Murat AĞIREL editör


1128 yıl hapis cezası alıp nasıl tahliye olursunuz?

1128 yıl hapis cezası alıp nasıl tahliye olursunuz?


Son kitabım HAVALA’da bir dolandırıcılık çetesinden bahsetmiştim.

Çok kısa özet geçeyim. 

Çete İzmir’de kurdukları çağrı merkezleri vasıtası ile Alman vatandaşlarını dolandırıyor ve dolandırıcılık faaliyetinden elde edilen parayı da Havala yöntemi veya kuryeler vasıtası ile Türkiye’ye getiriyor. Alman Polisi gelen şikâyetler sonrası çeteyi tespit ediyor Adli makamlara bildiriyor. Savcılık ve Türk polisi de yaptığı soruşturma neticesinde örgütü çökertiyor. Örgüte ait mal varlıklarına el koyuyor ve hapis cezaları veriyor.

 

 

 

Baştan sona olayda yaşananlar bunlar.

Ancak bu kadar kısa özetlediğim örgütlü dolandırıcılık yargılaması ve sonrasında skandallar yaşandı.

Neler olduğunu ayrıntıları ile anlatmalıyım.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019 yılında yaptığı bir soruşturmada liderliğini Mehmet Yüksel isimli şahsın yaptığı suç örgütüne yönelik 16 Ocak 2020 tarihinde eşzamanlı operasyonlar yapılıyor ve 37 şüpheli yakalanıyor. Yakalanan şahıslardan 23’ü tutuklanıyor.

Soruşturma dosyasında yer alan şüpheli şahıslardan Can Cengiz ve kız arkadaşı Neslihan Arıcı nöbetçi sulh ceza hâkimliğinde verdikleri ifadesinde, Can Cengiz’in; “kendisini Amar Sun ve Fariz Demir isimli şahısların çağırdığını, hatta arkadaşı Cihan Yıldız’ın da Amar Sun’un dolandırıcılık şebekesinde çalıştığını” söylüyor.

HEELLS ANGELS LİDERİ

Neslihan Arıcı’nın “arkadaşı Can Cengiz’in birlikte iş yaptığı Hüseyin Almasulu’nun, Amar Sun ve Fariz Demir isimli şahıslardan çok bahsettiğini, bu işleri kendisine bu şahısların öğrettiğini söylediğini, Amar Sun’un ‘Heells Angels’ isimli motor grubunun Türkiye lideri olduğunu, Amar Sun ve Fariz Demir’in ortak olduklarını ve bu işi Türkiye’de kuran kişiler olduğunu” anlatıyor.

Bunun üzerine asayiş şube müdürlüğü yankesicilik ve dolandırıcılık büro amirliğince araştırmalara başlanıyor. Bu esnada da Alman savcılığınca, örgütlü olarak nitelikli dolandırıcılık suçu kapsamında yürütülen soruşturma dosyasına ait evrak, Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Genel Müdürlüğü tarafından cumhuriyet başsavcılığına gönderiliyor.

Münih Savcılığı’nın talepnamesinde olayların nasıl gerçekleştiği ve şüphelilerin rolleri hakkında bilgi verildiği, şüpheliler Amar Sun ile Fariz Demir’in “ticari çete sahtekârlığı/Dolandırıcılığı” yaptıkları anlatılıyor.

Suç isnat edilen Amar Sun ve Fariz Demir ile birlikte Serdar Mert ve Miran Said isimli şahısların bir araya gelerek suç işledikleri, şahısların “Modus Operandi” adıyla bilinen “sahte polis memurları” adı altında suç eylemlerini gerçekleştirdikleri aktarılıyor. 

Belli oranda da maddi gelir elde ettikleri ayrıca şahısların suç işlemek amacı ile iş bölümü yaptıkları belirtilmiş.

Dolandırıcılık faaliyeti ise çete Almanya devletinde yaşayan yaşlı Almanların sabit hatlarını arayarak kendilerini polis/savcı/devlet görevlisi/banka görevlisi olarak tanıtıyorlar. 

Bunu da kitabım HAVALA’da ayrıntılarıyla anlattım.

NOT PUSULASI ÇIKTI

Her telefon araması hemen hemen aynı içeriklere sahip. Her mağdura aynı olmak kaydı ile oturmakta olduğu eve yakın bir yerde başka bir evin hırsızlar tarafından soyulduğunu, gözaltına alınan hırsız şahısların yapılan üst aramasında bir not pusulası ele geçirdiklerini söylüyorlar. 

Tipik Türkiye’de uyguladıkları taktik. 

Ben yapılan operasyonun ayrıntılarından ziyade yargıda yaşanan bir skandalı aktarmak istiyorum. Operasyona ilişkin tüm ayrıntılar iddianamede yer alıyor. 

Öyle ki İzmir cumhuriyet savcısı ve İzmir polisinin titiz çalışması sonucunda çeteye operasyon yapılıyor. Çetenin tespit edilen 48 adresine eşzamanlı baskın yapılıyor. Çetenin bir kısmı da Almanya’da yakalanıyor ve tutuklanıyor.

