Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Ordu Kültür Sanat Merkezi'nde gerçekleştirilen toplantıda yaptığı konuşmada OECD Türkiye Raporu'nun çok ciddi müzakerelerden geçerek hazırlandığını vurguladı ve raporun hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ederek şunları söyledi: Buradaki amacımız, Türkiye'nin son yirmi yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde eğitimde gerçekten çok önemli dönüşümlere imza atmasına rağmen bunun bir belgeyle tescillendirilmesi, OECD gibi uluslararası bir kuruluş tarafından hem artı yönlerinin hem de gelişme alanlarının birlikte ele alındığı bir rapor olarak tescillenmesiydi.
Paris'te OECD Genel Sekreteri ile yapılan görüşmede iki konuda talepte bulduğunu aktaran Özer, "Birincisi, böyle bir raporun hazırlanmasıydı çünkü Türkiye'nin eğitimde gelmiş olduğu nokta çok fazla değerlendirilemiyor. Hâlâ eğitimde eski ezberler devam ediyor. Türkiye aslında çok önemli mesafeler almış olmasına rağmen yeterince takdir edilemiyor. Uluslararası camiada da -aslında OECD Türkiye'deki gelişmeleri çok iyi takip etmesine rağmen derin toplu bir rapor olmaması nedeniyle - Türkiye'nin eğitimde almış olduğu mesafelerin takdir edilmesi bağlamında bir eksiklik olduğunu gösteriyor. İşte hem bunu yaptık hem de Türkiye'nin son yıllarda mesleki eğitimde almış olduğu mesafeleri değerlendirmek amacıyla İstanbul'da uluslararası katılımla mesleki eğitim programı düzenlemeyi hedeflemiştik. Bugün de ikincisini gerçekleştirdik." Şeklinde konuştu.
"Bir ülkenin en kalıcı sermayesi beşeri sermayesidir." diyen Özer, "Bu beşeri sermayenin niteliğini arttırma ve diğer ülkelerle rekabet gücünü arttırmadaki en önemli enstrüman, eğitimdir. Siz eğer eğitimde erişim problemini çözemezseniz, kaliteyi bir kenara bırakıyoruz, insan kaynağınızı verimli bir şekilde kullanabilmeniz mümkün değil." ifadelerini kullandı.
2000'li yıllarda ilkokul hariç eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarının yüzde ellinin altında olduğuna dikkati çekerek "Beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11, ortaöğretimdeki okullaşma oranları yüzde 44, yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüz 14. Yani Türkiye, eğitimde insan kaynağını kullanma anlamında oldukça başarısız. İşte Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı neydi? Birincisi, fiziki yatırım... Fiziki yatırımlarda yirmi yılda 300 bin olan derslik sayısı 850 binlere çıktı." değerlendirmesinde bulundu.
Son yirmi yılda başörtüsü yasağından katsayı uygulamasına kadar eğitimin önündeki antidemokratik uygulamaların kaldırıldığını anımsatan özer, bu yasakların Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde kaldırıldığını, müfredatta çok ciddi değişiklikler yapıldığını vurguladı.
İkinci olarak demokratikleşme hamlelerini gösteren Bakan Özer, böylece eğitim sisteminin toplumsal taleplere çok daha duyarlı hâle geldiğini belirterek, "Eğitim sistemi üzerinden topluma biçim verme endoktrinasyonundan vazgeçip toplumsal taleplere göre kendisini sürekli güncelleyen bir eğitim sistemi oldu." dedi.
Özer, üçüncü başlığın eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması adına düzenlendiğini kaydederek, "Zengin ve fakir, garip gureba arasındaki eğitime erişimdeki engeli kaldırmak için uygulanan sosyal politikalar... Bu raporda da en fazla ağırlık verilen konu, o. Yani gelirinde sıkıntı olduğu için uzak noktadaki bir okula erişemeyenler veya kız çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili sıkıntılar yaşayan aileler... Bunlarla ilgili çok ciddi sosyal politikalar yürürlüğe girdi." diye konuştu.
