Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


2025 Yılında Dünya ve Türkiye Ekonomisi (I

2025 Yılında Dünya ve Türkiye Ekonomisi (I


CHP genel Başkanı asgari ücrete zam değil, indirim yapıldı diyor. Herkes bu durumu bizzat yaşayarak görüyor. Ancak eğer matematiksel olarak hesaplarsak, daha inandırıcı olacaktır.

En son 2024 Kasım ayı enflasyon verilerini bildiğimiz için, 2019 Kasım ayını baz yılı (100) alırsak, 2024 Kasım ayına kadar aradan geçen son beş yılda;

  • TÜİK TÜFE endeksi; 607,7
  • İTO geçinme endeksi; 799,0
  • GSYH’da büyüme endeksi; 130,2 oldu.

(GSYH büyümede tüm faktörlerin payı var. Bu nedenle tüm dünyada ücretlerde büyümeden de pay verilir)

Eğer asgari ücrette enflasyona göre düzeltme yapılsaydı ve artı büyüme payı verilseydi, 2019 Kasım ayında 2 558,4 lira olan asgari ücret 2024 Kasım ayında;

  • TÜİK TÜFE’ye göre; 20 242,7 lira,
  • İTO geçinme endeksine göre 26 645 lira olacaktı.

TÜİK’in enflasyonu düşük gösterdiği aleniyet kazandı. İTO geçinme endeksine göre Kasım 2024‘te 27 310 lira olması gereken asgari ücretin yüzde 30 artışla 2025 yılında 35 503 lira olması gerekirdi.

Türkiye’de tüm ücret düzeltmeleri asgari ücrete göre yapılıyor. Bu durumda hükümet asgari ücretlinin her ay 13 399 lirasını tırpanlamış oluyor. Yine hükümet son beş yılda Türkiye genelinde ücretleri yüzde 37,74 oranında düşürmüş oldu.

Anlaşılan odur ki; hükümetin asgari ücret politikası ücretliden kesip, yandaşa verme üstüne kurulmuştur. Bu durumda Türkiye de gelir dağılımı bozulmaz mı? Elbette bozulacaktır.

Türkiye başkanlık sisteminden sonra hem hızlı yoksullaştı hem de gelir dağılımı aşırı bozuldu. TÜİK verileri bu bozulmayı çok net gösteriyor.

  • Sıfır ile bir arasında değişen Gini katsayısı, büyüdükçe gelir dağlımı bozuluyor demektir. TÜİK verilerine göre 2014 yılında 0,379 olan gini katsayısı, 2023 yılında 0,419 oldu.
  • Türkiye’de 2014 yılında nüfusun en zengin yüzde onunun gelirden aldığı pay, nüfusun en fakir yüzde onunun 11,56 katı idi. Bu fark yıllar itibariyle arttı ve 2023 yılında 14,52 kata yükseldi.

Maaş ve ücretlere bakarsak, 2025 yılında gelir dağılımı daha çok bozulacaktır.

Öte yandan dünya da yoksulluk artıyor. Söz gelimi; 2022 Dünya Eşitsizlik Raporu’’ World İnequality Report 2022’ye göre, Dünyada gelir ve servet dağılımında eşitsizlik çarpıcı derecede arttı.

  • Küresel gelir eşitsizliği; Satın Alma Gücü Paritesi (PPP) olarak Dünya nüfusunun en zengin yüzde 10’u, küresel gelirlerin yüzde 52’sini alıyor. Buna karşılık Dünya nüfusunun yüzde 50’si küresel gelirin yalnızca yüzde 8′ini alıyor.
  • Küresel servet eşitsizliği; Dünyanın en zengin yüzde 10’u küresel servetin yüzde 76’sına sahiptir. Buna karşılık Dünya nüfusunun yüzde 50 ‘si küresel servetin yalnızca yüzde 2’sine sahiptir.
  • Küresel servet dağılımı; Yine Dünyanın en zengin on kişisinin geliri, en fakir 3,1 milyar kişisinin gelirinden daha yüksektir.

