Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (116)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (116)


...dünden devam

1980'Lİ YILLAR:

Çünkü:

Türkiye'nin 1959 ve 1960 antlaşmaları gereğince, tamamen haklı ve hukuki gerekçelere dayanarak 1974 yılında gerçekleştirmiş olduğu Kıbrıs harekâtından 11 yıl geçmesine rağmen adada yıllar öncesi sağlanan ateş kesin dışında ve mevcut durumun çözümüne yönelik bir antlaşma gerçekleşmiş değildi!

O nedenle yıllar öncesi adada yaşanan savaşın izleri cephe hattında aynen durduğu gibi yerleşim alanlarında da aynı izleri görmek mümkündü! Pek çok konutun duvarları hala mermi izlerini taşıyor, Türk bölgesinde savaştan kalan pek çok ev yıkıntısını da görmek mümkündü.

Türk ve Rum bölgelerini belirleyen sınır hattı, ateş kesin ilan edildiği dönemde nerelerden geçiyor ise; aynen muhafaza edilmişti. Hudut boyunca her iki tarafta da nöbet sistemi vardı. Pek çok yerde Türk askeri ile Rum askerleri çok yakın mesafede nöbet tutuyorlar, ara sıra da olsa bu nedenden dolayı gerginlikler yaşanıyordu. Aslında cephe hattında tam bir soğuk savaş vardı! Gün geçmiyordu ki, bir taraf diğer taraftan şikâyetçi olmasın, Barış Gücü'ne başvurmasın? En çok şikâyet edilen konuların başında, cephe hattındaki mevzilerin güçlendirilmesi, yeni mevzi inşası ile bu mevzilerin irtibat hendekleri vasıtasıyla birbirine bağlanmasıydı. Bazen sınır ihlalleri de oluyordu. Bunlar genelde sivillerin ara bölgedeki otlaklarda hayvanlarını otlatırken yaşanan sınır tecavüzleriydi. Ama bazen ara bölgelerden her iki tarafa geçmek isteyen sivil kıyafetli askeri personel de yakalanıyordu!

Rumları cephe hattında en çok rahatsız eden şey; Mehmetçiğin ve Mücahidin hudut boyunca etmiş olduğu 'hudut yemini' idi. O şahin bakışlı, korkusuz yürekli aslanların özellikle geceler boyunca nöbette iken etmiş oldukları bu yeminin kükreyen sesi belli ki, Rumların yüreğine bir hayli korku salıyordu

"Türk ulusunun namus ve şerefini, K.K.T.C'nin toprak bütünlüğünü…"diye başlayıp, "Kanımın son damlasına kadar koruyacağıma ant içerim."Diye biten bu yemin, Mehmetçiğin ve Mücahidin vatan sevdasına en iyi tanımlayan cümlelerdi. Gecenin karanlığı ve sessizliğinde, bir top mermisi gibi patlayan bu er sesi, korkusuz erkek sesi; Rumların sinirini bozuyor, ürkmelerine sebep oluyordu şüphesiz.

Adada ki yerel basın, günlük sosyal ve siyasi gelişmelere karşı çok hassastı. Ada içerisinde veya Kıbrıs'la ilgili dünya basınında çıkan haberlere yerel basın anında reaksiyon göstererek, güncel olayları anında halkına iletiyordu. Bu tabii ki, çok iyi bir haberleşme ağı yaratıyor ama aynı zamanda K.K.T.C kamuoyunun sesini de dünyaya duyurabiliyordu. Böylece yazılı basın, çok önemli bir görevi yerine getiriyordu.

Bu noktada BRTV'nin sesini (K.K.T.C'nin resmi radyo ve televizyon kurumu) anlatmadan geçmek; o döneme yapılan büyük bir haksızlık olur diye düşünüyorum. Çünkü bu kahraman radyonun sesi:  Kıbrıs Türk Halkının en sıkıntılı, en karanlık döneminde, her türlü iptidai şartlara rağmen 'Bayrak Radyosu' gerçekten ismine layık bir şekilde, halkına seslenmiş; o ses ki, adeta bir bayrak gibi dalga, dalga adadaki Kıbrıs Türkünün her yerleşim birimine ulaşmış, Kıbrıs Türkünün adada ki varoluş mücadelesine, direnişe büyük bir destek vermişti.

 İşte BRTV, bu tarihsel misyonu sonrasında yeniden organize olmuş, günün elektronik teknolojik donanımı ile desteklenerek; gerek Türkiye'den, gerekse dünyanın pek çok ülkesinde seyredilen, dinlenen bir kurum haline getirilmişti. Böylece Kıbrıs Türk Halkının haklı davasının dünyanın dört bir yanına anlatılabilmesi için bu radyo televizyon kurumu bu görevini en iyi bir şekilde yapabiliyordu.

Geçmişte kalan sıkıntılı yıllarda hayallerde yaşatılan kendi devletini kurma ideali gerçekleşen Kıbrıs Türk'ü, son 11 yıl içerisinde bir devleti oluşturan kurumlara, yasalara, kısacası devletin temel ilkelerine kısa bir zaman içerisinde sahip olmuş ve bu ilkeleri özenle korumaya başlamıştı. Bu durum K.K.T.C' nin her yöresinde hissediliyordu. 1974 harekâtı öncesinde hiçbir güvencesi olmayan sokaktaki vatandaş, artık kendi devletinin kanunlarının koruması altında, kendi iradesi ile seçmiş olduğu vekillerinden oluşan meclisin çatısı altında görev yapan hükümet ile geleceğine yön verebiliyordu.

devam edecek...