Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (126)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (126)


1990'LI YILLAR:

Nisan 1991'de, ABD yönetiminin, Irak'a, Kürtlerin bulunduğu bölgede 36'ncı paralelin kuzeyinin Irak hava kuvvetlerinin uçuşuna yasaklanması; Birleşik Görev Gücü adındaki uluslararası bir askeri gücün bölgeye yerleştirilmesi ve sonrası gelişmeler Kuzey Irak'ta fiili bir kürt yönetiminin oluşmasına yol açmıştır.

Körfez Savaşının Türkiye'ye etkisi:

Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle birlikte, özellikle Cumhurbaşkanı Turgut Özal; Türkiye'nin bölgedeki stratejik öneminin azalmadığını göstermek istiyordu.

Körfez krizinde aktif bir politika izlemek isteyen Turgut Özal; temkinli bir siyasetten yana olan Başbakan Yıldırım Akbulut, Dışİşleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Safa Giray ve Genel Kurmay Başkanı Necip Torumtay ile karşı karşıya kaldı.

Özal'ın bu savaşta Türkiye'nin fiilen yer almasını istemesine tepki gösteren Dışİşleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Safa Giray ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay görevlerinden istifa ettiler. Ayrıca Özal'ın uygulamak istediği aktif siyaset, muhalefet tarafından da, sert bir şekilde eleştirildi.

ABD bu kriz sırasında Ankara'dan üç konu hakkında yardım istemişti:

1-      Türkiye'deki üslerin, Irak'a yönelik hava harekâtlarında kullandırılması,

2-      Türkiye'nin Irak sınırına asker kaydırması

3-      Suudi Arabistan'da toplanan koalisyon kuvvetlerine Türkiye'nin de asker göndermesi.

Türkiye, ABD'nin Körfez krizinde yardım talep ettiği yukarıdaki üç husustan sadece ilk ikisine yanıt verdi. Cumhurbaşkanının tüm ısrarına rağmen, Türk Silahlı Kuvvetlerinin karşı çıkması nedeniyle, ülkemiz olası bir savaşın eşiğinden döndü. (O dönemde yeni emekli olmuş ama savaşın o korkunç yüzünü, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs adasında görmüş, tüm acımasızlıklarını bilen, acılarını yaşayan bir Türk Subayı ve Kıbrıs Gazisi olarak, Irak'ın o uçsuz, bucaksız çöllerinde Mehmetçiğin savaşın içine girmemesi için çok dua etmiştim.

Bizim bu savaşta ne işimiz vardı? ABD'nin petrol hedefli emperyalist emellerinin gölgesinin sindiği orta doğuda, Türkiye'nin, aynı coğrafyayı paylaştığı Arap ülkeleriyle bu savaş nedeniyle ekonomik, politik ve stratejik yönden ters düşmesi beklenemezdi.

Kaldı ki, Türkiye'nin Körfez savaşından sonrada 12 yıl boyunca yürürlükte kalan BM ambargosu nedeniyle uğradığı zarar; 100 milyar ABD Dolarının üzerinde olmuştur.

Kerkük - Yumurtalık petrol boru hattının savaştan sonra kapatılması nedeniyle, ülkemizin uğramış olduğu ekonomik kaybın, tazmin edilebilmesi için körfez ülkeleri tarafından verilmesi taahhüt edilen üç milyar dolarlık yardımın dahi verilmesinde isteksiz davranıldığı gerçeği de göz önüne alındığında; bu savaşa girmemekle ne kadar isabetli bir karar verildiği de ortadadır.

Tüm bu gerçeklerin dışında öylesine bir gerçek vardır ki!

O da ülkemizin bu savaşa dâhil olması için hiçbir nedeni olmadığı gibi Mehmetçiklerin de, Irak çöllerinde Amerikan çıkarları uğruna can vermelerinin hiçbir haklı gerekçesi olamazdı…)

Körfez savaşından sonra ayaklanan Kürtlerin Saddam kuvvetleri tarafından saldırıya uğraması sonucunda, yarım milyon Kürt Türkiye sınırına yığıldı. Ancak ülkemiz, 1988'deki gibi bir Kürt göçünün yaratabileceği güvenlik ve maliyet sorunlarından çekinerek, sınırlarımızı Kürtlere kapadı…

Bu çerçevede en büyük sorun; Irak'ın kuzeyinde Kürtlerin korunması amacıyla oluşturulan 'güvenlik bölgesinde', aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ABD, İngiltere ve Fransız askeri kuvvetlerinden oluşan 'Çekiç Gücün', 2003 yılına kadar bölgede kalmasıydı!

Körfez Savaşının Sonucu:

1'nci Körfez Savaşı'nın en önemli ve en uzun vadeli sonucu; tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki köktendinci akımların güçlenmesidir. Bu savaştan sonra Arap ülkelerinin birleşmesi fikri de büyük bir darbe yemiştir.

Savaşın diğer önemli bir sonucu da; Irak'ın zayıflamasıyla beraber, İran'ın bölgedeki ağırlığının artmış olmasıdır.

Bölgede Irak'ın yenilmesiyle İsrail rahatlarken, Irak'ın yanında yer alan Filistin Kurtuluş Örgütü de zor durumda kalmıştır

90'lı yılların en acılı olaylarından birisi de hiç şüphesiz Madımak Katliamı olarak tarihte yerini alan Sivas olaylarıdır. Kısaca bu süreci bir hatırlayalım:

2 Temmuz 1993 Tarihinde yaşanan Sivas Olayları, Madımak Katliamı:

2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas'ta Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldiler. Şenliklerin yapılacağı kültür merkezi içinde, karşıt görüşlü grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından zor kullanılarak önlendi.

Bu çatışmanın ana sebebi; Sivas'a davet edilen ve genelde sol görüşe sahip, laik düzeni savunan ve İslami değerlere gerektiği gibi saygı duymadıkları ifade edilen katılımcıların karşısında; dini, referans olarak algılayan çevrelerdeki insanlarımız üzerinde yaratmış olduğu rahatsızlığın provoke edilişidir…