Özer, sözlerine şöyle devam etti: Birincisi, ücretsiz kitaplar. Zenginle fakir arasında ayrım kalmaması için tüm çocuklara ücretsiz bir şekilde eğitim ve öğretimin başında kitapların verildiği bir eğitim sistemine sahip olduk. Bugün itibariyle eğitim sisteminde son yirmi yılda dağıtılan ücretsiz kitap 4 milyara ulaştı. Biz buna bir adım daha attık, yardımcı kaynaklarla ilgili. 2022-2023 eğitim öğretim yılından itibaren yardımcı kaynakları ücretsiz olarak dağıtmaya başladık. 190 milyon yardımcı kaynağı ücretsiz olarak dağıttık. Diğer konu, taşımalı eğitim... Bu raporda da geçiyor. Taşımalı eğitim; az sayıda öğrencinin olduğu yerden çocukların eğitimden geri kalmaması için en yakın destinasyondaki bir okula ücretsiz olarak taşınması. Yirmi yıldan beri istikrarlı bir şekilde öğrencilerimizi ücretsiz olarak taşıyoruz ve taşınan öğrencilere ücretsiz yemek veriliyor. Akşam da tekrar okul çıkışında ücretsiz olarak evlerine dönüyorlar. Amaç, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak... Bakın, yemekle ilgili bu raporda da geçiyor. Yemekle ilgili 1.8 milyon çocuğa ücretsiz yemek verilirken, bugün 5 milyon öğrencimize her gün ücretsiz yemek verebilir bir eğitim sistemine sahip olduk. Biliyorsunuz, 6 Şubat'tan itibaren okul öncesi eğitimdeki tüm çocuklarımıza ücretsiz olarak yemek veriyoruz, bunlar çok önemli hamleler. Şartlı eğitim yardımı da bu raporda. Yani eğitime erişimle ilgili maddi sıkıntı çeken ailelere istikrarlı bir şekilde maddi destek sağlanmasıyla ilgili Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte yürütülen bir proje... Yirmi yıldan beri istikrarlı bir şekilde uygulanıyor. 2021 yılında 683 bin aile bu şartlı eğitimden yararlandı. Burslar, pansiyon kapasitelerinin yaygınlaştırılması... İşte bu tüm hamleler, fiziki yatırımlar, eğitimin demokratikleştirilmesi, önündeki antidemokratik uygulamaların kaldırılması ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için uygulanan sosyal politikaların getirdiği nokta nedir? İşte bu raporun konusu... Türkiye, eğitime erişim problemini çözmüş bir ülke artık."
5 yaştaki okullaşma oranlarının 2000'li yıllarda yüzde 11'de bulunduğunu, yirmi yıl sonra ise bu oranın yüzde 99,86'ya ulaştığını; ilkokulda yüzde 99.54'e, ortaokulda yüzde 99.17'ye ve lisede yüzde 99.12'ye çıktığını bildiren Özer, "Eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranları cumhuriyet tarihinde ilk kez son yirmi yıldaki atılımlar sonucunda yüzde 99'un üzerine çıktı. Şimdi her ülkede bu kadar kısa sürede hızlı büyüme olduğu zaman, genişleme olduğu zaman, bir şeyi ıskalamayacak, kaliteyi ıskalamayacak... Raporda diyor ki 'Türkiye, kalite göstergelerinde de sürekli iyileştirmeyi sağlayan nadir ülkeler arasındadır.' Türkiye eğitimde bir başarı hikayesi ortaya koydu." ifadesini kullandı.
Bakan Özer, "Bu ülkenin evlatlarına, bu ülkenin ailelerine hiçbir ayrım yapmaksızın, bölge ayrımı yapmaksızın, ilçe ayrımı yapmaksızın bu yatırımlarla buluşturup ülkenin, cumhuriyetin bir sonraki yüz yılına tüm eşitliklerini tamamlayıp, insan kaynağıyla ilgili yapılacak gelişmelerin hepsini telafi ettiği için, Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı arz ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Rapordan bazı notlar aldığını dile getiren Özer, Türkiye'de 4+4+4 zorunlu eğitimde, eğitime bir şekilde erişemeyen öğrenci sayısının 100 binin altında olduğunu vurguladı. Özer, eğitime erişemeyen çocukları köylerinde, mahallelerinde bulduklarını, özellikle kız çocuklarına ulaşıp onları eğitimle buluşturduklarını ifade ederek, rakamların bazen çarpıtıldığını, bu çarpıtmanın Bakan yardımcılarından öğretmenlere kadar emeğe ve mücadeleye saygısızlık olduğunu söyledi.
