Türkiye’de 5860 sağlık ocağı bulunmaktadır. Bunların çoğu taşra bölgelerinde yer almakta olup, bir kısmı da il ve ilçe merkezlerinde faaliyet göstermektedir. Taşra bölgelerinde genellikle bir doktor ve bir hemşire görev yaparken, bazı yoğun nüfuslu yerleşim yerlerinde sağlık ocaklarında iki doktor görev alabilmektedir. Sağlık ocaklarında çalışan doktorlar, elektrik, su, doğalgaz ve temizlik malzemeleri gibi giderlerin faturalarını kendi ceplerinden ödemek zorunda kalmaktadır.
Tüm bu zorluklara rağmen, Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan yeni düzenlemelere göre, muayene gelen hastalara ağrı kesici, antibiyotik ve mide koruyucu ilaçların yazılmaması istenmektedir. Ayrıca, sağlık ocağındaki hasta sayısının azalması durumunda doktorların maaşlarından kesinti yapılacağı belirtilmektedir. Hekimlerin, bu ilaçları yazmamaları gerektiği ve yazmaları durumunda maaşlarından kesinti yapılacağı duyurulmuştur. Bakanlığın bu düzenlemesi, “hasta-hekim ilişkisini olumsuz etkiliyor” şeklinde yorumlanmaktadır.
Bunun dışında, sağlık ocaklarında kan basıncı, kan şekeri, kolesterol ve yağ düzeyleri, EKG (kalp grafisi), idrar tahlilleri, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri ile kanser taramaları yapılabilmektedir. Ancak, bazı sağlık ocağı hekimleri, hastaların tedavi için sağlık ocaklarına başvurmak yerine hastanelere yönelmeleri durumunda bile faturaların yine kendilerine ödetilmek istendiğini belirtmektedirler. Bu durum, hekimlerin maddi ve mesleki açıdan daha fazla zorlanmalarına yol açmaktadır.
Birçok hekim, “Hasta doktora tedavi için geliyor ama ona gerekli ilaçları yazamıyorsam, hasta neden doktora gelsin?” diye sormaktadır.