Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (121)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (121)


Dünden devam...

Yaşamın içindeki gerçekler daha da acıydı! Çünkü kimi aileler, kış geldiğinde hala 'tezek' yakıyor', çamur, saman karışımından yapılan kerpiç evlerde yaşıyorlardı!

Öğretim ve eğitimde ki ayrım ne yazık ki hala devam ediyor; erkek çocukları okula gönderilirken, kız çocukları bu imkândan faydalanamıyordu!

Aslında bu dönemde ülke genelinde okuma yazma bilmeyen kızlarımızın sayısı milyonlarla ifade edilecek kadar çoktu ama bu bölgede daha da çoktu!

1987 yılı ile 1990 yılının şubat ayına kadar görev yaptığım bu bölgenin adı Diyarbakır'dı…

11 Ağustos 1987 yılının bir akşamüzeri, kendi kullandığım Doğan marka özel aracım ile bu güzel ilimize girdiğimde; dikkatimi çeken iki şey olmuştu!

Birincisi sokaklarda, caddelerde ne kadar dükkân var ise; lokanta, berber, bakkal, tatlıcı, manav, elektrikçi, inşaat malzemeleri satıcısı v.b bu yerlerin hepsinin adı 'Başkentti'!

Emekliliğimi istediğim Şubat 1990 tarihine kadar görev yaptığım bu güzel yöremizde, o dönem çok güzel dostluklar, çok güzel arkadaşlar edindiğim bu ilimizin o kendine has güzelliklerini ve o güzel dostluklarımı daima anımsarım.

Günün erken saatlerinde, beni almaya gelen jeep aracımla Kurdoğlu lojmanlarından hareketle görev yerime giderken; her sabah Diyarbakır sokaklarında pişirilen o taptaze ciğerin tadını, mis gibi kokusunu unutulabilir mi?

Yine ilk görev yılımda, bir sınıf arkadaşımın annesinin yapmış olduğu lumbar dolmasının, içli köftenin tadı hala damağımdadır.

Ya, 'Selim Amca'nın' tüm Türkiye'ye tanıttığı, ünü yurt dışına kadar giden ve lezzetine doyum olmayan 'Kaburga Dolmasının' o harika tadı…

Diyarbakır'da kaldığım üç yıl boyunca, her bayram günü öncesi sipariş verilen, bayram ve sabahının güzelliğine, güzellik katan 'Şeyhmus Ustanın' hazırladığı tepsi, tepsi sımsıcacık, çıtır, çıtır pişmiş kadayıfının görüntüsünü, o enfes tadını unutmak mümkün olabilir mi?

Diyarbakır'ın en ünlü caddesi olan 'Ofis Caddesinde' dolaşmanın, surların dibine kurulu çay bahçelerindeki kürsülere (sırt dayama yeri olmayan küçük tabureler) oturarak içilen kaçak çayın tadı bir başkaydı.

Diyarbakır'ın o dönemde her türlü dünya markası elektronik eşyanın satıldığı 'Japon Pasajı'da' çok ünlü bir alışveriş merkeziydi. Bu pasajda yok, yoktu ve aranılan her şeyi bulmak mümkündü.

 Diyarbakır'da oturduğumuz Kurdoğlu askeri lojmanları bölgesi, garnizonda konut olarak kullanılan en uygun yerlerdi.

Ama tüm personele yetmiyor, askeri personelin birçoğu, Diyarbakırlılardan kiralanan sivil konutlarda oturmak durumunda kalıyorlardı.

Aslında bu arkadaşlara askeri lojmanların dışında kiralanan evler için kira bedelleri ödeniyordu ama bu arkadaşlarımız lojmanlar bölgesinde bulunan kantin, yüzme havuzu ve diğer sosyal ve spor tesislerinin hizmetlerinden yararlanamıyorlardı. Lojman sıkıntısının büyümesi üzerine ilerleyen zaman diliminde ki yıl 1989'un sonunu gösteriyordu.

Olağanüstü hal bölge valiliğinde görevli emniyet mensupları için yaptırılan, satın alınan lojmanlardan bir kısmında askeri personelin oturması yönünde bir çalışma yapılmış ve Olağan üstü Hal Valiliği, garnizon komutanlığının bu konuyla ilgili teklifini kabul etmişti.

Böylece sivil evlerde oturan askeri personel, hem bir araya toplanarak emniyet yönünden daha iyi bir duruma, hem da daha uygun şartları olan evlere kavuşmuşlardı.

Benim görev yaptığım yıllar arasında PKK terör eylemlerinin daha çok kırsal kesimde yaşandığı bir süreci kapsar.

Devamı yarın...