İzmir’de çete liderli Amar Sun, Halit Demir gibi yöneticilerin dahil olduğu 39 kişi yakalanıyor. Operasyonda dolandırıcılık yapılarak elde edildiği değerlendirilen 1.5 milyon Avro, 200 bin dolar ve 150 bin TL, 5 kilo altın, 25 kol saati, ruhsatsız beş tabanca ele geçiriliyor. Çetenin ikisi Çeşme’de olmak üzere toplam üç otel, lüks semtlerde 87 gayrimenkul, 41 araç, 25 lüks kol saatine el konuluyor.

Çete Lideri Amar Sun, aslen Mardin Savruk’lu... Sonra Lübnan ve ardından Almanya’ya göçen bir ailenin ferdi. Amar Sun Almanya’da tutuklu yargılanırken firar ediyor ve Türkiye’ye geliyor. Almanya’da kırmızı bülten ile aranıyordu.

Mahkemeye sunulan MASAK raporun sonuç bölümünde müfettiş tarafından değerlendirmede ise şu ifadeler kullanılıyor:

 

 

 

“Uluslararası boyutta örgütlü olarak gerçekleştirilen nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarını işledikleri yönünde kuvvetli deliller bulunduğu, söz konusu faaliyetleri ile ilişkili veya akraba oldukları kişiler ile kurdukları şirketler üzerinden son 2-3 yılda büyük miktarda mal varlığı artışı sağladıkları, söz konusu mal varlığı artışlarının yazımızda tablolar halinde yer alan SGK gelir dökümleri ve beyan edilen kurum ve kurum geçici vergiler göz önünde bulundurulduğunda ticari ve teknik icaplar ile uyumlu olmadığı değerlendirilmektedir.”

Sanıklar, ele geçirilen Rolex saatlerin sahte olduğunu söyleseler de bunun üzerine yapılan bilir kişi incelemesinde 26 Rolex saatin toplamda 1 milyon 235 bin dolar değerinde olduğu ve sahte olmadıkları anlaşılıyor. 

Yargılama sonucunda sanıklar, toplamda 1128 yıl hapis cezası alıyorlar. 

Sanıklara verilen idari para cezası 478 milyon 393 bin 396 lirayı buluyor. Ayrıca sanıkların mağdurlardan elde ettikleri öne sürülen 60 milyon Avro değerindeki mal varlıklarına da el konuluyor. 

KAPILARI AŞINDIRILMIŞ

Bittiğini düşünüyorsunuz ama yanılıyorsunuz.

Asıl her şey şimdi başlıyor.

Dava bu şekilde sonuçlanmış ancak yaşanan süreci İzmir Adliyesi’ndeki kaynaklarımdan öğrendim. 

Duyduklarıma inanamadım.

Davayı yürüten savcının ve mahkeme başkanının kapısı aşındırılmış, telefonları susmamış. Rüşvet teklifleri havada uçuşmuş. Eş, dost, akraba aracılar derken siyasiler de dolandırıcılar için devreye girmiş. Sadece bu kişiler değil. Meslektaşları da aracı olmuş. Bu kişi Ayhan Bora Kaplan davasında da adı geçen bir yargı üyesiymiş. Mahkeme başkanına ziyaretler nedeniyle yakın koruma da tahsis edilmiş. Ne savcı ne de mahkeme başkanı ziyaretlere, tekliflere ve telefonlara kulak asmamış ve davayı sonuçlandırmış.

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

Mahkeme Başkanı ödüllendirilmiş. Görevinden alınıp bölge adliye mahkemesi (BAM) üyeliğine atanmış. Mahkemenin verdiği karar BAM tarafından “Örgütün birden çok lideri olabilir, bunu değerlendir, MASAK raporu yeterli olmayabilir yeni rapor al” diyerek kararı kısmen bozmuş.

AVUKAT EŞİNİN MÜCADELESİ

Mardin asıllı çete liderinin olduğu davaya Mardin’den yeni bir hâkim atanmış. Sonrasında da çete liderinin sahibi olduğu Çeşme Royal üzerindeki tedbir kararının kalkması için İzmir Adliyesi’nde görevli bir hâkimin avukat eşi hukuki mücadeleye girişmiş! Başarmış da...

Yeter mi? Yetmez.

Çetenin lideri dahil tüm üyelerinin aldığı ceza toplamı 1128 yıl.

Ancak ne olmuş? 

Çete lideri dahil herkes tahliye edilmiş. Yurtdışı yasakları kaldırılmış.

Mahkeme başkanının BAM’a gönderilmesinden sonra HSK’ye yazmış olduğu itiraz yazısına ulaştım. Dilekçesinde sanıkların tahliyesi için uğraşan avukatların istedikleri sonucu alamayacaklarını anladıktan sonra davaya aracılık yapmaya çalışan kişileri ve kendisine teklif edilen milyon dolarları açık açık yazmış.

Mesleğinin onurunu ve gereğini yapan bir hâkim daha “ödül” almış ve tenzili rütbeye uğramış. İtirazları reddedilmiş.

Araya giren avukatlar, siyasiler kim tahmin edin desem aklınıza birkaç isim gelir değil mi?

Tam da o kişiler!

Aklım almıyor... Vicdanım kabul etmiyor...