93 muharebesi denilen, 1877-1878 yılları arasında yaşanan Osmanlı Rus savaşından sonra, Osmanlı Devleti 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum'u Rusya'ya bıraktı. Böylece Kars 18 Kasım 1877 ile 25 Nisan 1918 arasında 40 yıl 5 ay Rus işgalinde kaldı.
*Rusya, devrim sonrası Kars’tan çekildi. 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk Antlaşması ile Kars tekrar Osmanlılar'a bırakıldı.
*25 Nisan 1918: Osmanlı ordusu Kars’a girdi.
*Osmanlı ordusu 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonucu, 4 Aralık 1918’de Kars’tan çekildi.
*28 Mayıs 1918: Ermeni Cumhuriyeti Kars üzerinde hak iddia etti.
*28 Mayıs 1918: Kars İslam Şûrası kuruldu.
*17-18 Ocak 1919 günleri, Kongrede Kars Millî Şûrası’nın adı “Cenubi Garbi Kafkas Hükûmet-i Muvakkata-i Milliyesi” olarak değiştirildi.
*25 Mart 1919’da geçici adı değişti ve “Cenubi Garbi Kafkas Hükûmet-i Cumhuriyesi” adını aldı.
*İngilizler 19 Nisan 1919’da, Kars’ı işgal ettiler. Kars Kafkas hükûmet üyelerini Malta’ya sürgün ettiler. Şehri Ermenilere teslim ettiler.
*30 Ekim 1920’de Ankara Hükûmeti ile Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti arasında yapılan savaş sonucu, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir komutasındaki ordumuz Kars’ı geri aldı.
Bu kronolojik süreç, İstiklal Savaşının, Cumhuriyetin ve Atatürk’ün biz Karslıların kalbinde daha derinden yer etmesine neden oldu.
Kars’ın girişinde “Doğunun Uygar Kenti Kars” diye yazar. Bu yazıyı 2000 yılında Kars eski Belediye Başkanı ve gerçekten Kars’ın bir kültür merkezi olmasına çok emek veren Naif Alibeyoğlu yazdırmıştı. O dönemde her yıl Kars’ta Kent Kurultayları yapılırdı. Kafkas Kültürleri Festivali, Altın Kaz Film Festivali gibi, uluslararası festivaller yapılırdı.
Zaten şehre girdikten sonra Kars’ın yalnız doğunun değil, Türkiye’nin en uygar kenti olduğu kolayca anlaşılıyor. Kars, Kafkasya bölgesinin özelliklerini taşıyan bir şehrimizdir. Avrupa kültürünü Kafkasya üzerinden almıştır.
1960 öncesi Lise yıllarımızda, Kars’ta kolordu vardı. Bizimle lisede okuyan subay çocukları “Kars’a ağlayarak geldik. Kars’ta yaşadıktan sonra giderken daha çok ağlayacağız. Çünkü Kars’ta insani değerler, sosyal ilişkiler, şehir ve caddelerin güzelliğini ve doğal imkânlarını başka bir şehirde yaşamadık” diyorlardı.
Aslında bugün de yaz kış Kars’a giden Doğu Ekspresi’nde biletlerin aylar önce bitmesi ve Kars otellerinin dolu olması da, Kars hikâyesini tartışmasız olarak ve daha net bir şekilde yansıtıyor.
Kars ve Ardahan’ın, tarihî mirasları, doğa güzellikleri yanında ekonomik imkânları da yüksektir. Yeni ipek yolu olarak, Avrupa’dan Çin’e uzanan Kars-Tiflis Demiryolu, Çıldır Aktaş Sınır Kapısı, bu imkânları daha çok artırdı.
Kars; Kars, Ardahan ve Iğdır olarak 1992 yılında üç ile ayrıldı. Ama biz yine birlikte hareket ediyoruz.
1992 yılında ben ve bazı arkadaşlarım, “Kars Ardahan ve Iğdır Eğitim ve Kalkınma Vakfı”nı kurduk. Bu vakıf doğrudan, hayırseverler bularak veya üyeleri vasıtasıyla, başta Üniversiteler olmak üzere Kars’ta, Ardahan’da ve ilçelerde yurtlar, okullar, öğretmen evleri, parklar yaptı ve yaptırdı. Her yıl bin beş yüz kadar öğrenciye burs veriyor. Yaptıklarını da reklam etmiyor. Dahası bu vakfı her zaman istisnasız siyasetin üstünde tuttuk.
Kars-Ardahan, organik tarım ve hayvancılık için en elverişli bölgedir. Bu nedenle Kars-Ardahan ve Iğdır Eğitim ve Kalkınma Vakfı olarak, birçok proje yaptık. “Kars-Ardahan Organik Tarım Ürünleri Organize Sanayi Bölgesi” kurulması projesi de bunlardan birisidir.
*Şair Arif Nihat Asya, "Kars, bir aşk, bir sevda şehridir” demiştir.
*Anonim; Kars, her kar tanesinde bir hikâye saklar.
*Anonim; Kars, ruhunu soğuk kışlara değil, sıcak insanlara verir