Tarih: 18.05.2024 14:59

Yapay zeka arkasında insanın olduğu bir olgu…

Facebook Twitter Linked-in

 

11. Uluslararası İletişim Günleri yuvarlak masa toplantısı ile sona erdi

Üsküdar Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 11. Uluslararası İletişim Günleri’nde “Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği” konusunun her yönüyle ele alındığı 50 oturumda 250 bildiri sunuldu. 

Prof. Dr. Nazife Güngör: “Asıl olan teknolojiden korkmak değil, teknolojiyle ilgili tartışmalarımızı aslında insan odaklı yapmak… Evet yapay zeka bir aygıt, başlı başına bir olgu ama arkasında insanın olduğu bir olgu." 

 

Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan: “Veri denilen şey sadece dijital verilerden oluşmuyor.”

Doç. Dr. Gül Esra Atalay: “Platformlar, algoritmaları ve reklamlar konusunda şeffaflığa zorlanmalı.”

Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan: “Algoritmaların ‘tık’ tuzağı gazeteciliğin temel değerlerini dışlıyor.”

Doç. Dr. Can Ertuna: “Platformlarda patronsuz gazetecilik yapanlar patronlarının youtube gibi dijital platformlar olduğundan ve teknolojiye bağımlı olduklarından habersizler.” 

Bu yıl “Dijital Eşitsizlik ve Veri Sömürgeciliği” ana temasıyla Üsküdar Üniversitesi’nce düzenlenen 11. Uluslararası İletişim Günleri’nde 50 oturum gerçekleştirildi ve 250 bildiri sunuldu.

11. Uluslararası İletişim Günleri’nin 3. gününde çevrimiçi Yuvarlak Masa Oturumu gerçekleştirildi. Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan’ın moderatörlüğündeki oturumda Gazeteci Emre Kızılkaya, Gazeteci Füsun Nebil, Yazar Ümit Alan, Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Suncem Koçer, Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Can Ertuna, Üsküdar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, Gazeteci Dr. Sarphan Uzunoğlu ve Üsküdar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan yer aldı.

 

Prof. Dr. Nazife Güngör: "Yapay zeka, arkasında insanın olduğu bir olgu"

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, gazetecilik alanında yapay zekanın kullanılmasını değerlendirerek, şunları söyledi:

"Beğensek de beğenmesek de sonuçta teknolojik gelişmeler devam ediyor. İnsanların her bir dönemi o dönemin teknolojisiyle yoğruldu. Kaygılar, umutlar, olumlu-olumsuz bakış açıları hep birlikte ele alınır, tartışılır bu da çok normal. Çünkü insan hayatına yeni bir aygıt dahil oluyor, elbette ki bunun birtakım dönüştürücü etkileri oluyor. Bu dönüştürücü etkileri eğer insanlık olarak doğru yönlendirirsek insanlığa yararlı etki yapar ama eğer yararlı bir şekilde planlanmazsa elbette ki birtakım olumsuzlukları da ortaya çıkacaktır. Bir yandan da bu konuda gücü elinde bulunduran aktörler var. Onlar bu gücü devam ettirmek için bu aygıtları toplum yararına değil kendi yararları için kullanabiliyorlar. Asıl paradoks burada başlıyor.

Yapay zeka bir aygıt, kendi kendine zeki olan bir şey değil, insanların verdiği verilerle işleyişi operasyonel hale gelen bir şey. Ama hangi verilerin verildiği, bu verilerin nasıl bir orkestra oluşturduğu veya oluşturmasının istendiğini sorgulamak gerekir.  Asıl olan teknolojiden korkmak değil, teknolojiyle ilgili tartışmalarımızı aslında insan odaklı yapmak… Evet yapay zeka bir aygıt, başlı başına bir olgu ama arkasında insanın olduğu bir olgu."

Prof. Dr. Nazife Güngör: " Bir tarafta etik, bir tarafta insan var"

Son zamanlarda entelektüel dünyada iyi olmanın konuşulduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nazife Güngör, "Bir şey çok konuşuluyorsa orada bir problem var demektir. Demek ki insanlık iyi bir noktada değil, demek ki kötülüklerin egemen olduğu bir noktaya doğru gidiyor. Hepimiz aslında insanlık adına dertlenmek, sorgulamak zorundayız. Sadece mesleki anlamda bir şeyler değişmiyor, dünya çapında bir değişim var. Bu sempozyumun düzenlenmesi de bu yıl ki ana tema da bu gidişat ve teknolojinin hayatımıza entegre olmasıyla ilgili." dedi.

