Murat AĞIREL


Filler tepişiyor çimenler eziliyor

Filler tepişiyor çimenler eziliyor


 

Ülkemizde, ellerine vileda sopasını almış kişiler, televizyon ekranlarında haritalar üzerinde kafalarına göre Suriye’de eyaletler yaratmaya devam ediyor. Ama orada her şey yeni başlıyor. Gelişmeleri yakından takip etmek, bölgedeki geleceği anlamak artık her zamankinden daha önemli.

 

 

Ben ne uluslararası ilişkiler uzmanıyım ne de diplomatik bir bakış açısına sahip olabilirim. Ama en önemli bakış açısına sahibim: Ben sokaktaki vatandaşım, asgari ücretliyim, emekliyim, öğrenciyim, yoksulum...

 

Suriye meselesini de sadece bu açıdan ele alabilirim. Öyle ki bu açı aslında en önemli konulardan biri.

 

Fakat Suriye’de yaşananların sokağı, vatandaşı nasıl etkileyeceğini anlatmadan önce binlerce yıl geriden gelen bu sorunu televizyonlardaki “herb.kolog” stratejistlerden fırsat bularak incelemek gerek.

 

Bunun için 1961 ve 1963 darbesini, 1964 Hama isyanını, 1982’de yine Hama’da gerçekleşen Müslüman Kardeşler ayaklanmasını da bilmek, hatta bunların nasıl bastırıldığını da okuyarak Suriye’deki toplumsal ayrışmayı anlamak gerekiyor.

 

Bugün yaşadıklarımız sadece Mart 2011’de başlayan ayaklanmaların bir sonucu değil. Suriye zaten prematüre doğmuş bir ülkeydi. 1960’lardan itibaren yaşananlar da bunların sonucuydu. Düşünürseniz aslında aynı zamanlarda Türkiye’de de benzer toplumsal şeyler yaşanıyordu.

 

Fakat gel gör ki Suriye’nin bir Atatürk’ü yoktu, sömürgeydi, kültür devrimini muasır medeniyetler seviyesine hiçbir zaman getiremedi. Türkiye’nin sınırlarını Atatürk askeri zaferleriyle Lozan’da çizerken Suriye’nin sınırlarını çağın kapitalistleri kafalarına göre belirledi.

 

Üstüne üstlük Suriye, sanayi devrimini yapamadı, orta sınıfı yükseltemedi. Ne sosyalist bir toplum yaratabildi ne de kapitalist bir petrol ülkesi oldu.

 

DİA’dan Avantajlı Dijitale Giriş Paketleri

Kasım Ayına Özel %40'a Varan İndirim Fırsatı!

DİA Yazılım

En önemlisi toprak reformu yapamadı. Suriye kurulurken ülkedeki toprak mülkiyetinin büyük bir çoğunluğu 3 bin ailenin elindeydi.

 

Bu feodal yapı hiçbir zaman dağıtılamadı. Doğusunda Arap aşiretlerin iktidar olduğu, batısında Esad iktidarının sözü geçen, kuzeyinde ise Müslüman Kardeşler’in sonucunda El Kaide’nin şeriatçı bir düzene hükmettiği “ülke” halini aldı.

 

Ortadoğu İbn Sina, Biruni, Harezmi, Ömer Hayyam, İbn Nefis, İbn Miskeveyh ve Cabir b. Hayan gibi büyük bilim ve sanat insanlarını kaybettikten sonra bitti.

 

Âdem’in oğlu Kabil’in kardeşi Habil’i öldürerek yeryüzünde ilk kanı döktüğü topraklar olarak bilinen bu bölge, o günden bu yana insanlığın çatışma tarihine tanıklık ediyor.

 

Kardeş kanıyla yoğrulan bu kadim diyar, bugün yine tarihi bir dönemeçte.

 

Bölgede yaşananlar en çok bizi ilgilendiriyor; zira ülkemizde yaşayan resmi ve kaçak Suriyelilerin sayısı göz önüne alındığında bu mesele bizim için doğrudan bir konu haline geliyor.

 

Suriye’de Beşşar Esad’ı devirerek yönetimi ele geçiren Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki muhalifler, üç aylık bir geçiş dönemi ilan ederek anayasayı ve parlamentoyu askıya aldı. Colani, Telegram üzerinden yayımladığı görüntülü mesajında, “Suriye halkını mübarek devrimin zaferinden ötürü kutluyorum ve sevinçlerini göstermeleri için sokaklara çıkmaya çağırıyorum” dedi.

 

Colani, Suriyelilere ve tüm dünyaya, ülke içindeki tüm azınlık mezheplerini temsil eden birleşik bir hükümet kurulacağına ve hiçbir grubun zulme uğramayacağına dair güvence vermeye çalışıyor. Ancak muhaliflerin içinde radikal örgüt mensuplarının olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli.

 

 

Fakat ne yazık ki görmek istemediğimiz gerçekler de var.

 

Suriye’nin toprak bütünlüğü diye bir şey olmayacak. Aslında hiçbir zaman olmadı. Bizim Suriye diye gördüğümüz ülke 100 yıldan fazla bir süredir zaten bölünmüş bir ülkeydi.

 

Burada mesele Türkiye’nin sokaklarını meydanlarını güvence altına alabilecek bir güvenlik ağı ve diplomatik ilişkiler kurabilmesidir. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Emevi Camisi’nde namaz kılması, İsrail’in zafer kazandığını ilan etmesi, YPG’nin HTŞ ile anlaşıp Fırat’ın doğusuna çekilerek kendine yeni bir “lordland” yani derebeylik yaratması hep bir arada değerlendirilmeli.

 

Evet, Türkiye hegemonya alanını genişletti. Anlatmak istediğim hiçbir şey dün başlamadı.

 

Esad 12 günde devrilmedi. Esad devrildikten sonra ilk ne oldu?

 

Borsa İstanbul’daki inşaat ve çimento şirketlerinin hisse değerleri fırladı. Çünkü Türkiye kendisine yeni bir inşaat ve ticaret pazarı yarattı. Petrolünü ABD alırken Suriye pazarındaki temel ihtiyaç pazarına da muhtemelen Türkiye yerleşecek.

 

Fakat ne yazık ki burada kazanan yine Türk milleti olmadı. Bu sömürge savaşında ne emeklilerimiz ne öğrencilerimiz ne de asgari ücretlilerimiz kazanarak çıkmadı. Aksine bu savaş onların ceplerinden finanse edildi.

 

Onlar ağır vergiler altında ezilmeye devam ederken yine birkaç kişi birkaç şirket bu pazarlarda zenginleşecek.

 

Olan Türkiye ve Suriye’nin gariban insanlarına olacak.

 

 

Filler tepişirken biz çimenler yine ezileceğiz.