi arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? İki farklı dünyada başarıyla var olabilmeniz sizce neden?
Bu tabii ki kolay değil. 2015 yılından beri inişler ve çıkışlarla dolu bir çok yönlülük hikâyesi benimkisi. Nasıl dengeyi sağladığıma gelince, her zaman dengede olduğumu söylersem bu yalan olur; ama ne zaman ritüellerimi ihmal etmeyip, güne erken başlıyorsam, olabildiğince verimli bir şekilde vaktimi geçiriyorsam, yastığa başımı aşırı mutlu ve huzurlu koyuyorum. Benim için başarı kavramı, bir yakınımla sohbet ederken değişti. “Başarı” eskiden benim için kariyerde iyi bir noktada olabilmek ve çok para kazanabilmek, mesleklerimde rüştümü ispat edişimdi yıllardır. Sohbet sonrası çok basitleşti bu kavram. Başarı benim için kendimi iyi hissetmek ve kendimi sevmeye dönüştü. Ben kendimden memnun isem başarılıyımdır özetle artık.
Aslında hukuk ve komedi çok farklı ve birleşemez iki dünya gibi gözüküyor ama bence benim, bankada çalışıp boş zamanlarında üçüncü kitabına hazırlık yapan birinden farkım yok.
“Düzene uymadığım için patronum beni azat etti.” demiştiniz geçtiğimiz yıllarda. O anki düşünceleriniz, hisleriniz nelerdi?
Sağ olsun, var olsun; Simon’du ismi yanlış hatırlamıyorsam, az gelir giderdi ofise. Aslında daha sık gelse belki kovmazdı beni, ne kadar çalıştığımı görünce. İyi ki çıkarmışsın be Simoncuğum. Hayatıma en büyük kazık gibi görünen o azat ediş, benim kendimi bulmama vesile oldu. Çok müteşekkirim kendisine, sağ olsun, var olsun.
Komediye başlamadan önceki avukatlık günlerinizi düşündüğünüzde, şimdiye kadar en unutulmaz anınız hangisi?
Müvekkilimizin işleri sebebiyle ceza hukuku yaptığım bir kısa dönemde, düzenli olarak cezaevine gittiğim o günler benim en unutulmaz ve zor günlerimdi. Eşine mektup yazmıştı müvekkilim. Ağlayarak önce bana okumak istedi, sonra da iletmemi rica etmişti. O gün cezaevinden çıktım ve bir daha ceza hukuku yapacak kadar güçlü olmadığıma karar verdim. Bu anımla biliyorum ki bu sefer sizi güldüremedim; lakin bir insanın mesleki açıdan her alanda iyi olamayacağına emin olup yola kendimi iyi hissettiğim ticaret hukuku ile devam etme kararı aldığıma çok mutluyum.
Mimikleriniz, oyunculuğunuz, tavrınız muhteşem ve hem yazıp hem oynuyorsunuz. Oyunculuk eğitimi almış mıydınız?
Estağfurullah, çok mimik ve abartı seviyorsanız doğru adresim diyebilirim kendime. Çok büyük Jim Carrey hayranıyım. Onun özgünlüğünden etkilendiğimi itiraf etmeliyim. Tabii ki aldım eğitim ama paralılarından. Sadri Alışık Kültür Merkezi, Müjdat Gezen Sanat Merkezi, Şahika Tekand, İstanbul Film Akademisi… Sonra devlet tiyatrosu oyuncularından, kıymetli üstatlardan özel dersler… Düşündüğümden daha yetenekli olduğumu ve yeteneğimi parlatabileceğimi bu dersler sayesinde deneyimledim. En unutulmazı sevgili Celal Kadri Kınoğlu’ndan aldığım özel dersti. “Hocam,” dedim, “bi’ tirad yapacağım, bi’ bakın benden olur mu?” dedim ve başladım Sırça Hayvan Koleksiyonu’ndan Tom’un tiradına. “Neden erkek olan?” diye sordu Celal Hoca, “Çünkü ben de istediğim hayatı yaşamıyorum onun gibi...” dedim. Sağ olsun; kendi başıma, profesyonel bir eğitim olmadan tiradı nasıl sahnelediğime çok şaşırıp, kaybolup giden yeteneklerden biri olduğumu ve bana yazık olduğunu söylemişti. O aslında üzücü bir şey söylüyordu ama ben o kadar sevinmiştim ki! İçimden “Olmaz bana yazık!” dedim ve bir formülünü bulup sahne tozuyla kavuştum.
Karakterlerinizi nasıl yaratıyorsunuz? Esin kaynaklarınızı nereden buluyorsunuz?
Karakterler her yerde. Bazen deliriyorum hangisini yapsam diye. Dışarıya adımını at ve aklına fikirler yağsın. Hatta dışarı çıkmana bile gerek yok, şöyle bir gözlerini kapat ve dün kahve alırken baristanın tatlı gülümsemesiyle yaptığı espriyi veya otobüs durağında herkese öfke saçan teyzenin hayatla kavgasını hatırla, yeter de artar!
Kendinizden esinlenmemenize rağmen, bir gün, yarattığınız bir karakter haline gelseniz ne düşünürsünüz?
Tiplemelerimin çok büyük bir kısmı benim kendi fikirlerimi yansıtıyor, yani aslında tiplemelerimin bir kısmı zaten benim. Birçok video içeriğinde kendi öz kimliğimi ve düşüncelerimi mizahla yatıştırarak yansıtıyorum. Yarattığım çok farklı karakter var ve bence her an herkes hepsine dönüşebilir. Umarım bugün yarattığım, tüm sinirini hizmet sektöründen çıkaran, dövülesi birey tiplemesine dönüşmem bir gün; ama bu hayatta her şey mümkündür, söz veremem.
Kara mizah hakkında ne düşünüyorsunuz? Türk halkının tepkisi nasıl sizce?
Ben çok severim; ama açıkçası kara mizah yaptığımda anlaşılmakta zorlandığımı hissediyorum. Yine de canım istediğinde beni çok çeken toplumsal konulara da bulaşmadan duramıyorum. Açıkçası o kadar linç yedim ki kara mizah yaptığım her komedi içeriğimde, benim derim kalınlaştı.
Ufukta yeni dizi veya film projeleriniz var mı?
Şu anki en büyük önceliğim stand-up’larım. Bu işte 2015 yılından beri en büyük sınavım istikrar oldu, şu anda son dört aydır süreklilik içerisinde, ayda minimum altı gösteri ile stand-up yolculuğuma devam ediyorum. Benim en keyif aldığım yer zaten insanların kahkahalarını canlı canlı duyduğum stand-up sahnesi. Dizi ve film projeleri için de tüm ünlülerin dediği gibi “Teklifleri değerlendiriyorum ama içime sinen bir proje gelmedi henüz.” diye kıvırabilirim. Aslında uzun zamandır gelen bir teklif yok, çaktırmayın.