Sinirlerin çevresindeki dokuların sinirlere baskı yapması sonucu oluşan sinir sıkışması; ağrı, kaslarda kuvvetsizlik, uyuşma ve karıncalanma ile kendini belli ediyor. Sağlığı olumsuz etkileyerek yaşam konforunu bozan sinir sıkışması birçok nedene bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Sinir sıkışması, tedavi edilmediğinde ise zamanla his ve kas kaybına neden olabiliyor. Memorial Kayseri Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nergiz Hüseyinoğlu, sinir sıkışması ve nedenleri hakkında bilgi verdi.
Kas ve kemik arasında ilerleyen sinirler, beyinden aldığı sinyalleri vücuttaki organlara taşıyan kablo benzeri yapılardır. Sinirler, deriden aldıkları dokunma, soğuk, sıcak gibi duyuları da üst merkezlere iletmekle görevlidir. Sinir sıkışması, insan vücudundaki tendon, kemik ve kıkırdak gibi dokuların sinirlere baskı yapması sonucundan ortaya çıkmaktadır. Sinir sıkışmalarına tuzak nöropati denilmektedir. Tuzak nöropatilerin % 90’nını elde meydana gelen ‘karpal tünel sendromu’ oluşturmaktadır. Geçirilen travmalar, ameliyatlar, kırık iyileşmesi sürecinde ortaya çıkan aşırı gelişmiş bağ dokuları da sinir sıkışmasına neden olabilmektedir. Ayrıca fıtıklar, kemik çıkıntıları ve omurilik kanalındaki daralma da sinir sıkışmasına yol açabilmektedir.
Sinir sıkışmasının belirtilerini biliyor musunuz?
Sinir sıkışması sonucunda ağrı belirleyici bir özelliktir. Bazı sıkışmalarda ise ağrı ortaya çıkmayabilir. Sinir sıkışması parmaklarda uyuşma ve karıncalanma, kavrama işlemi sırasında güçsüzlükle kendini belli etmektedir. Ayrıca, sıcak ve soğuktan aşırı etkilenme, kaslarda kuvvetsizlik ve terleme bozuklukları ortaya çıkabilmektedir.
Sinirler neden sıkışır?
Dokuların sinirlere uyguladığı baskı sonucunda ortaya çıkan sinir sıkışmasının nedenleri çok fazladır. Sinir sıkışmasının nedenleri arasında aşağıdakiler olabilmektedir.
Sinir sıkışmasının 4 türü
Sinir sıkışmasının bilinen önemli çeşitleri şunlardır:
Teşhis için EMG yapılmalı
Sinir sıkışmasının teşhisi hastanın şikayetleri, fiziki muayene, elektrofizyolojık inceleme ve görüntüleme yöntemleri ile konulabilmektedir. Özellikle elektromiyografide (EMG) sinirlere elektrik uyarısı verilerek sinirin çalışıp çalışmadığı ortaya çıkar. Sinirlerin iletimde bir sorun varsa yeri ve derecesi belirlenir. Ayrıca uyarının kasa ulaşıp ulaşmadığı, kasın bu uyarılara yanıtı da değerlendirilmektedir. EMG işlemi sırasında özel bir cihaz ve elektrotlar aracılığıyla kas ve sinirlerden gelen uyarılar dijital ortama veri halinde aktarılmaktadır. Dijital ortamdaki veriler nörologlar tarafından yorumlanmakta ve herhangi bir anormallik durumunun olup olmadığı değerlendirilmektedir. EMG’nin yapılması iki aşamadan oluşmaktadır. Elektrotların cilde yapıştırıldığı yüzey EMG’si ve iğne elektrotunun kas içine girdiği iğne EMG’si olarak iki aşamaya ayrılmaktadır. İlk aşamada sinir iletim durumu belirlenmektedir. Bunun için, hastanın kol veya bacaklarına iletken madde sürülerek kaydedici kablolar bağlanmakta ve uyarıcı elektrot aracılığı ile elektriksel uyarılar verilmektedir. Kaydedici kablolar sayesinde elde edilen veriler bilgisayara aktarılmakta, veriler dijital ortamda işlenmekte ve bilgisayarın ekranına yansıtılmaktadır. İkinci aşamada ise steril iğne belirli kaslara batırılmakta, kasların istirahatte ve kasılı haldeki elektriksel faaliyeti yine bilgisayar ekranına yansımakta ve doktor tarafından incelenmektedir.