Gelir dağılımı kısa dönemde düzelmez. Etkili politikalar olursa ancak uzun dönemde düzelir. Birleşmiş Milletlerin çabalarına rağmen, özellikle demokrasinin olmadığı, otokrasinin ve dikta rejimlerinin olduğu ülkelerde 2025 yılında gelir dağılımı daha çok bozulacaktır.

Bugünkü iktidar yalnızca para -faiz ve vergi politikası ile istikrarı sağlayacağını zannediyor. Gelir dağılımı politikasını popülist bütçe ile çözeceğini zannediyor. Gerçekte ise Türkiye de sektörel dengeyi sağlamadan, gelir dağılımında bozukluğu düzeltmeden, kalıcı istikrar sağlamak imkanı yoktur.

Gelir dağılımındaki bozulma büyümeyi ve kalkınmayı engeller.

Gelir Eşitsizliği kısa dönemde sermaye birikimine neden olur ve kısa vadede büyümeyi teşvik edebilir. Ancak uzun vadede toplam talebin düşmesine yol açar ve sürdürülebilir büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratır

Mamafih, konjonktürel nedenlere gelir eşitsizliği nedeni ile toplam talebin yavaşlaması da eklendiği için, 2023 ve 2024 yıllarında küresel büyüme oranları düştü.

Devlet müdahalesinin azaltılması ve özelleştirme gibi politikalar, eğitim ve sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, halkın kamu hizmetlerinden daha az yararlanması ve satın alma gücüne desteklerin azalması, gelir dağılımını bozdu ve kalkınmayı engelledi. Söz gelimi Türkiye’de et ve balık kurumu özelleştirildikten sonra et fiyatları arttı. Halkın geçim kaygısı arttı.

Paralı eğitim, eğitimde fırsat eşitliğini bozdu. En yetenekli olanlar yerine parası olanların eğitim görmesi, eğitimde fırsat eşitliğini bozdu ve eğitimde etkinliği düşürdü. Dikey sosyal mobiliteyi engelledi.

Potansiyel beşeri yatırım sermayesinin düşmesine neden oldu.

Beşeri sermaye yetersizliği yatırımları olumsuz etkiler ve işletmelerde verimliliğin düşmesine neden olur

Zengin -fakir farkı açılırsa, düşük gelir grupları ve yüksek gelir grupları olarak ikili talep yapısı oluşur. Lüks mal ve kitlesel tüketim malları üretimi olarak üretim yapısı değişir.

Gelir dağılımındaki dengesizlik, toplumsal kutuplaşmayı artırır. Zengin ve fakir arasındaki uçurum derinleştikçe, toplumda sınıf ayırımları belirginleşir. Bu durum, toplumsal huzursuzluklara, güvensizliğe ve toplumsal uyumun bozulmasına yol açar.

Gelir eşitsizliği, lüks tüketim talebinin artmasına ve kaynak kullanımında verimliliğin düşmesine neden olur.

Gelir dağılımındaki bozulma, daha fazla insanın yoksulluk sınırının altına düşmesine ve sosyal yardımlara bağımlı hale gelmesine yol açar. Bu da devletin sosyal güvenlik ağlarına olan baskıyı artırır ve bütçe açığını derinleştirir. Kısa vadede bu durum, sosyal hizmetlerin kalitesizleşmesine, uzun vadede ise toplumsal huzursuzluklara neden olabilir.

Dahası sosyal yardımları popülizm yolunda kullanan siyasi iktidarlar, toplumda biat kültürü yaratarak uzun süre iktidarda kalır. Türkiye bu durumu yaşadı.

Gelir eşitsizliği sosyal düzeni de bozar. Toplumsal öfkeyi tetikleyebilir. Politik istikrarsızlık yaratabilir. Halk sokağa çıkar ve ekonomik ve sosyal istikrar bozulur.

Biz bunları öğrettiğimizi varsayardık. Demek ki siyasi iktidar mensupları dinlememiş. Yada biliyorlar ama uygulamak işlerine gelmiyor.