Mustafa BALBAY admin


Çare demokrasi!

Çare demokrasi!


Dün, 2 Haziran’da yenilenen mini yerel seçimden 31 Mart’ın devamı çıktı, yorumu yaptığımız saatlerde Hakkâri’nin DEM Parti’den seçilen belediye başkanı Mehmet Sıddık Akış İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı. Yerine kayyum atandı. Hakkâri Valisi Ali Çelik aynı zamanda belediye başkanlığını götürecek.

Gelinen noktanın pek çok boyutu var. Her şeyden önce görevden almadan sonra kayyum atanması sadece belediye başkanını değil ona oy verenleri de cezalandırmak anlamına geliyor. Eğer alınan başkanın yerine Hakkâri Belediye Meclisi’nin bir başkan seçmesine olanak verilseydi, sürecin bir nebze hukuki işlediği ya da işleyebileceği yönünde düşünce oluşurdu. 

AKP sisteminde bu tür kararlar iki türlü; görevden alınınca yerine kayyum atananlar, yeni başkanın seçimi belediye meclisine bırakılanlar. 

 

 

 

Başkan terör suçlamasıyla görevden alındıysa kayyum atıyorum, değilse belediye meclisi seçsin demek, aynı suçlamanın hedefinde meclis de var demektir.

***

Bir başka boyut zamanlama... Akış hakkındaki soruşturma 2014 yılında başlamış. 10 yıl boyunca “delil” biriktirilmiş. Bunlar bölgedeki hava durumu kadar doğal hale gelen “suçlar”. Akış hakkında sürdürülen soruşturmalardan bazıları davaya dönüştürüldü. Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki son duruşmadan üç gün önce yukarıda özetlediğimiz karar alındı. 

Bu durum da kendi içinde iki boyutlu. Akış’ın görev yapamaz noktasında olduğuna mahkeme karar verse, başta vurguladığımız gibi en azından hukuki bir tartışma yürürdü. Kararı İçişleri Bakanlığı alınca ister istemez iktidar gölgesi düştü. Mahkemenin vereceği kararı İçişleri Bakanlığı bildiği için mi kayyuma gidildi. Ya da karar zaten verilmişti de mahkemeye sadece açıklamak mı kaldı?

Tablo bize bütün bu akıldışı soruları sorduruyor.

Akış’la ilgili gelişmeleri izlerken aklımıza ister istemez 31 Mart seçimlerinden hemen sonra seçimi kazanan Abdullah Zeydan geldi. 31 Mart’ta seçilen Zeydan hakkında 2 Nisan’da “Seçilemez, seçilse de mazbata verilemez, verilse de geri alınır” kararı duyurulmuştu. 4 Nisan’da da bunun tam tersi olmuş, Zeydan’a, “Al mazbatanı göreve başla” denmişti.

İki ay sonra benzer adım farklı şekilde atılıyor. Başkentte Akış’ın durumunda 30’a yakın belediye başkanı olduğu konuşuluyor. 

İktidar çevreleri, “Terör örgütü tartışmalı isimleri bilerek aday göstertiyor. Sonrasında Türkiye’de demokrasi yok densin, gerilim olsun, diye” savunması yapıyor. Eğer böyle görüyorlarsa, belediye meclislerini devreye sokup bu “oyunu” bozsunlar!

Çare demokrasiye inanmak, bu konuda samimi olmak, hukuk zemininden çıkmamak!

ERDAL ATABEK: TÜRKİYE’NİN SOSYAL HEKİMİ!

31 Mayıs’ta yazarımız, ağabeyimiz, işyeri hekimimiz, yaşamını umut üretmeye ve mücadele etmeye adamış Dr. Erdal Atabek’i kaybettik.

Erdal ağabeyin pazartesi yazıları adeta Türkiye’nin sosyal hekimliği gibiydi. Tedavi edici, düşündürücü, yönlendirici, her türlü karamsarlıktan koruyucu...

Ankara’ya gelişlerinde 3-4 çağrıyı birleştirir, kimseyi kırmamaya özen gösterirdi.

Mücadeleci yanı hangi sözle anlatılır ki! Kimliğiydi.

“Sözüm sanadır” diyerek hepimize seslendi. Heyecanlarını sabır süzgecinden geçirip paylaştı.

“Ağaçlar ayakta ölür” sözünün tarifi gibi aramızdan ayrıldı.

Umut ve mücadele yüklü bütün sözcüklerin başı sağ olsun!

Tek tesellimiz, gittiği yerde yalnız değil!