Armağan KULOĞLU


İsrail durmayacak

İsrail durmayacak


İsrail’in Hamas’a, Hizbullah’a, Husiler’e ve Suriye’deki İran destekli örgütlere olan operasyonları devam etmektedir. Saldırılarında çoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivil halkı katletmekte ve soykırım yapmaktadır. Ayrıca Batı Şeria’daki Filistin halkını da öldürmekte, arazi ve mülklerine el koymakta, halkı bölgeden göçe zorlamaktadır.

Hizbullah’la mücadele hız kazandı

Sıklet merkezini önce Gazze’de tesis eden, Lübnan güneyindeki Hizbullah’ı düşük yoğunluklu operasyonlarla kontrol altında tutan İsrail, Gazze’de yeterli kontrolü sağladıktan sonra sıklet merkezini Lübnan Hizbullah’ı üzerine kaydırmıştır. Bu operasyonlarına devam ederken Suriye’deki İran destekli unsurları da saldırılarla baskı altında tutmaya çalışmaktadır.

Son 6 ay içinde de gerek Hamas’ın gerek ise Hizbullah’ın, mücadele azmini kırmak ve emir komuta yapısını zafiyete uğratmak için lider kadrolarını etkisiz hale getirmeye yönelmiş, birçok komutanı ve lideri öldürmüştür. Komutan ve liderleri hedef alan saldırılar devam etmektedir. Hamas ve Hizbullah liderlerinin öldürülmesi tansiyonu daha da arttırmıştır.

İsrail’in Lübnan’daki operasyonları devam etmektedir. Hizbullah’ın Litani nehri kuzeyine çekilmeden ve silah bırakmadan ateşkes yapmayacağını açıklamıştır.

İran’ın İsrail’e füze saldırısı

İsrail’in Suriye’deki İran Büyükelçiliği saldırısı karşılığında İran’ın, İsrail’e dron/füze taarruzu yaparken, tansiyonu yükseltmemeye özen gösterdiği görülmüştür. Ancak bu sefer liderlerin öldürülmesine verdiği cevap daha etkin olmuş ve son ana kadar da mümkün olduğu ölçüde gizli tutulmaya çalışılmıştır. ABD ve İsrail’e göre 180, İran’a göre 500 balistik/süpersonik füze atıldığı söylenmiş, ABD ve İsrail’e göre saldırı etkili olmamış, İran’a göre çok etkin olmuştur. ABD İsrail’e füzeleri önlemede, bölgedeki donamasının imkânlarıyla doğrudan müdahale ederek destek vermiştir.

İsrail buna 1-2 gün içinde cevap vereceğini, ABD de nasıl bir karşılık verileceği hususunda birlikte planlama yaptıklarını, İran da karşılık verilirse devamının geleceğini açıklamıştır. ABD, İsrail’in savunmasına yardım edeceğini söylese de bundan sonra ABD’nin de saldırılarda aktif olarak rol alması beklenebilir. Artık savaş ABD-İran arasındaki mücadeleye dönüşmüş durumdadır.

İsrail’i durdurmaya kimsenin niyeti yok

Bölgedeki ülkelerden Müslüman katliamına en çok itiraz edebileceği beklenen S.Arabistan, Filistin’in kendileri için öncelikli olmadığını açıklamıştır. Hatta İsrail’in saldırılarıyla İran’ın prestij kaybına uğramasının, İran’la bölgesel rekabette kendisi lehine bir durum oluştuğunu da düşünmüş olabilir. Bilahare İsrail’le temasa geçerek tansiyonu düşürmede kolaylaştırıcı rol de oynayabilir. Diğer bölge ülkelerinin de ABD/Batı’yla ilişkilerini düşünerek çekimser kalmaya çalıştığı, hatta İran’ın füze taarruzlarını önlemede İsrail’e destek olduğu da görülmüştür.

ABD’nin İsrail’e olan desteği kayıtsız şartsızdır. Başkan Biden ve Başkan adayı Kamala Harris’in Hizbullah Liderinin öldürülmesi konusunda söyledikleri, bu eylemlerden ne kadar memnun kaldıkları ve adeta intikam aldıklarını ortaya koymaları, operasyonlara olan desteğin açık bir ifadesidir.

ABD’nin, İsrail’in Lübnan saldırısı başladığında onu yeni bir 8,7 milyar dolarlık yardım paketiyle destekleyeceğini açıklaması, İsrail saldırılarına teşvik anlamındadır.

