Konuk YAZAR


Amasya Bildirisi’ne götüren yol

Amasya Bildirisi’ne götüren yol


 

 

Tarih 22 Haziran 1919. Amasya Bildirisi’nin ilân edildiği gün. Cumhuriyet’in temeli o gün atıldı, desek yeridir. Mustafa Kemal 19 Mayıs’ta 1919’da Samsun’a varıyor. 25 Mayıs 1919’da Havza’ya geçiyor.

 

Amasya Tamimi’ni Millî Mücadele’nin temeli görürüz. Bir de Havza Tamimi vardır. 28 Mayıs 1919’da duyurulan Havza Tamimi, Millî Mücadele’nin ilk bildirisidir. Bu bildirinin özü:

 

“Protesto mitingleri işgallere karşı yapılacak. Mitingler esnasında azınlıklara kötü davranılmayacak. İstanbul Hükûmeti ve başını İngilizlerin çektiği İtilaf Devletleri’ne işgalleri kınayan telgraflar çekilecek. Düşman işgallerine tepki olarak kurulmuş olan millî cemiyetlerin ortak gaye etrafından birleştirilecek...”

 

Bölgede İngilizlerin himayesinde Rum çeteleri faal. Öyle ki; 30 Ekim 1918’de, Osmanlı’nın sonunu getiren Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra ordunun savunma gücü çökmüş, askerin elinden silahlar alınmış, topraklarımızda emelleri olanlara fırsat doğmuştu. Öteden beri Rumlar, Karadeniz’in bir bölümünü Pontus’un bakiyesi görüyor ve dış destekle emeline ulaşmak istiyor. İngiltere Samsun’a asker çı­karıyor. Bölgedeki Rum çetelerine 10.000 silâh dağıtıyor.

 

Dahası var. Fırsat bu fırsattır, diyorlar Rum nüfusu artırmak için Bolşeviklerin yönetimindeki Rusya'da yaşayan Rumlar, vapurlarla topraklarımıza taşınıyorlar.

 

Ekümeniklik tartışılıyor ya... (Ona sonra ayrıntılı geleceğim.) Pontus ve ekümeniklik arasında nasıl bir bağ olabilir? İstanbul Rum Patriği Bartholomeos’un önü çok açıldı. Cemaatleri olmayan manastırlarda ayinlere izin verildi. Trabzon'un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırı’nda ayinde neden ısrarcı Rum Patrikhanesi? Özellikle Nevşehir-Kapadokya’daki eski kiliselerde ayin neyi gösterir?

 

İstanbul 1453’te fethediliyor. Bizans İmparatorluğu sona eriyor. Osmanlı istese, bütün Rumları fethettiği alanlardan süremez miydi? Gücü vardı; ama çıkarmadı. Yetki bile verdi. Şöyle ki; Fener Rum Ortodoks Patriği’ni “millet başı” olarak tanıdı. “Tanıdı” dersek, “imtiyaz”ı da kabul ederiz, “görevlendirdi” en uygun ifade.

 

Rum Patrikhanesi’nin cemaatsiz tarihî kiliselerde, ayin düzenlemek için ısrar etmesini iyi okumak lâzım.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nde halifelik kaldırıldığına göre, Rum Patrikhanesi’ne, halifeliğe tekabül edecek bir sistem için izin verilebilir mi?

 

Biz Rumlarla da Ermenilerle de yakın olmayı hep ön plana çıkardık, Çünkü, geçmişte iç içeydik ve birbirimizden çok şey öğrendik. Yer yer karıştık da.

 

Yunanistan’da, 1924 Mübadelesi’yle göçenlerle görüşmüştüm. Onlar bizdik, biz onlardık. Din farkı var sadece. İşte bu din farkı başka mecralara çekilerek huzursuzluk çıkarılması kimin işine gelir? Önce onu düşünmek lâzım.

 

***

 

Tarihe dönelim şimdi. Millî Mücadele’nin hemen öncesi... Dört bir tartan sarılmışız.

 

Rum çeteleri artık çe­kinmeden açıkça Müslüman köylerine baskınlar düzenleyerek katliama başlarlar.

 

Mustafa Kemal, 12 Haziran 1919’da, Rumların daha faal olduğu Havza’dan Amasya’ya geçer.

 

Amasya’da Millî Mücadele’nin harcı karılıyor, temeli atılıyor. M. Kemal’i karşılayanların başında dinî önderlerin olduğunun altını çizelim. Osmanlı ile din arasında bağ kuranlara duyurulur!

 

Amasya Bildirisi’ni Mustafa Kemal Paşa yanında Rauf Orbay, Refet Bele Ali Fuat Cebesoy, Mersinli Cemal Paşa imzalar. Kâzım Karabekir’in de onayı alınır.

 

Mustafa Kemal’in başta korunup kollanmasında, Erzurum ve kongrelerinin önünün açılmasında Kâzım Karabekir’in rolü tartışılmaz. Kâzım Karabekir, Mustafa Kemal Samsun’a gelmeden, 2,5 ay önce 15. Kolordu Komutanı olarak Erzurum’a gönderilmişti. Kongre toplanırken de “Osmanlı Devleti”nin kolordu komutanıydı. Osmanlı’nın artık hükmünün bittiğini görmese, M. Kemal’le birlikte hareket etmese, M. Kemal’in hesapları tutmayabilirdi. Birlikte harekette her ikisinin de Balkanlar’da İttihat ve Terakkî’nin öncüleri olmasını dikkate almalıyız. Kâzım Karabekir, Manastır’da Binbaşı Enver Bey’le birlikte hareket ediyor ve İttihat ve Terakki’ye dönüşecek olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin şubesini kuruyor. (Sonraki iç çekişmelerine girmeyeceğim. O ayrı konu. Kanlı bıçaklıydılar, desem yeridir. Nutuk’ta Mustafa Kemal, Kâzım Karabekir için ağır ifadeler kullanır.)

 

Politika böyle bir şey. Çok yakınsınız. Ülkeyi kurtarmak için sırt sırta vermişsiniz, ölümü hiçe saymışsın. Sonra politik arenaya giriyorsunuz; “boğuşma” desem ağır olacak, atışma başlıyor.

 

Esas olan millî birliktir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Arslan TEKİN(Yeniçağ)