5 adet kamuoyu araştırma şirketinin ayrı ayrı yaptıkları araştırma sonuçlarına göre, halkın yüzde 70’ten fazlası ‘’demokrasi en ideal yönetim sistemidir‘’ diyor. Bunu dünkü yazımda detaylı yazmıştım.
Sandıkta kazanmak için siyasi iktidarların halkın tercihlerini dikkate almaları gerekir.
Ümit Özdağ’ın soruşturma sonucu tutuklanması ve Ekrem İmamoğlu’na soruşturma açılması, hukuki bir uygulama mı, yoksa demokratik bir yanlış mı?
Sayın cumhurbaşkanının konuşmasından, Ekrem İmamoğlu ile ilgili yeni bir soruşturma açılacağını herkes tahmin ediyordu.
Sayın cumhurbaşkanının bu tür olaylardan önce konuşması, ip ucu vermesi, ister istemez, söz konusu olaylara hukuki açıdan daha fazla demokrasi açısından bakmamıza neden oluyor.
Bir ülkede sürdürülebilir iktisadi ve sosyal kalkınmanın, sosyal barışın, toplumsal refahın alt yapısı demokrasidir. Demokrasi yoksa zaten yargı bağımsızlığı da olmaz.
Söz gelimi Çin’de demokrasi olmadığı için, iktisadi kalkınmasını tamamlaması ve gelişmiş ülke olması mümkün değildir.
Sovyetler Birliğinde, demokrasi olmadığı ve parti ve lider diktatoryası olduğu için sosyalist sistem 70 yıl sonra çöktü.
Venezuela dünyanın en yüksek petrol rezervlerine sahiptir. Ama bir otobüs şoförü olan Madura’nın otokratik yönetimi nedeniyle halk 2013 yılından beri ciddi sosyal ve ekonomik sorunlar yaşıyor.
Hiper enflasyon var. Halk ilaç bulamıyor. Kitlesel göç yaşanıyor. 3 milyon kişi yurt dışına göçtü. Kamuda yolsuzluk had safhadadır. Eğitim sistemi çöktü. Elektrik ve su sürekli kesiliyor.
İran’da hiç demokrasi olmadı. Ancak şah döneminde devlet batı yanlısı ve laik bir devletti. Fert Başına GSYH 1960 yılında 250 dolar iken şah döneminde 1976 yılında 7620 dolara yükseldi. Sonra ülke 1980 yılında otokrasi ve şeriata geçti. Batı karşıtı oldu. 1988 yılında fert başına GSYH 2990 dolara geriledi. Şimdi 2023’te 5740 dolardır.
Türkiye’de 1960 yılında fert başına gelir 247 dolarla İran’ın az altındaydı, şimdi 2023’te 11 938 dolardır ve İran’ın iki katıdır.
Demokrasinin, batı yanlısı ve laik devletin olmadığı bir ülkenin kalkınması imkansızdır.
Türkiye’nin iktisadi ve sosyal kalkınması için demokrasi içinde batıda kalması zorunludur.
1- Demokrasilerde refah talebi artar.
Demokrasilerde halk siyasi tercihlerini kullanarak kalıcı ekonomik istikrar ve daha yüksek refah talebi, daha iyi yaşam koşulları, sosyal güvenlik hakları, daha iyi eğitim ve sağlık hizmetleri talep edebiliyor.
2- Gelir dağılımı düzelir, yoksulluk azalır.
Demokrasilerde, kamu kaynaklarının siyasi çizgide kullanılmasına ve gelir dağılımındaki bozulmaya karşı daha fazla tepki oluşur. Siyasi partiler programlarına daha eşitlikçi politikalar koymak zorunda kalır.
3- Demokrasilerde kurumsal yapı oluşur. Denetimi artar.
Kurumsal devlet, bağımsız yargı ve eğitim gibi kurumlar, ancak demokratik yönetimlerde oluşur.
Demokratik sistemlerde, siyasi süreçte halk denetim yapar. Demokratik süreçler, bireylerin karar alma süreçlerine katılımını artırır. Hükümetler kamu kaynaklarını daha etkin kullanmak zorunda kalırlar. Kamuda hesap verebilirlik artar, yolsuzluk azalır.
Eğitim islam ülkelerinde dini ideolojik eksenli, sosyalist ülkelerde komünizm eksenli olmuştur. Demokrasilerde çağdaş eğitim ülke ihtiyaçlarına göre, teknoloji alanında daha etkili eğitim planlaması yapar. Kalkınmayı hızlandıracak beşeri yatırım sermayesi oluşur.
4- Demokrasi ve bağımsız yargı mülkiyet güvencesi sağlar.
Demokrasilerde; girişim ve risk alma hürriyeti, mülkiyet hakkı ve bu hakkın hukuk düzeni ile teminat altına alınması, üretim faktörlerinin serbestçe kullanılmasını sağlayan bir hukuki ve sosyal düzen, basın özgürlüğü, düşünce ve fikir hürriyeti, haberleşme hürriyeti, devletin ve siyasi iktidarların iktisadi ajanlar ve üretim faktörleri karşısında tarafsız olması halinde ancak insanlar kendi yaşam ve refahlarını da daha etkin planlayacaktır. Kaldı ki demokrasiler yatırım için güven ortamı yaratır. Geleceğe ilişkin belirsizlikleri azaltır.
Eğer gelişmekte olan ülkelerde hibrit demokrasiler yanında, denetim ve şeffaflık yoksa, yolsuzluk, yeraltı ekonomisi genişse, güven sorunu yaşanıyorsa, kalkınma olasılığı yoktur. Çünkü böyle ülkelerde kaynaklar etkin kullanılmaz. Otokrasiyi sürdürmek için kullanılır. Piyasada şeffaflık ve rekabet yoktur, haksız rekabet vardır. Ekonomik ve sosyal istikrarı bozar.
Hukukun üstünlüğü, bireylerin ve şirketlerin haklarını korur, mülkiyet hakları, sözleşme hükümleri ve ticaretle ilgili düzenlemelerin uygulanabilirliğini temin eder. Bu da, yatırımcılar için bir güven ortamı yaratır. Hukukun üstünlüğü olmayan bir ortamda, yatırımcılar, mülkiyet hakları, sözleşme ihlalleri ve yolsuzluk gibi risklerle karşı karşıya kalabilirler. Ancak hukukun üstün olduğu bir ortamda, ekonomik aktörler, yatırımlarını daha güvenli bir şekilde yapabilir, ticaret yapabilir ve kaynakları daha verimli bir şekilde kullanabilirler.
5- Sosyal barış oluşur.
Demokrasi aynı zamanda toplumda, radikal ve aşırı ideolojik çizgilerin törpülenmesine imkan sağlar. Siyasi ve sosyal gerilimi azaltır. Toplumda fikir tartışması, rasyonel çözüm yolu bulmanın imkanlarını yaratır. Toplum içindeki çatışmaları azaltır. Sosyal barış, ekonomik faaliyetlerin istikrarlı bir ortamda sürdürülmesine yardımcı olur.
Demokrasi yoksa, ülke kaynakları otokratlara, krallara, emirlere gider. Halkın aç kalması kaçınılmaz olur.