2025 yılında Dünyanın öncelikli ekonomik sorunu, artan gelir dağılımının düzeltilmesi, yoksulluğun önlenmesidir. Gelişmiş ekonomilerde büyüme öncelikli hedef olacaktır. Gelişmekte olan ülkelerde ise tek başına büyüme bir anlam ifade etmiyor. Demokrasinin, insan refahının, eğitimin ve sağlığın, gelir dağılımında kabul edilebilir adaletin ve çevrenin içinde olduğu iktisadi ve sosyal kalkınma ön planda olmalıdır.
Bir örnek vereyim. Herhangi bir üretimde yaratılan katma değerden daha fazla çevreye zarar veriliyorsa, büyüme var ve fakat aynı zamanda toplum için net kaynak kaybı da var demektir.
2025 yılında küresel ekonomide büyümede az bir düşme olabilir ve fakat bir daralma olmayacak.
Dünyada 2019 covid etkisi ile 2020 yılında küresel GSYH’ da yüzde 2,8 oranında bir daralma yaşandı. Ertesi yıl, 2021 yılında pandemi sonrası ve baz etkisi de eklenince global ekonomi yüzde 6 oranında büyüdü. 2022 yılında büyüme yüzde 3,5 oldu.
2023 Dünya Enflasyonla mücadele yılı oldu ve alınan önlemler nedeni ile büyüme oranı yüzde 3,2 oldu. Bundan sonraki yıllarda 2025 yılında küresel ekonominin yüzde 3,2 2026 yılında ise yüzde 3,7 büyümesi bekleniyor.
Çin’in GSYH’sının dünya GSYİH'sı içindeki payı yüzde 18,5’dir. Bu nedenle Çin’in büyümesi dünya ortalamasını etkiliyor.
Çin, 1985 ile 2010 yılı arasında, ortalama yıllık yüzde 9 gibi yüksek büyüme oranı yaşadı. 2010 sonrası büyüme oranları düşmeye başladı. Büyüme oranı 2023’te yüzde 5,2 olmuştu. Moody’s Çin’in bu sene, 2024 yılı dördüncü çeyrekte, GSYH büyümesinin yüzde 4,5 olacağını, 2025’te yüzde 4,2’ye ve 2026’da yüzde 3,8’e gerileyeceğini tahmin ediyor.
Çin’de tam demokrasi olsaydı Çin ekonomisi bu kadar hızlı büyüyemezdi. Şili örneğinde ve Sovyetler örneğinde olduğu gibi, dünyada diktatörlerin döneminde büyüme bir yere kadar geliyor ve sonra tıkanıyor. Çünkü bir yerden sonra toplum refahı için yalnız büyüme değil, iktisadi ve sosyal kalkınma gerekiyor.
Kalkınma tarifi içinde demokrasi ve insan hakları ön planda geliyor. Çin’de demokrasi yok, kuvvetler ayrılığı yok. Çin’e doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi azaldı. Çin ekonomisi burada tıkandı.Kaynak: İMF
İMF’nin Türkiye için 2024 ve 2025 büyüme tahmini, Dünya ortalama büyüme oranından daha düşüktür. Fert başına GSYH da büyümeye bakarsak Türkiye durgunluğa girdi. Bugünkü politikalarla girmemesi de mümkün değildir.
- Potansiyel büyüme düştü.
Kamu- özel işbirliği yoluyla yatırımların bir kısmı pahalı yapıldı. Bir kısmı atıl kaldı. Bütçeler borçlandırıldı ve ipotek altına alındı. Harcamalarda tasarruf yapılmadı. Bu nedenlerle bütçelerde yatırımlara ayrılacak kaynaklar azaldı. Hükümet arabalara her gün trafik cezası yazarak, çar-çur edilen ve verimsiz kullanılan kaynak kaybını telafi edeceğini zannediyor!
- Sürdürülebilir bir büyüme ve istihdam için sanayi sektörünün büyümesi gerekir.
Özellikle yüksek teknoloji yatırımları için yerli ve yabancı sermayeyi teşvik etmek gerekir. Üçüncü çeyrekte sanayi sektörü yüzde eksi 2,2 oranında daraldı.
Aslında bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için, eğer teknoloji üretimi, inovasyon, sanayileşme gerçekleşmiyorsa, tek başına büyüme de kalkınmayı ve zenginleşmeyi sağlayamaz.
- Reel ücretlerin ve gelirlerin düşmesi, toplam talebi de düşürdü.
Çeyrekler itibari ile, hane halkı tüketim harcamaları;
- 2022‘de yüzde 19,6,
- 2023’te yüzde 12,3,
- 2024’te yüzde 3,1 oranında arttı. Talepte düşme büyümeyi negatif etkiler.
Parantez içinde söylemek gerekir ki; Toplam talebin düşmesi enflasyonun da düşmesine neden olur. Ama Türkiye de enflasyon güven sorunu, kamu kaynaklarının etkinsiz kullanılması ve yapısal engeller nedeni ile düşmüyor.
4. Büyüme kapsayıcı olmadı.
TÜİK verilerine göre; Türkiye’de 2014 yılında nüfusun en zengin yüzde onunun gelirden aldığı pay, nüfusun en fakir yüzde onunun 11,56 katı idi. Bu fark yıllar itibariyle arttı ve 2023 yılında 14,52 kata yükseldi.
Sıfır ile bir arasında değişen Gini katsayısı, büyüdükçe gelir dağlımı bozuluyor demektir. 2014 yılında 0,379 olan gini katsayısı, 2023 yılında 0,419 oldu.
Düşük ücret ve yoksul çalışanlarda verimlilik düştü. Birim maliyetler arttı. TÜFE’ye yansıdı. Ama aynı zamanda üretimde daralma, büyümeyi düşürdü.
5. Cari açık potansiyel büyümeyi düşürdü.
2003 -2024 Ekim arasında Türkiye 730 milyar dolar cari açık verdi. Kaynak kaybetti. Ayrıca bu açığı kapatmak için yüksek faizli ve kısa vadeli dış borç kullandı. Kaynağı olmayan bir ülkenin büyümesi de mümkün olmaz.
Artık Türkiye’nin kronik enflasyon hanesine, ekonomide daralma da eklendi.
(Yarın devam edecek.)