Yapay zeka konusunun müfredata girmesi gerektiğine de vurgu yapan Prof. Dr. Güngör, ancak bu derslerin gerektiği gibi verilmesinin önemli olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nazife Güngör, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hem büyük hem de çok önemli bir evre yaşıyoruz. Çok karışık ilişkiler, gelişmeler iç içe geçmişlikler yaşıyoruz. Bir tarafta işin etik yanı var, bir tarafta insan yanı var. Hem medyanın hem de biz akademisyenlerin zaman zaman bir araya gelip bunları sorgulamamız, masaya yatırmamız ve bütün dokularıyla ele almamız gerekiyor diye düşünüyorum."

Prof. Dr. İrvan: “Sahip olunan verilerin yüzde 90’ı analogdan oluşuyor”

Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan, dijital dönüşümde sürecin geliştiğini ifade ederek, “Veri denilen şey sadece dijital verilerden oluşmuyor. Sahip olunan verilerin yüzde 90’ı analogdan oluşuyor.” dedi.

Geleneksel basın ile okuyucu arasındaki bağın koptuğunu dile getiren Prof. Dr. Süleyman İrvan, “Okurların haber tüketim alışkanlıkları değişti.” diye konuştu.  

Medya şirketleri yeni iş modelleri oluşturdu

Gazeteci Emre Kızılkaya, gazetecilikte dijitalleşmenin ülkelere göre değiştiğini dile getirerek, Türkiye’de gazetelerin dijitalleşmesi ve haber sitelerinin kurulması süreci anlatarak, Facebook’un kurulması, Google’ın ve akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla medya şirketlerinin yeni iş modelleri oluşturma konusuna hız verdiğini kaydetti.

Kızılkaya, gazetelerin dijital yayınlarını basılı yayından ayırdıklarını ve ‘com.tr’ uzantılı sitelere özerklik verdiklerini de söyledi.

“Politikacılar teknolojiden anlamıyor, yaşlı kalıyor”

Gazeteci Füsun Nebil, Türkiye’de geleneksel medyanın uzun süre dijitali önemsemediğini belirterek, dünyada da durumun farklı olmadığını, geleneksel medyanın dijitale güvenmediğini hatırlattı.

Nebil, Facebook, Google gibi platformlarının sınırlarının olmadığını ve algoritmalarıyla politik olarak da halkları etkilediklerini kaydederek, Türkiye de dahil bütün ülkelerde politikacıların teknolojiden anlamadığını, yaşlı kaldıklarını söyledi.

 “Zor bir dönemdeyiz. Gazeteler ve gazeteciler 4. kuvvet ve demokrasinin bir bacağı.” diyen Füsun Nebil, gazetecileri ve veri bağımsızlığının halklar açısından önemli olduğunu vurguladı. 

“Yapay zeka var olanı kopyalıyor. Bu gazetecilik açısından büyük bir tehdit.” diyen Nebil, bunları geliştirenleri denetleyenlerin olmadığını ve kuralsız bir gelişimin olduğunu kaydetti.

“Medyanın niş bir ürün üretememe eksiği var”

Yazar Ümit Alan yaptığı konuşmada, Facebook, Youtube gibi platformların sosyal ağ olmaktan yayıncı olmaya evrildiği süreci geleneksel medyanın atladığını dile getirerek, platformların herkese özel bir kullanıcı kitlesi olan kendi niş ürününü sunma fırsatı verdiğini anlattı.

Alan, dijital platformların hem yayıncı kuruluş olduğunu hem de yayıncı kuruluşların sorumluluklarını taşımadığını ifade ederek, “Medya hala geleneksel bakıyor. Medyanın niş bir ürün üretememe eksiği var. Z kuşağına yönelik haber üreten bir medya kuruluşu deneyimi daha olmadı. Haber sitelerinin adını kapatıp ürettikleri haberlere bakınca hangisi hangisi ayrılamıyor.” dedi.

