Üçüncü Dönem: 2012 ve Sonrası, AKP’nin Ustalık Süreci:
Başbakan Erdoğan; 2011 seçimlerinde almış olduğu %49,9’luk oy ile devam eden iktidarının bu sürecine ‘ustalık dönemim’ demişti.
Aslında çok doğru bir tanımlamaydı. AKP iktidarının ilk iki döneminde, kendisine pürüz çıkaran tüm kurumlar üzerinde hâkimiyeti pekişmiş, 2010 referandumu ile yargı da ele geçirilerek; AKP = Devlet süreci başarıyla sonuçlanmıştı.!
İşte tam bu döneme denk gelen Arap Baharı ile ( Arap Baharı ve Suriye iç savaşının ülkemize etkileri konusu. Bk. 10’LARIN İZLERİYLE TÜRKİYE’’ Sayfa 324-326) Ortadoğu’da başlayan sürece süratle intibak eden AKP iktidarı ve yöneticilerinin ‘Yeni Osmanlı’ rüyasını gerçekleştirmek adına 2012 yılı; AKP iktidarının geçmiş dönemlerde ülkemizin yaşamış olduğu askeri darbelerle hesaplaştığı yıl olarak anılacaktır diye düşünüyorum.
26’ncı Genel Kurmay Başkanı E. Orgeneral Sn. İlker Başbuğ’un tutuklanması:
2012 yılı çok önemli bir gelişmeyle başladı! 6 Ocak 2012’de Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un ‘internet andıcı’ soruşturması kapsamında hakkında başlatılan soruşturma sonucunda tutuklanmıştı…
İlker Başbuğ, bu tutuklama kararı sonrasında adliyeden çıkarılırken yapmış olduğu açıklamada:
‘’Türkiye Cumhuriyetinin 26’ncı Genelkurmay Başkanı, terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten tutuklandı. Türkiye Cumhuriyetinin 26’ncı Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıyor. ’’ Cümleleriyle ve ‘’Takdir yüce Türk Milletinindir.’’ Diyerek, tarihe not düşüyordu.
Bu arada, 12 Eylül iddianamesinin kabul edilmesiyle birlikte; dönemin Genel Kurmay Başkanı ve 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren ve Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya’nın şüpheli olarak yer aldığı bu iddianamede, hayatta kalan bu iki isim hakkında,’ağırlaştırılmış müebbet hapis’ cezası istemiyle, yargı süreci başlatılmış oluyordu…
13 Ocak 2012 tarihinde ülkemizin dışından, yavru vatan Kıbrıs’tan gelen bir ölüm haberiyle milletçe sarsılacaktık!
Çünkü Kıbrıs Milli Davamızın Lideri, K.K.T.C Devletinin Kurucu Cumhurbaşkanı, ata yadigârı ‘O Gazi Toprakların’ son Bayraktarı; Mücahit Gazi Denktaş’ı kaybetmiştik.
Ömrünün neredeyse tamamını Kıbrıs Türk Halkının adada ki var oluş mücadelesine adamış, ‘Özgürlük Savaşçısı’ Denktaş, ebediyete intikal etmişti.
Kimdi Denktaş?
88 yıllık ömrü boyunca, adını tüm dünyanın ezberlediği, Türk Dünyasının Özgürlük Savaşçısı, Son Bozkurt Denktaş kimdi?
İşte benim gözlemlerimle Can Liderim Denktaş:
40 yıl önce Kıbrıs’ta:
Kıbrıs Türk Halkının Rumlar tarafından topyekûn imha edilmesini, adanın Yunanistan’a bağlanmasını, Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin bozulmasını önlemek adına 20 Temmuz 1974 tarihinde garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahale kararı alan dönemin T.C Hükümetinin, bu savaşa gönderdiği TSK Birlikleri içerisinde Bölük Komutanı olarak görev alan ben; rahmetli Denktaş’ı o yıldan beri ismen tanıyordum. Birkaç kez de savaş yıllarında görüşme fırsatım olmuştu…
Ama o büyük devlet ve dava adamını, ‘İnsan Denktaş’ı’ daha yakından tanımam; kendisinin Cumhurbaşkanlığı görevindeyken, 1994 yılında bana ait savaş anılarımı toplatarak, Lefkoşa’da bastırdığı ve ‘’Özgürlük Nefesi’’ adının verildiği kitabım vesilesiyle olmuştu.
Ancak onunla birlikte, aynı idealler doğrultusunda, ‘Kıbrıs Milli Davamızı’ savunmak adına ve fikir birlikteliği çerçevesinde çalışmam, kendisinin Cumhurbaşkanlığı görevini bırakmasıyla başlayacak.
Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi çatısı altında 2003 yılından itibaren yönetimde görev alarak, aynı davayı savunmak için yemin eden iki ‘ Kıbrıs Gazisi ’ olarak, bu yakınlığımız o büyük devlet adamının son nefesine kadar devam edecekti.
Sanki aramızda özel bir iletişim kurulmuştu, her yazdığım güncel makaleyi, Türkiye’den çalışma ofisine göndererek yorumuna arz ediyor; Kıbrıs konusuyla ilgili güncel ve tarihe ışık tutacak değerli bilgilendirme yanıtlarını alıyordum. ( Bk. Kaynakça: 17)