Bir dergi sayfasında gördüğü yazı ile her şeyi aklında netleştirerek oyunculuk kariyerine adım attığını belirten Hazal Filiz Küçükköse; Kara Sevda dizisi ile adından daha çok söz ettirmeye başlamıştı. Çocukluğunu geçirdiği Tokat’ta, amatörce tiyatro sahnesi kurup arkadaşlarına ikiziyle oyun sahnelediğini de belirten güzel oyuncu aşktan sağlığa, anılarından duygularına merak edilen pek çok konuyu MAG Okurları için anlattı...
KOORDİNASYON: MELTEM ERCAN RÖPORTAJ: GÖZDE YILMAZ
FOTOĞRAF: EMREY ÖZCAN MODA DİREKTÖRÜ: OSCARMORRIS
MODA EDİTÖRÜ: BÜŞRA ÇEVİK SAÇ: MERTCAN PEKGÜZEL MAKYAJ: ASLI BİLGE
VİDEO: UMUT SAKALLIOĞLU FOTOĞRAF ASİSTANI: MURAT ERDOĞAN & ATACAN BAYTOK
MODA EDİTÖRÜ ASİSTANI: AYNUR ŞAHİN
MAKYAJ ASİSTANI: HELİN ÖZBEK VİDEO ASİSTANI: TOPRAK KILIÇ
MEKÂN: GRAND HYATT ISTANBUL
SPOT: Şans cesurlara güler... cümlesiyle o an kariyer kararımı verdim.
SPOT: Sınırlarını zorlayan biriyim.
SPOT: Kara Sevda’daki Zeynep karakteri, benim için en unutulmazıydı.
SPOT: Aşk, beni besleyen bir nokta ya da bazen sömüren diyebilirim...
SPOT: Kendi bedenimi tanıdığım andan itibaren dengeli besleniyorum.
Oyunculuk kariyerinizdeki ilk anda neler hissetmiştiniz?
Oyunculuk kariyerime karar vermemde etkili olan bir an vardı. Benim için hayatımın yol ayrımıydı. Artıları, eksileri derken doğru seçimi yapmak için bir işaret bekliyordum. O gün, bir arkadaşıma dövme yaptırmak için buluşmuştuk. Onu beklerken, sehpada yabancı bir derginin açık kalan sayfalarında kocaman bir başlık gördüm. Çok dikkatimi çekmişti. Fransızca “La chance sourit aux courageux” yazıyordu. Okunuşunu telaffuz etmeye çalışırken cümlenin anlamına baktım ve aradığım cevap tam olarak karşımdaydı: Şans cesurlara güler…O an kararımı verdim. Sözleşmeyi imzalayacağımı söylemek için yapımcımı aradım. Ankara’dan İstanbul’a gitmeyi ve kariyerime oyuncu olarak devam etmeyi seçmiştim. Bu arada o anı, hayatımın dönüm noktasını, unutmamak üzere ilk dövmemi de o gün yaptırmış oldum. Tıpkı sözdeki gibi şanslı ve cesur hissediyordum. Hatta heyecanlı ve bir o kadar da meraklıydım.
Sizce oyunculuk, öğrenilebilecek bir şey mi yoksa bir içgüdü, yetenek meselesi mi?
Aslında hepsi diyebilirim. İçgüdüyle yeteneklerinin farkına varmak başlangıç olabilir ama sonrasında, süreç boyunca tecrübe ettikçe öğreniyorsun, öğrendikçe tecrübe ediyorsun; bu çok iç içe ilerleyen bir durum. Sonsuz bir yol, sonsuz bir tecrübe.
“Kara Sevda” dizisi ile oldukça geniş bir hayran kitlesi sizi konuşmaya başlamıştı. Üzerinden çok zaman geçti ama “Kara Sevda” ile ilgili duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Kara Sevda hem seyirci tarafından çok beğenilmişti hem de ekipçe çok uyumluyduk. Her zaman böyle ekiplerle çalışılamıyor. Bu konuda kendimi şanslı hissediyorum.
Bugüne kadar yer aldığınız projelerden en unutulmazı hangisiydi?
Kara Sevda dizisindeki Zeynep karakteriydi. Uzun süren bir yolculuk olduğu için Hazal olmaktan çok Zeynep’in duygularını yaşıyordum. Bağ koparmakta sorun yaşamadım ama vedalaşırken gerçekten üzülmüştüm.
Ne tür yapımlarda yer almak size daha çok heyecan veriyor?
Yaşanmış, gerçek ve zor hayat hikâyeleri var. Mesela fiziksel ve duygusal olarak sınanmış, çok büyük sınavlar vermiş, büyük bedeller ödeyerek adını tarihe yazdırmış, başarı ya da başarısızlık hikâyesi olan karakterler çok cazip benim için. O süreçte yaşadıkları zorluklar, seçimleri ve sonuçları nasıl olurdu diye merakla izlediğim filmler. Açıkçası, oynaması da çok keyifli olurdu diye düşünüyorum.
İzlemek için tercih ettiğiniz bir film türü var mı?
Gerçek hayat hikâyeleri ve biyografi tarzındaki dizi ve filmler. Yukarıda da belirttiğim gibi başarı ya da başarısızlık hikâyeleri bende çok merak uyandırır.