Söz konusu OECD raporunda yer alan 2021 yılına ait verilerden çok daha iyi durumdayız
"OECD'nin söz konusu raporunda Türkiye'de 5 ile 14 yaş aralığındaki okullaşma oranları OECD ortalamasının üzerine çıktı." diyen Özer, şunları söyledi: Raporun da bir eksikliği var, onu da belirteyim: Okullaşma oranlarını 2021 yılında kesmişler. Aslında rapor eksik o anlamda. Rapordaki verilerden, değerlendirmelerden çok daha iyi durumdayız. Mesela raporda şu yok: Okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranlarının yüzde 99.86'ya ulaştığı yok, tam tersine 2020'li yıllardaki eksik rakamlarda duruyor. Hatırlayın, biz 6 Ağustos 2021'de göreve geldiğimiz zaman 3 yaştaki okullaşma oranı yüzde 9'du, 4 yaştaki yüzde 16'ydı, 5 yaştaki de yüzde 65'ti. Emine Erdoğan Hanımefendi'nin himayesinde bir proje, okul öncesi eğitim seferberliği başlattık ve bir yılda Türkiye'de tüm ilçelerde ve şehirlerde okul öncesi, anaokulu sayısı 2 bin 782'yken, ilave 6 bin 700 anaokulu kapasitesi oluşturduk. O 3 yaştaki yüzde 9 olan okullaşma oranı yüzde 21'e, 4 yaştaki yüzde 16 olan okullaşma oranı yüzde 42'ye, 5 yaşta yüzde 65'ten yüzde 99.86'ya çıkardık. OECD raporu yüzde 9, yüzde 16 ve yüzde 65'te kalmış. Yani burada okul öncesi eğitim ile ilgili önerdiği başlıkların kıymeti yok çünkü zaten yapmış bulunuyoruz. Diğer taraftan, 15-19 yaş aralığında okullaşma oranları OECD ortalamasına yaklaştı. 20-39 yaş aralığındaki vatandaşların eğitimle buluşma oranı OECD ortalamasının çok üzerine çıktı. 2000'li yıllarda ortaöğretimdeki kız çocuklarının okullaşma oranı yüzde 39.2'ydi, şu anda yüzde 99'a geldi."
Özer, 2021 yılının sonunda mesleki eğitim ile ilgili yapılan kanun değişikliğine değinerek bu değişimin büyük bir dönüşüme yol açtığını ve bu büyük dönüşüme OECD raporunda yer verildiğini dile getirdi.
Raporda mesleki eğitim ile ilgili rakamlara değinilmediğini bildiren Özer, "Dün Ankara'da havacılık ve uzay teknolojileri ile ilgili Türkiye'nin ilk meslek lisesini açtık. Artık mesleki eğitim, iş gücü piyasasının ve toplumsal dinamiklerin sürekli izleyicisi." dedi. Özer, meslek liselerinin 2023 yılında 3,5 milyar liralık üretim hedefine emin adımlarla ilerlediğini sözlerine ekledi.
Raporda vurgulanan en önemli noktalardan birinin de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı olduğuna işaret eden Özer, bu oranın düşürülmesinde Türkiye'nin sürekli gayret sarf ettiğini söyledi. Özer, 2000'li yıllardaki öğrenci sayısının bugünden daha az olduğunu ama buna rağmen 2000'li yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısının bugünden daha fazla olduğunu bildirdi.
"Lisede, ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasından daha iyi durumda"
Özer sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sürekli her yıl öğretmen ataması yaparak, bu büyümenin getirdiği olumsuz etkilerden eğitim sisteminin etkilenmemesini sağladı. 2000'li yıllarda eğitim sisteminde 500 bin sayısındaydı öğretmenimiz. Bugün 1 milyon 250 bin öğretmenimiz var. Raporda geçiyor, okul öncesinden liseye kadar öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasına yaklaştı. Lisede, ortaöğretimde ise öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ortalamasından daha iyi durumda... Yine vurgulanan konulardan biri, Öğretmenlik Meslek Kanunu... Yaklaşık 583 bin öğretmenimiz uzman ve başöğretmen olarak sistemin içinde. Yakın zamanda tekrar sistemi açacağız ve yeni uzman ve başöğretmenlerimizle eğitim ordumuz çok daha güçlü hâle gelecek."