Nitelikli gazetecilik ısrarının kazandıracağını da söyleyen Alan, yapay zeka ile işbirliğini erken öğrenenlerin yapay zekaya yenilmeyeceğini de dile getirdi.

“Medyaya güvensizlik küresel bir mesele”

Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Suncem Koçer, toplumda habere ve gazetelere yönelik güvensizlik olduğunu ifade ederek, “Medyaya güvensizlik küresel bir mesele. Medya en az güvenilen kurum durumunda. Kullanıcıların haberle ile ilişkisi nasıl iyileşecek bu önemli.” diye konuştu.

“Bağımsız gazetecilik yaptığını söyleyenler aslında platformların politik duruşlarına tabi…”

Bahçeşehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Can Ertuna, dijital platformlarda bağımsız gazetecilik yapanlara işaret ederek, “Platformlarda patronsuz gazetecilik yapanlar patronlarının youtube gibi dijital platformlar olduğundan ve teknolojiye bağımlı olduklarından habersizler. Teknolojik bağımlılık gazetecinin bağımsızlığını ve özerkliğini yitirmesine yol açıyor.” diye konuştu.

Doç. Dr. Can Ertuna, gazetecilerin donanım olarak platformlara bağımlı olduklarını da ifade ederek, bağımsız gazetecilik yaptığını söyleyenlerin aslında platformların politik duruşlarına tabi olduğunu da vurguladı.

Hassas gazetecilik verileri tüm dünya platformlarına açık…

Yapay zeka uygulamalarıyla daha da bağımlı olma durumunun söz konusu olacağına dikkat çeken Doç. Dr. Can Ertuna, algoritmaların belirlediği verilerin kullanılması riski ile yapay zekanın yönlendirmesi riskine vurgu yaptı.

Doç. Dr. Can Ertuna, platformlar nedeniyle hassas gazetecilik verilerinin tüm dünya platformlarına açık hale geldiğini de söyledi.

Dijital platformlarla gazeteciliğin eşit ve adil koşullarda yapılması için temas kurulması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Can Ertuna, bu konuda bir politika belgesi çıkarılması konusunun gündeme alınması gerektiğini de vurguladı.

Gazetecilik sürekli olarak zarar görüyor

Üsküdar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gül Esra Atalay, tematik gazetecilik konusunun öğrencilere anlatıldığını belirterek, Google ve Facebook gibi devasa yapıların hem kullanıcılarını hem de gazetecileri sıkıştırarak kendi çıkarlarına uygun olana göre hareket ettiğini anlattı.

“Sürekli olarak kendi çıkarları için haberciliği hiçe sayan devlerden bahsediyoruz. Haber diye bir şey de kalmayacak.” diyen Doç. Dr. Gül Esra Atalay, gazeteciliğin sürekli olarak zarar gördüğünü, devletlerin gazeteciliğin geleceğine yönelik önlemler almasına ihtiyaç olduğunu da vurguladı.

Doç. Dr. Gül Esra Atalay, “Platformlar algoritmaları ve reklamlar konusunda şeffaflığa zorlanmalı.” dedi.

“Z kuşağı hedeflenmesi gereken kuşak”

Gazeteci Dr. Sarphan Uzunoğlu, hedef kitle odaklı gazetelerin olmadığına dikkat çekerek, “Dijitalde hedef kitle temelli gazetecilik yapılmalı. Şu anda Z kuşağı hedeflenmesi gereken kuşak. Hiçbir gazete bunu göremiyor. Z kuşağı hiçbir gazetenin hedefinde değil.” diye konuştu.

Dr. Sarphan Uzunoğlu, Z kuşağı ile bağ kurulmak isteniyorsa Netflix’in kullandığı dile bakmak gerektiğini de dile getirerek, Z kuşağının 6 Şubat depreminde haberlere dikkat ettiğini, şimdi de Filistin krizi nedeniyle Z kuşağının yakalandığını söyledi.