Biraz daha geçmişe gidecek olursak, yaşadığınız ve en unutulmaz anları biriktirdiğiniz kent hangisiydi? Örneğin neler yapardınız?
Çocukluğumun büyük bir kısmı Tokat’ın Turhal ilçesinde geçti. Küçük bir yer olduğu için sanatın, insanların hayatına dokunabilmesinin çok yakın olmadığı bir yerdi. İkizimle birlikte yedi yaşımızdan itibaren yıllarca düzenli olarak tiyatro sahnesi kurup, tüm arkadaşlarımıza gösteri yaptığımız anlar hiç aklımdan gitmez. Tüm arkadaşlarımız o günleri beklerdi. Herkes için en büyük, en sosyal ve en sanatsal aktiviteydi. Onları tiyatroyla ilk tanıştıran bizdik diyebilirim.
İkizinizle yaşadığınız ilginç anlardan birkaç örnek verebilir misiniz?
O kadar çok anımız var ki… Birbirimize çok benzediğimizin farkında olmadığımız için, ilk başlarda çok kızardık. İnsanların bizi karıştırmalarına, “Hazal mısın, Deniz misin?” diye sormalarına “Nasıl karıştırabilirsiniz bizi!” diye sinirlenirdik. İlerleyen zamanlarda artık bu durumla dalga geçmeyi öğrendik, hatta avantaja çevirdik! Okulda, arkadaş ortamında birbirimizin yerine yaptığımız çok şey oldu. Birbirimizin sınavlarına bile girdik!
Şubat ayı deyince pek çoklarının aklına ilk gelen, Sevgililer Günü oluyor. Sizin aklınıza gelen nedir?
Şubat ayı deyince benim aklıma önce sömestr tatili, sonra doğum günüm, sonra da Sevgililer Günü geliyor... Küçükken doğum günlerim hep sömestra denk gelirdi ve o yaşlar için gerçekten çok sinir bozucuydu. Tüm arkadaşlarım tatilde olurlardı. Yaş aldıkça, Sevgililer Günü’ne yakın oldu. Dönem dönem avantajı da oldu, dezavantajı da. Şimdilerde Sevgililer Günü çok anlam ifade etmese de doğum günlerim artık sömestr tatiline denk gelmiyor. Bu nedenle şanslıyım!
Peki, aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
Aşkın etkisi hayatımda büyük. Beni besleyen bir nokta ya da bazen sömüren diyebilirim... Arada dengeler şaşabiliyor!
Bir gününüz nasıl geçiyor? En çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
“Setim yoksa” ya da “setim varsa” olarak değişiyor. Setteyken sadece işe konsantre oluyorum ve aslında zaman da olmuyor başka şeylerle ilgilenmek için. Setim yoksa da spontane yaşamayı seviyorum. Arkadaşlarımla vakit geçirmeye, spor yapmaya, arada odaklanabilirsem piyano çalmaya ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Daha çok, nasıl hissediyorsam oraya odaklanıyorum.
“Kaliteli bir gün” nasıl olmalı sizce?
Kendine vakit ayırabildiğin zaman bence kaliteli bir gün. İster film izle, ister yürüyüş yap, ister bir arkadaşınla zaman geçir. Yapmaktan keyif aldığın her şey aslında kaliteli bir gün oluyor.
Hayatta hiç pişmanlıklarınız oldu mu? Sınırları zorlamak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kendimi bildim bileli sınırlarımı zorlayan biri oldum. İşin kötü tarafı, onun da bir sonunun ve sınırının olmayışı. Edindiğim tecrübelere bakacak olursam, artık nerede durmam ya da devam etmem gerektiğini görecek farkındalığa vardım. Diğer türlüsü bol tecrübeli ama aşırı yorucu ve yıpratıcı oluyor. Hayatta her şey bir denge üzerine kurulu. Ben de kendi dengemi bulmak ve onu korumak üzerine bir bakış açısı edinmeye çalışıyorum.
Muhteşem bir fiziğe sahipsiniz. Sporla ne kadar ilgileniyorsunuz? Ya da özel bir diyetiniz var mı?
Kendi bedenimi tanıdığım andan itibaren dengeli besleniyorum. Dengeli derken de kendi dengemden bahsediyorum. Genel geçer bilgileri hepimiz biliyoruz ancak, her beden kendine özel bir sistem istiyor. Ben bunu çözdüm ve uzun suredir de bunu uygulayarak hem sağlığımı hem kilomu koruyabiliyorum. Spora gelecek olursak, çocukluğumdan itibaren hep spor vardı hayatımda ama dönem dönem bırakıyor, tembellik yapabiliyorum. Bedenimi dinlemeyi tercih ediyorum.
Peki, güzellik rutinleriniz var mı?
Güzellik rutinim diyebileceğim şeylerden birisi; cildimi temiz tutmak. Haftada iki kez peeling yapmak ve tabii bol su içmek.
Sizi yakın zamanda hangi projelerde göreceğiz?
Şu sıralar görüştüğüm birkaç proje var. Bunlardan birisi dijital bir iş. Netleşir netleşmez paylaşacağım.