Okul temelli bütçe ile okul temelli mesleki gelişim eğitimleri raporda yer aldı
Öğretmenlik Kariyer Basamakları sınav sürecinden söz eden Bakan Özer, bütün manipülasyonlara rağmen öğretmenlerin yüzde 99 katılım sağladıklarını belirterek bu süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde başarılı bir şekilde tamamladıklarını kaydetti.
Özer, son bir yıl içinde yapılan iki önemli hamlenin rapora girmesini çok önemsediklerini vurgulayarak, "Birincisi, okul temelli bütçe. İlk kez Türkiye'de, tüm okullara kırtasiye, temizlik, küçük onarım ve donatım için tüm okullara bütçe gönderdik. OECD raporu, bunu hem eğitimde fırsat eşitliğinin artırılması hem de okulların otonomisinin arttırılması bağlamında önemli bir hamle olarak değerlendirmiş."
Okul temelli bütçe uygulamasıyla okul yöneticilerinin artık kimseye ihtiyacı kalmadığını vurgulayan Özer, bu uygulamaya bundan sonra da devam edileceğini kaydetti.
Rapora giren bir diğer konunun da öğretmenlerin okul temelli mesleki gelişim eğitimleri olduğuna işaret eden Özer, şunları söyledi: "Bizim sizlerle birlikte yaptığımız en önemli kalıcı hamlelerden bir tanesi bu. Çünkü öğretmene yatırım yapmazsanız eğitim sistemi fiziksel yatırımlarla sınırlı kalır. İşte Milli Eğitim Bakanlığı mesleki gelişim eğitimleriyle ilgili seminerler veriyor ama verimli değildi. Çünkü merkezi olarak planlanıyordu."
Özellikle Öğretmen Bilişim Ağı'nın kurulmasıyla okul temelli mesleki gelişim eğitimiyle ilgili öğretmenlerin aldığı eğitimlerin sayısında ve niteliğinde çok ciddi iyileşme olduğunu dile getiren Özer, "OECD raporunda şu ifade var. Bu adımlarla, Öğretmen Bilişim Ağı, okul temelli mesleki gelişim eğitimiyle 2021 yılında öğretmen başına düşen 39 saatlik eğitim, bir yılda, 2022 yılında 250.1 saate yükseldi. Bu seneki hedefimiz 350 saat."
Öğrenci sayısında kaydedilen artışa rağmen öğrenci başına düşen harcamaların arttığına dikkat çeken Özer, "OECD raporunda o kadar güzel bir ifade var ki; 'Türkiye, 2011-2019 yılları arasında ilkokuldan yükseköğretime kadar eğitim kurumlarına harcanan bütçenin gayri safi milli hasıladaki oranını en fazla artıran OECD ülkesi oldu.' OECD ülkelerinin ortalaması yüzde 5.49'du, Türkiye'ninki yüzde 6, gayrisafi milli hasılanın." dedi.
Raporda Türkiye'de eğitim sisteminin ekonomik krizler, Kovid salgını gibi uluslararası risklere karşı çok daha dayanıklı olduğunun vurgulandığını belirten Özer, "İşte bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi de sürekli eğitimde fırsat eşitliği için yapılan destekler, yeni açılımlar ve gelinen noktada şu raporda görüyoruz ki Türkiye eğitimle ilgili yirmi yılda gerçekten kabuğunu kırmış ve artık OECD ülkeleriyle rekabet edebilir ve kendi eksikliklerini birisinin göstermesine gerek kalmadan kendisi görerek onları iyileştirmek için çabalayan bir eğitim sistemine sahip oldu. Allah'ın izniyle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı'nın asıl temel noktası eğitim sistemi olacaktır."
Özer, Türk eğitim sisteminin bu noktaya gelmesinde emek veren bakanlara, genel müdürlere, daire başkanlarına, il/ilçe müdürlerine, öğretmenlere ve katkı sunan herkese teşekkür etti.
Programa Ordu Valisi Tuncay Sonel ile Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler; Bakan Yardımcıları Petek Aşkar, Nazif Yılmaz, Sadri Şensoy ile Osman Sezgin'in yanı sıra genel müdürler, daire başkanları ve 81 ilin milli eğitim müdürleri katıldı.
Ankara,Milli Eğitim Bakanlığı