“Algoritmalar nedeniyle bir nevi dijital sınıfsal ayrım oluştu”

Üsküdar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, Google ile müzakere edebilecek medya şirketi ve devletlerin sayısının azlığına işaret ederek, “Google onların çoğundan daha büyük. O nedenle şartlarına uyulması gerekiyor. Dijitalde ‘Googlearşi’ diye bir hiyerarşik sistem var. Popüler olanın daha da popüler olduğu, zenginin daha da çok zenginleştiği bir sistem bu.” dedi.

Algoritmalar nedeniyle bir nevi dijital sınıfsal ayrımın olduğunu da kaydeden Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, algoritmaların ‘tık’ tuzağı gazeteciliğin temel değerlerini dışlıyor ve ‘aşinalık yanlılığı’nın da popüler olanı beslediğini ifade etti.

Arama motorlarının algoritmalarına uygun üretilen içeriklerin çeşitliliği azalttığını da dile getiren Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, çeşitliliğin zarar gördüğünü ve teknolojinin gazeteciliği olumsuz etkilediğini söyledi. 

Yapay zekanın intihal riskini de taşıdığını kaydeden Doç. Dr. Bahar Muratoğlu Pehlivan, yapay zekanın bağlandığı yerde hatalı bilgiler olduğu için hatalı bilgiler ürettiğini de ifade etti.

Kapanış oturumu

11. Uluslararası İletişim Günleri kapanış oturumunda Düzenleme Kurulu Başkanı ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Süleyman İrvan ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör teşekkür konuşması yaptı.

Üç gün süren İletişim Günleri organizasyonunun başarılı bir şekilde gerçekleştiğini ifade eden Prof. Dr. Süleyman İrvan, "Çok sayıda akademisyen katıldı, öğrencilerimiz katıldı. Hem bu organizasyonda çalışan hem de oturumları takip eden öğrencilerimize çok teşekkür ediyorum. Hepimizin, öğretim üyesiyle öğrencisiyle birlikte başardığı bir organizasyon. Üsküdar Üniversitesi Rektörü başta olmak üzere bu sürece destek veren herkese düzenleme kurulu başkanı olarak teşekkür ediyorum." dedi.

“Yurtdışından gelen akademisyenler burada olmaktan dolayı mutluluk duyuyor”

Prof. Dr. Nazife Güngör, “Üsküdar Üniversitesi olarak bu yıl 11’ncisini gerçekleştirdiğimiz Ulusal İletişim Günleri sempozyumunun sonuna geldik. Bu süreçte Türkiye'deki iletişim akademisyenlerinin çok önemli bir kısmı, birçok tanınmış iletişim bilimci bizimle birlikteydi. Hem oturumlara bildirileri ile katılan hem dinleyici olarak gelen hem de davetli konuşmacı olarak yurtiçinden ve yurtdışından gelen akademisyenler de çok heyecan duyduklarını ve burada olmaktan dolayı mutluluk duyduklarını belirttiler.” dedi.

“Üsküdar Üniversitesi İFİG ile parlıyor, İFİG Üsküdar’dan parlıyor.”

İletişim Fakültesi öğrencilerinin aktif katılımının akademisyenlerce heyecanla karşılandığını dile getiren Prof. Dr. Nazife Güngör, “Bu yıl başka üniversitelerden gelen öğrenciler de sempozyumun servis kısmında yer almak için bize katıldılar. Önümüzdeki yıllarda farklı üniversitelerden öğrenci katılımlarının artacağını düşünüyorum. İletişim akademisyenleri bu sempozyumu çok benimsediler. Sürdürülebilir olması, her yıl hem niceliğin hem niteliğin artarak devam etmesi bizim ve bütün Türkiye'deki iletişim camiasının gururu. Önümüzdeki yıllarda bu sempozyumu yurt dışındaki üniversitelere taşıyarak daha uluslararası bir hale getirmek istiyoruz. Üsküdar Üniversitesi İFİG ile parlıyor, İFİG Üsküdar’dan parlıyor.” dedi.

Dijital eşitsizlik ve veri sömürgeciliğinin çeşitli yönleriyle ele alındığı etkinlikte, sunulacak tüm bildirilerin özet metinleri ve ardından da tam metinler kitap olarak yayımlanarak kamuoyuyla paylaşılacak. Ayrıca sempozyumun tüm oturumları video kayıt olarak sempozyum web sitesinde arşivlenecek. 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —