Türkiye’de hayat pahalılığı her geçen gün artarken, bu durumu herkes farklı şekillerde hissediyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verileri, özellikle halk arasında büyük bir güvensizlik yaratmış durumda. Enflasyon oranları, pek çok kişi tarafından gerçeği yansıtmadığı düşünülerek eleştiriliyor. Çoğu vatandaş, TÜİK’in açıkladığı verilerin hükümetin belirlediği hedeflere uygun olduğuna inanıyor. Bu noktada, TÜİK’in açıkladığı %43,38’lik 2024 yılı enflasyon oranı, kamuoyunda daha önce beklenen ve ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) tarafından açıklanan %83,4’lük oranla kıyaslandığında ciddi bir fark ortaya çıkıyor. TÜİK’in açıkladığı bu düşük oranların, ekonomiyi daha olumlu göstermek amacıyla verildiği söyleniyor.
TÜİK’in verilerine göre, SGK ve Bağkur emeklilerine 2025 yılının Ocak ayında yapılacak maaş artışının %15,75 olacağı açıklandı. Ancak emekliler, bu artışın yetersiz olduğunu ve aslında daha yüksek bir zam yapılması gerektiğini düşünüyor. Beklentileri, %17 artış ve refah payıydı. Bu durum, Türkiye’deki emekli maaşlarının yaşam standartlarına ne kadar uzak olduğunu gözler önüne seriyor.
Ülkemizdeki ekonomik belirsizlikler ve hayat pahalılığı her geçen gün artarken, vatandaşların gelirleri de aynı hızla eriyor. Bugün Türkiye’de yaşayan ailelerin büyük bir bölümü, geçim sıkıntısı çekiyor. Özellikle iki nüfuslu bir ailenin yaşam standartlarını sürdürmesi oldukça zor. Aylık gıda harcamaları, pazarlık ve market alışverişleri için 10.000 TL ile 12.000 TL arasında bir bütçe ayırmak gerekiyor. Bu harcama kalemi, ailelerin en büyük gider kalemi haline gelmiş durumda. Buna ek olarak, evin elektrik, su, doğalgaz, telefon, internet gibi zorunlu faturaları da 5.000 TL ile 6.000 TL arasında bir rakama tekabül ediyor.
Ailelerin çocukları varsa, okula gidiş geliş ve harçlık gibi ek masraflar da devreye giriyor. Okul taşıtı için harcanan miktar ve öğrencinin günlük harçlıkları, bu rakamı en az 2.000 TL ile 3.000 TL arasında bir artışla büyütüyor. Eğer çocuklar özel okula gidiyorsa, okul ücretleri de buna eklendiğinde ailelerin bütçesi daha da zorlanıyor. Tüm bu harcamalar bir araya geldiğinde, iki nüfuslu bir ailenin sadece temel ihtiyaçlar için ayırdığı para, 20.000 TL’yi buluyor.
Evi olan bir aile için bile bu kadar yüksek giderlerle geçinmek oldukça zorlaşıyor. Fakat işin bir de kira tarafı var. Kirada oturan aileler, evin kirası ve diğer ek masraflarıyla birlikte bu giderleri karşılamaya çalıştığında, ekonomik olarak ayakta durmak daha da güçleşiyor. Bu durumda olan aileler, sıkça bütçe kısıtlamalarına gitmekte, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için birçok fedakarlık yapmak zorunda kalmaktadır. Özellikle kira artışları, bu tür aileler için ciddi bir finansal tehdit oluşturuyor.
Peki, bu maaşlarla bir aile nasıl geçinebilir? Bugün, özellikle emekliler ve düşük gelirli aileler, ekonomideki olumsuz etkilerden en çok etkilenen gruplar arasında yer alıyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı, bir gerçeklikten çok, hükümetin hedeflediği ekonomik tabloyu yansıtmak adına belirlenmiş gibi görünüyor. Ancak halk, yaşam şartları ile açıklanan enflasyon verilerinin arasında büyük bir uçurum olduğunu düşünüyor. Her gün daha pahalıya mal olan temel ihtiyaçlar karşısında, ailelerin geçimlerini sürdürebilmesi giderek zorlaşıyor. Bu noktada, hayat pahalılığına karşı alınacak önlemler ve çalışan emeklilerin maaşlarına yapılacak ek artışlar büyük bir önem taşıyor.
Sonuç olarak, ekonomik koşullar ne kadar zorlayıcı olursa olsun, aileler bütçelerini zorlayarak hayatta kalmaya çalışıyor. Ancak bir gerçek var ki; temel ihtiyaçların karşılanabilmesi ve yaşam kalitesinin sürdürülebilmesi için daha kapsamlı ekonomik reformlar ve çözüm önerileri gerekmektedir.