Atilla ÇİLİNGİR editör kısıtlı


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (143)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (143)


Dünden devam...

İlk iddianamesi 25 Temmuz 2008'de savcılar Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlanan 86 sanıklı bu davanın ilk duruşması; 20 Ekim 2008 tarihinde Silivri Cezaevindeki duruşma salonunda yapılmıştır.

Danıştay saldırısı hakkında açılan 9 sanıklı dava 11'nci Ağır Ceza Mahkemesinde görülmüş, saldırının Ergenekon ile bağlantısının olmadığı kararı verilmiştir.

Bu gelişme üzerine Yargıtay ceza dairesi Aralık 2008'de Ankara 11'nci Ağır Ceza Mahkemesinin kararını bozarak davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesi kararını varmıştır

27 Nisan 2012 tarihinde İstanbul 13'ncü Ağır Ceza Mahkemesi, yürütmüş olduğu 'Birinci ve İkinci Ergenekon Davalarını' birleştirerek; bu davalara ait toplam 16 iddianameyi tek dosyada toplamıştır.

Ancak bu ve benzeri davaların uzayan süreçleri nedeniyle; içerikleri konusunda, yurt içi ve yurt dışı sivil toplum kuruluşları, çeşitli kurum ve kuruluş açıklamalarından yoğun eleştiriler gelmeye başlamıştır.

Kamu vicdanını kanatan bu süreçle ilgili olarak, AKP Hükümeti aleyhine giderek artan bir tepkisel ortam oluşmuştur.

(Bunun üzerine hükümet yetkilileri, özellikle AB ülkelerinden gelen yargı sürecine yönelik ağır eleştirileri önlemek, biraz da 2014 yılında yapılacak yerel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde oy avantajı sağlamak amacıyla; Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına karar vererek; çıkartmış olduğu bir yasa ile bu mahkemelerin faaliyetlerine son vermiştir.)

06 Nisan 2014 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ÖYM' leri (özel yetkili mahkemeler) kaldıran yasayı onaylaması, tutukluluk sürelerinin 10 yıldan, 5 yıla inmesi sonrasında, başka davalar nedeniyle cezai müeyyidesi olmayan, tüm Ergenekon tutukluları tahliye edildi.

Ancak bu tahliye kararlarının verilmesinde de ÖYM' ler arasında bir yetki kargaşası yaşandı.

Ergenekon davasını bakan 13'ncü ÖYM' si tutukluluk süresinin 10 yıldan, 5 yıla indiren yasanın Cumhurbaşkanlığınca onaylanmasına rağmen, bu davanın tutuklularını tahliye etmemekte direnmesi, gerçekten hukuk dışı bir uygulamaydı.

Çünkü son yasayla birlikte ÖYM' lerin yetkileri sona ermişti.

Bunun üzerine 21'nci ACM' si (ağır ceza mahkemesi) Ergenekon tutuklularının avukatlarının yapmış oldukları tahliye taleplerini kabul ederek, bu davalar nedeniyle 5 yılı aşkın süredir ceza evinde bulunan tutukluların (başka davalar nedeniyle cezai hükümleri bulunanlar dışındakilerin) tahliyelerine karar verdi.

Ergenekon davasının bundan sonraki sürecinin ne olacağını, bu davanın nasıl sonuçlanacağı bekleyip göreceğiz.

Hem kamuoyunda, hem de dış dünyada dikkatle takip edilen bu davanın, kamu vicdanınca sorgulanmayacak bir kararla sonuçlanacağına olan inancımı aynen muhafaza ediyorum.

 Ve Ergenekon sürecini; tarihten bir alıntı yaparak noktalamak istiyorum:

 Osmanlının Abdülhamit döneminde, uyduruk bir iddia ile Sultan Aziz'i öldürmekle suçlanan Sadrazam Mithat Paşa, Yıldız Sarayının yanında kurulan çadır mahkemesinde yargılanmış ve idama mahkûm edilmiştir.

Mithat Paşanın ölüm fermanının ardından,

"Vatan Şairi" olarak tanımlanan Namık Kemal (ki Kıbrıs'a sürülerek, ömrünün 38 ayını Magosa zindanlarında büyük bir acı ve güçlük içerisinde geçiren bu büyük vatanseverin sonu da, sürgünlerde geçerek Rodos adasında 48 yaşında son bulmuştu.) korkusuzca bir demeç vererek davanın yargıçlarını, tarihe not düşen aşağıdaki sözleriyle eleştirmiştir:

Devamı yarın...