ABD, üçüncü bir ülkenin müdahalesini önleyerek İsrail’in saldırılarda elini rahatlatmaktadır. Bölgede bulunan 40 binden fazla askeri, büyük bir donanması, uçak, istihbarat ve elektronik sistemleri az gelmiş gibi bunları takviyeye devam etmektedir. İsrail’in, saldırılarını sadece kendi askerleriyle yaptığı, arada ABD’li danışmanların da bulunduğu, silah, uçak, mühimmat, istihbarat ve elektronik desteğin ise tamamen ABD’den karşılandığı, mühimmat sarfının ABD stoklarını dahi sıkıntıya sokacak duruma getirdiği de bilinen bir gerçektir.

Rusya’nın Ukrayna’yla meşgul olması da İsrail ve ABD için bir avantajdır. Diğer taraftan Rusya-İsrail ilişkilerinin de fena olmadığını düşünmek gerekir.

İsrail’in amacının kendisine olan tehdidi bertaraf etmenin ötesine geçtiği, topraklarını genişletmeye yöneldiği, İran’ı da çatışmaya sokup, ABD’nin BOP’u da düşünerek desteklemesiyle ideolojisine ulaşmaya çalıştığı söylenebilir.

Çatışmaların Filistin, Lübnan, Suriye ve Yemen’i kapsaması, bu dört cephede sonuç alarak genişleme gayretinde olması, bu stratejinin gereği olarak nitelendirilebilir. Ancak bunun bir “Ütopya” olduğu ve yakın bir gelecekte gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı da dikkate alınmalıdır. İsrail’in hava gücü etkidir. Ancak Kara Kuvvetleri kapasitesi ve millî güç unsurları, bu kadar geniş sahada kontrol sağlamasına imkân vermez.

Netanyahu son açıklamasında İran’ı doğrudan hedef almıştır. İsrail’in İran’ı özgürlüğüne kavuşturacağı ifadesinin İran halkına yönelik olduğu ve İran’da iç karışıklık yaratarak hedefine ulaşmayı planladığı anlaşılmaktadır. Yakın geçmişte Irak’ın, Libya’nın, Filistin’in, Suriye’nin, hatta Afganistan’ın aynı sloganla ne hâle getirildiği unutulmamalıdır. Lübnan da aynı tehlikeyle karşı karşıyadır. “Ulus Devlet” bilincine ulaşmamış devletler için böyle bir tehlike bulunmakta olup, İran’ın bu konuya dikkat etmesinde fayda vardır.

Türkiye’nin kuruluşu “Ulus Devlet” anlayışına dayanır. Bunu ulu önder Atatürk’e borçludur. İçerden ve dışardan “Ulus Devlet” anlayışının artık hükmünün olmadığını söyleyenlerin kulağına bu örnekler küpe olsun.

İsrail’in Lübnan’ın güneyindeki işgalinin şimdilik Hizbullah bölgelerini kapsayacak şekilde sınırlı olacağı, Hizbullah’ın da buna direneceği, müteakiben Suriye üzerinde yoğunlaşabileceği beklenmektedir. ABD seçimleri yaklaştıkça saldırıların stabil bir hâl alacağı ve daha sonra yeni hamleler yapabilmek için yeniden tertiplenme, toparlanma ve hazırlık dönemine girebileceği düşünülebilir.

Uluslararası kuruluşlar yetersiz, hatta etkisiz

BM’den somut bir sonuç çıkmamaktadır. BMGK yapısı ve usulü olumlu bir sonuç alınmasına engeldir. Değişmesi de zordur. AB, İslam Teşkilatı, Arap Birliği gibi kuruluşlar da etkisiz, hatta niyetsizdir. Bu durumda ABD arkasında olduğu, Batı ekseriyetle desteklediği, İslam dünyası da genelde kayıtsız kaldığı sürece, İsrail’i durdurabilecek bir güç şimdilik ortada görünmemektedir.

***

- Bu nedenlerle duruma müdahale edebilecek yeni bir oluşuma ihtiyaç vardır. Türkiye’nin söylemleri ve ortaya attığı düşüncelerin hayatiyete geçirilmesi için diğer ülkelerin desteğine ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle Siyonizimden ve terörden bekası tehlikeye girecek ülkelerin aklını başına alması gerekmektedir.

- Çatışmalar nedeniyle yeni bir göç dalgası kuzeye doğru çıkmaktadır. Bazen bilerek, bazen de bilmeyerek uyguladığı politikalarla zaten bir göçmen istilasında olan Türkiye’nin temkinli olması, daha önce yaptığı hatalardan kaçınması önem arz etmektedir.