Murat AĞIREL

Tarih: 28.12.2024 17:00

Gayrimüslim mirası ve yolsuzluk hikâyesi: Bitmeyen adaletsizlik

Facebook Twitter Linked-in

Önceki yazımda, gayrimüslim vatandaşlarımıza ait olup Hazine’ye kalan arsalar üzerinden gerçekleştirilen yolsuzluklardan bahsetmiş ve bu konunun devam edeceğini belirtmiştim.

 

 

 

Kısaca hatırlatmak gerekirse Kadıköy Bostancı’daki bir arsa davasında, fotokopi fotoğraflar ve yetersiz bilirkişi incelemeleriyle miras hakkı talep edilmişti. Bugün ise daha da çarpıcı bir hikâye olan Kuruçeşme sahilindeki bir arazi davasını sizlere aktaracağım.

Kuruçeşme sahildeki arazi, 1940 yılında Arpacıoğlu ailesine ait tapuyla kayıt altına alınmış. Tapu, Kalneki, Anastasya, Eftelia ve Mihal adlı dört kardeş üzerine kayıtlıydı. Yıllar içinde bu kardeşlerin ölmesiyle miras sahipsiz hale gelirken yalnızca Kalneki’nin soyundan gelen çocukları hayatta kaldı. Ancak belirli bir süre içinde miras talebi yapılmazsa arazi Hazine’ye kalacaktı.

2017 yılında avukat Ali Elbeyoğlu, Kalneki’nin Eleni adlı bir kızı olduğunu ve onun çocukları aracılığıyla miras talep edilmesi gerektiğini öne sürerek Anadolu Adliyesi’ne başvurdu. Mahkemeye, diğer kardeşlerin çocukları olmadığına dair Atina’dan alınan ölüm belgelerini sundu. Mahkeme hem ölüm raporlarının incelenmesi hem de Kalneki’nin soybağının incelenmesi için bilirkişi olarak Av. Gülşen Çavdar’ı atıyor.

Bilirkişi bir ön rapor düzenliyor. Raporda Kalneki’nin varisi olarak gözüken Eleni’nin annesinin adı farklı bu yüzden kızı değildir, diyor. Asıl raporda ise Kalneki kızı Eleni’nin mirasçı kabul edilip mirasçılık belgesini verilmesini söylüyor. 

Dava sonucunda alınan bu mirasçılık belgesi ile dava konusu olan Kuruçeşme’deki 1708 ada 66 parseldeki araziyi sözde mirasçılar önce kendilerine alıyorlar. Daha sonra Av. Ali Elbeyoğlu ve ortağı Servet Uzun bu araziye temlik koyup üzerlerine alıyorlar. 

 

 

 

 

Diş İmplantlarının Gerçek Maliyeti: Tam Fiyat Listesini Şimdi Görün!Local Plan

Hemen ara

 

 

Ancak olaylar silsilesi bundan sonra başlıyor.

Kardeşlerin Yunanistan’da öldüğüne dair belge mahkemeye sunulmuştu. Hatta bir şahit cenazeye katıldığını mahkemede beyan etmiş. Oysaki gerçek ortaya çıkıyor. Beşiktaş tapu dairesindeki kayıtlarda 1975 yılında Mihal Arpacıoğlu ve Anastasya Arpacıoğlu’nun ABD vatandaşlığına geçerek Michael Arpacıoğlu, Ann Arpacıoğlu isimlerini aldıklarını gösteren bir belge bulunuyor. 

Beşiktaş Tapu Dairesi bu resmi belgeyi mahkemeye ibraz etmemiş. Şayet bu belgeyi sunmuş olsaydı Yunanistan’dan aldığı iddia edilen belgenin sahte olduğu ortaya çıkacaktı.

Mahkemeye sunulan diğer üç kardeşin de öldüğüne dair Yunanistan'dan alındığını söyledikleri belge sahte. Onu da ekleyeyim.



Bu davayı yakından takip eden eski bir kamu çalışanı Mehmet Giritli, CİMER’e yaptığı şikâyet neticesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı müfettiş görevlendiriyor.

Müfettiş 15 Haziran 2023 tarihli 23-9 sayılı raporunu Milli Emlak Avrupa Yakası müdürüne teslim ediyor. Bu raporda Gülşen Çavdar ve Ali Elbeyoğlu hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini ayrıca tapu iptal davasının açılması gerektiğini açıkça delilleri ile bildiriyor.

 

 

 

Vakıflar temmuz ayında Av. Ali Elbeyoğlu ve bilirkişi Av. Gülşen Çavdar hakkında suç duyurusunda bulunuyor

Bakın müfettişin hazırladığı raporda skandallar var. Yolsuzluk var. Usulsüzlük var. Görevi kötüye kullanma var.

Müfettiş ön raporunda olumsuz sonrasında da olumlu görüş veren bilir kişi hakkında “Bilirkişi Av. Gülşen Çavdar’ın gerçeğe aykırı raporları ile mahkemelerin hüküm kurduğu, adı geçen bilirkişinin 10.08.2017 tarihli duruşmada tarafları tanımadığına dair yemin ettiği ancak sözde mirasçıların vekili Av. Ali Elbeyoğlu ile birlikte ilk bilirkişi raporunu teslim ettiği 12.02.2018 tarihinden sadece 4 gün sonra 08.02.2018 tarihinde Kartal, Soğanlık, 10507 ada, 1 parselde kayıtlı taşınmazdan hisse satın aldığı anlaşıldığından” diye yazmış.

Mahkemede Anastasya Arpacıoğlu’nun 6 Ağustos 1999 tarihinde Atina’da öldüğüne ve cenazesine katıldığına ilişkin 12 Mart 2018 tarihinde yeminli ifade veren kişinin 1999 yılında Türkiye’den hiç çıkmadığını tespit etmiş. Bakın bu ifade ile Anastasya’nın Yunanistan’da çocuksuz öldüğü kayıtlara geçmiş!

Müfettiş raporu inanılmaz.

Bunun üzerine mahkemeye başvuru yapılmış ama mahkeme bu başvuruyu reddetmiş ve araziyi sahte evrak düzenleyen kişiler üzerine bırakmış.

Bakın bu yazdıklarımın tamamı belgeli.

Sahte belgeler, sahte tanıklıklar ve kamusal kurumların ihmalleriyle gerçek miras sahiplerinin haklarının gasp edilmesi, hukuk devletinin temel ilkelerine aykırı bir durum.

 

 

 

Aklım almıyor.

Bittiğini sanıyorsunuz ama devam edeceğim.

Bu ülkede ağır bir “hukuk bilinci” eksikliği var. Bakın hukuk bilgisi demiyorum. 

Hukuka uymak gerektiği konusunda öz bilincimiz olması gerekiyorken biz tam tersi onu nasıl alt edebiliriz diye uğraşıyoruz.


 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —