Atilla ÇİLİNGİR


10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (149)

10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE (149)


... dünden devam

 Ülkemizin son yıllarda yaşadığı bu en acılı, en gözü yaşlı süreçte yaşanan o ayıpların görülmemesi, izlenilmemesi için ellerinden geleni yapanlar; ne yaparlarsa, yapsınlar; komutanlarının, subaylarının haksız ve hukuksuz bir şekilde yargılanmasını içine sindiremeyen ve onları yalnız bırakmayan 'Mustafa Kemalin Askerlerine' mani olamadı…

 Nöbet çadırları kurdular 'Silivri Ceza Evinin' önünde, tıpkı cephede nöbet tutar gibi özgürlük nöbeti tutmaya başladılar. Ellerinde silah yoktu ama onların silahtan da güçlü, inançlı, çelik gibi iradeleri, bu korkusuz yüreklere cesaret veren 'Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün' vasiyeti, 'Ata'nın Türk Gençliğine hitabı vardı…

 21 Eylül 2012 tarihinde sonuçlanan Balyoz davasında 250'si tutuklu 365 asker kişi yargılandı. 34 kişinin beraat ettiği bu davada, tutuklu bulunan diğer asker kişilere, 20 yıla kadar çıkan ağır hapis cezaları verildi. Mahkeme ceza gerekçesini şöyle açıklanmıştı: "Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekili Heyetini (T.B.M.M) cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs."

 Savunma hakkının sürekli ihlal edildiği, tutuklu avukatları olmadan kararı verilen bu davada gerçek manada bir hukuk katliamı yaşanmıştı. Üstüne üstlük, ceza alanlar içinde MHP'den 2011 yılı genel seçimlerinde, MHP'den İstanbul Milletvekili seçilmiş olan Engin Alan Paşa da vardı.(kendisiyle 1971 yılında Ağrı'nın kazası Eleşkirt'te aynı birlikte görev yapmış, aynı subay lojmanlarında karşılıklı dairelerde oturmuştuk. Daha sonra onun Ankara'ya tayini çıkmıştı. Ama vatan görevi, bizi bir kez daha 1974 yılında Kıbrıs Savaşlarında karşılaştırdı. Çok çalışkan, çok disiplinli, milletine ve memleketine olan sevdasını bildiğim, tanıdığım ender komutanlardan bir tanesiydi, onu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.) Yani bir bakıma milletin oylarıyla seçilen ve T.B.M.M' ne girmeye hak kazanan milletin vekiline de ceza vermişlerdi!

 Sonuçta düzmece olduğu ispatlı dijital delillerle, TSK'nin o döneminin komuta kademesi adeta yok edilmişti. Zaten bu davanın bir kumpas sonucu oluşturulduğunu AKP'li vekil açıklamamış mıydı? (Başbakan Erdoğan da, 04 0cak 2014 tarihinde yapmış olduğu açıklamada 'Balyoz' ve 'Ergenekon' davalarıyla ilgili olarak, Adalet Bakanlığının çalışma başlattığını açıkladı. Bu çerçevede Balyoz ve Ergenekon hükümlerinin yeniden incelenip incelenmeyeceği konusunda başlayan çalışmanın nasıl sonuçlanacağını bekleyip göreceğiz.

 ( Kitabımın yayına hazırlandığı tarihte; Balyoz hükümlülerinden ikisinin, 'Milli Orduya Kumpas Kuruldu" açıklaması ve sahte dijital cd'yi esas alarak, Yargıtay Başsavcılığına yapmış olduğu başvuru, adı geçen savcılık tarafından reddedildi. Şimdi sadece bu davanın yeniden incelenmesi ile ilgili olarak, Anayasa Mahkemesine yapılmış olan bireysel başvurunun sonuca bağlanması kararı kalmıştı.)

Ancak, eğer bir ülkenin hâkimlerinin bağımsızlığını toplum sorguluyor, verilen hükümler, Anayasaya, kanunlara ve hukuka uygun olmadığına dair şüpheler taşıyor ve kamu vicdanı bu kararları yadırgıyorsa; o ülkede hukukun üstünlüğünün var olduğunu ileri sürmek mümkün değildir.

Bu tür davalarda, yargılananlar için son sözü milletimiz söyleyecektir. İnancım o dur ki, milletimiz bu son sözünde yanılmayacaktır. Çünkü daima doğruların, hak ve adaletin yanında olanların, vicdanları da rahat olur. Türk Milletinin şaşmaz iradesi ve teslim alınamayan vicdanı; her ne yaşanırsa yaşansın daima doğruların, hak ve adaletin yanında olmuştur. Tarihimiz, milletimizin bu tür tercihleri ile dopdoludur.

  Hiç şüphem yoktur ki, ülkemizin birçok şehrinde her 'cumartesi' günü 'semaya yansıyan' masum insanlarımızın 'çığlıkları' mutlaka bir gün duyulacak; Bağımsız yargının şaşmaz adaleti; önünde, sonunda kanayan vicdanlarımıza merhem olacaktır.

Türk Ordusuna kurulan kumpas ve bildiğimiz davalar sonucunda; Şu anda cezaevlerinde; 6 Orgeneral-Oramiral, 19 Korgeneral-Koramiral, 32 Tümgeneral- Tümamiral, 25 Tuğgeneral- Tuğamiral, 129 Albay, 15Yarbay, 6 Binbaşı, 3 Yüzbaşı ve 1 Astsubay bulunuyor.

Bu sürecin asıl kararını paralel yargı değil tarih verecektir. Bu bölümün sonunu önemli ve özel, iki alıntı yaparak bitirmek istiyorum:

Birincisi, Mamak cezaevinde kahrından 'şehit düşen' o güler yüzlü silah arkadaşımız Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp'in hayatını kaybedişi üzerine, üzüntülerini ve hiç de hak etmedikleri tutsaklıklarını anlatan silah arkadaşlarının/arkadaşlarımın, 2 Mayıs 2014 tarihinde Hürriyet gazetesinde yer alan vefat ilanı / o onurlu manifestolarıdır. (Bkz. Hürriyet Gazetesinin 02 Mayıs 2014 tarihli baskısı) Tarihe not düşmek adına aynen aşağıda belirtiyorum:

Deniz Kurmay Albay

Murat Özenalp

Masumiyetin, haklılığın ve namusun tutsaklığına, kendi yurdunda esir alınışına ve adaletsizliğe isyan ile esir düştü.

devam edecek...