Yeni, “çözüm süreci” dedikleri, ne olduğu, başı-sonu belli olmayan girişimi, şehit aileleri kınadı. Afyonkarahisar’da yine şehit aileleri derneği yönetimi, MHP’nin kapısına siyah çelenk bıraktı.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, dün önemli açıklamalarda bulundu ve durum tespiti yaptı. İktidarı kast ederek; “22 yıldır görev edindikleri 'Büyük Ortadoğu Projesi' kapsamında giriştikleri şey bir ilk değildir. Ama anlaşılıyor ki nihai mahiyettedir. Her dönem mutlaka yanlarına kattıkları bir terör örgütü ve uzantısıyla denediler. Şimdi de yanlarına aldıkları yeni müstakbel terör örgütleriyle deniyorlar. Yanlarına ortak diye aldıkları zaten teröristti ya da bir süre sonra ortaklarını terörist ilan ettiler.”
Dervişoğlu’nun bu sözlerinde dikkat edeceğimiz önemli iki husus var. Biri, mevcut, DEM-MHP ilişkisini Büyük Orta Doğu Planı çerçevesinde görmesi, ikincisi de geçmişte yaşadığımız FETÖ-AKP ilişkisidir.
Haksız sayılmaz. Nitekim, konuşmasının devamında da söylediği gibi iktidar ve ortakları, PKK elebaşından umudunu hiç koparmadı.
Dervişoğlu bu durumu şöyle vurguluyor: “Her zaman söylüyorum ya bunlar teröristsiz yol yürüyemiyorlar. İlk denemelerinde yine aynı bugün olduğu gibi, Bölücübaşından açıklamalar ve mektuplar bekliyorlardı. Ağustos 2009’da 'yol haritası açıklattılar', Terör örgütü silah bırakacaktı, bunun için ilk tiyatro gösterisi de Ekim 2009’da Habur rezaleti olarak yaşandı.”
Doğrusunu söylemek gerekirse dünkü konuşması, iktidarın politik karar ve eylemleriyle bizzat yazarak tarihe mal ettiği yakın geçmişi özetler nitelikteydi. Konuşmasının devamında, “Ergenekon ve benzeri kumpas davalarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri zaafa uğratıldığı ve tasfiye edilmek istendiği için (sonuca) varıldı. Yıkım projesinin mimarı iktidar ve onun taşeronu FETÖ’nün çabalarıyla varıldı. Bizlere demokratikleşmeden dem vuruyorlardı. Güya, demokratikleşecektik, AB üyesi olacaktık. Bu yüzden de Cumhuriyet parantezi kapatılmalıydı. Onlara göre, Sevr bir paranoyaydı, milliyetçilikler ayaklar altına alınmalıydı, devlete ve topluma silah sıkanlar da artık barış havarisiydi. Ulus devlet lüzumsuz, üniter yapı çağdışıydı. Küresel dünyada bu tür şeylere gerek yok diyorlardı. Bunun için de 'açılım' yapılması gerekiyordu. Sözde demokrasi açılımı.”
Bu günlere işte böyle geldik. Geldiğimiz noktada ise Türk Milliyetçiliğinin amiral gemisi durumunda olan MHP’nin ne kadar kırılgan ve teslimiyetçi olduğu sonucuyla karşılaştık. Şehit ailelerinin kapısına siyah çelenk bıraktığı bir MHP ile karşılaşılacağımızı söyleseydi kimse inanmazdı.
MHP ve AKP birlikteliğinde Türkiye, hem muhafazakâr-dindar, hem de milliyetçi “Dava” sahiplerinin nasıl kendilerini ters yüz ettiklerini gösteren örneklerle karşılaştı. Dinin temeli adalet ve ahlak, ama dini savunduğunu söyleyen ne iktidar medyasında ve ne de bizzat iktidarın kendi uygulamalarında söylediklerini gören yok. Öyle ki söylemlerin eylemlerle örtüşmediği süreçlerden geçiyoruz. Benzer durum MHP için de geçerli. Önceki Gün MHP Genel Başkanı Fethi Yıldız, hukukla ilgili temel önermelerde bulundu. Lakin, Sinan Ateş olayı henüz hafızalarda. MHP’nin orada hukuk aramadığını herkes biliyor. Yönetimi otoriter, bütün söylemleri sert ve kendi içinde demokrasisi olmayan MHP’nin, kendi dışına evrensel hukuk ilkeleriyle seslenmesi ne kadar inandırıcı olabilir?
İşte buna benzer tutarsızlık, AKP’nin siyasal ahlakına ve uygulamalarına yansıyan, adalet ikileminde kendini gösteren tutumu, Dervişoğlu’nun altını çizdiği, Cumhuriyet değerleri ile de örtüşmüyor. Hatta o değerlerle alttan alta savaşıyor. Sözünü ettiğimiz uyuşmazlık zaman zaman gün yüzüne çıkıyor. Devletin işleyişini, ilerleyişini ve hatta ekonomisini (faiz sebep, enflasyon netice) örneğinde olduğu gibi etkiliyor. Benzer durumun birçok yansımalarını dış politikada da gördük. İşte, önümüzde çok somut bir problem olarak duran, Kuzey Suriye’deki PKK-PYD gerçeği. Dervişoğlu’nun altını çizdiği o “Büyük Ortadoğu” politikalarına verilen desteğin bir sonucudur. Yurt içinde, DEM-MHP-AKP koordinasyonu ile sürdürülmeğe çalışılan sözde “Çözüm süreci” de, yine tüm bu olup bitenlerden bağımsız değil.
Sonuç olarak Dervişoğlu’na bir kere daha kulak verelim: “Sağcı solcu dediler, Türkler ve Kürtler dediler, Aleviler ve Sünniler dediler, laikler ve dindarlar dediler, milleti de delirttiler. Bu iktidarın Cumhuriyet’imizin millet fikri ve ülküsüyle kavgası hiç bitmedi. Millet ve milliyet fikrinin içini boşaltmak, boşalttıkları yere de kendi gayrimilli projelerini yerleştirmek için uğraşıp durdular.
Şimdi bunu kaybetmenin eşiğinde onu el birliğiyle uçurumdan atmaya çalışan gayrimilli bir iç cephe koalisyonunu durdurmaya çalışıyoruz. Bunu başarmaya Mecburuz. Çünkü bu vatan için gazi olanlara, şehit olanlara borç
Ahmet GÜRSOY(Yeniçağ)