Armağan KULOĞLU


Küresel savaş sesleri

Küresel savaş sesleri


Rusya-Ukrayna Savaşında yaşanan son gelişmeler, savaşın seyrini ve ülkelerin politikalarını etkilemiş, durum bir dünya savaşına evrilme eğilimi göstermeye başlamıştır.

Bir tarafta Biden yönetiminin giderayak aldığı radikal bir kararla, Ukrayna’ya verdiği silahları Rusya toprakları içlerinde de kullanabilmesine izin vermesi, İngiltere ve Fransa’nın da aynı yönde karar alması ve bunun balistik füzeleri kullanmak suretiyle uygulamaya konması, Rusya’nın da buna karşı hamlelerde bulanacağına ilişkin aldığı karar ve buna yeni ve etkin orta menzilli Hipersonik Balistik Füzeyle karşılık vermesi, diğer tarafta seçim öncesi beyanlarında savaşın bir an önce bitmesini sağlayacağını açıklayan seçilmiş Başkan Trump’ın görevi devraldıktan sonra nasıl bir tutum izleyeceğinin bilinememesi savaşın gidişatında belirsizlik yaratmıştır.

NATO’nun ikilem içinde kalışı, üyelerinin de farklı davranışlar benimsemesi, AB’nin kendi davranış şeklini oluşturamaması, Ukrayna’nın savaşın gidişatına ilişkin endişeleri, Rusya’nın misillemelerinin nükleer silah kullanmasına kadar gidebileceğini açıklaması ve ülkelerin bu endişeyle nükleer silah kullanılmasına karşı tedbirler almaya başlaması da dâhil olmak üzere savaş hazırlıkları yapması, çatışmaların yayılacağı ve büyüyeceği ihtimalini arttırmıştır.

Bu gelişmelere Kuzey Kore Askerlerinin Rusya-K. Kore Savunma İşbirliği Anlaşması çerçevesinde Rusya’ya destek olmaya başlaması ve Pasifikteki Çin-Tayvan gerginliğiyle Orta Doğu’daki olaylar da eklendiğinde gelinen durum, 3. Dünya Savaşı’na doğru gidildiği izlenimi yaratmaktadır.

Olayların gelişimi

Rusya, NATO’nun genişlemesi ve NATO’yla Rusya arasında tampon nitelikte olan ülkelerin de NATO’ya girmesi sonucu tehditle burun buruna kalacağını düşünmüştür. Ukrayna’nın da NATO’ya girme ihtimalinin kuvvetlenmesiyle başlattığı savaş, üç yıla yakın bir süredir devam etmektedir.

Konu Rusya-Ukrayna savaşı olarak isimlendirilse de aslında bir tarafta Rusya, diğer tarafta da ABD ve bazı NATO üyelerinin destek verdiği ve NATO imkânlarının da kullanıldığı bir savaş olarak cereyan etmektedir. Resmen adı konmasa da bu bir Rusya-ABD/NATO savaşı, bir anlamda da Rusya-Batı savaştır.

Bu savaş, ABD’nin ve NATO’nun “Rusya’yı sıkıştırma ve Çin’le birlikte çevreleme” stratejisinin bir parçası olarak Ukrayna’nın kullanıldığı bir savaştır. Rusya’nın, Ukrayna üzerinden yürütülen bu savaşla, yaptırımlarla, ambargolarla yıpratılması, zayıflatılması, kaynaklarının, ekonomisinin ve enerjisinin tüketilerek stratejik hedefe ulaşılması ön görülmüştür. Savaş Rusya açısından ise, güvenliğini ve bekasını sağlama savaşıdır.

Bu kapsamda başta ABD ve Batı, Ukrayna’ya para, silah, mühimmat, araç, uçak, her türlü taarruz ve savunma sistemleri ve istihbaratla neredeyse sınırsız destek vermektedir. Destek bununla da kalmamış, her türlü eğitim, ekipman, uzman personel ve danışmanlıklarla Ukrayna’nın savaş kapasitesi de arttırılmış, hatta bölgede paralı askerler de görevlendirmiştir. Ukrayna’ya verilen modern silah ve sistemlerin kullanılabilmesi için uzmanların ve ekipmanların fiilen görev aldığı da bir vakıadır.

Son zamanlarda ABD’nin Ukrayna’ya balistik füzeler göndermesinin ve bunları Rusya toprakları içlerinde de kullanabileceğine izin vermesinin, İngiltere ve Fransa’nın da aynı uygulama içine girmesinin hemen ardından bu silahlar, Rusya toprakları içlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Rusya da buna havada imhası zor olan, isabet ihtimali ve etkisi yüksek, yeni yapım orta menzilli hipersonik balistik füzeyle cevap vermiştir. Gelişmeler, Rusya-NATO savaş ihtimalini arttırmıştır.

Tarafların davranışları ve sebepleri

Biden’ın iktidarı boyunca uyguladığı Rusya Stratejisini, giderayak balistik füzelerin Rus topraklarında kullanılabilmesi kararıyla desteklemesinin, Trump yönetimini de bu stratejiyi devam ettirme zorunda bırakma düşüncesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

İngiltere ve Fransa’nın da bu uygulamaya, AB’yi, özellikle Almanya’yı zora sokarak Rusya’dan koparma ve ticaretini baltalama düşüncesiyle katıldığı söylenebilir.

Rusya da buna karşılık, toprakları içinde tolere edebileceğinden daha fazla füze saldırısıyla karşılaşması ve bunu hâlen kullanmakta olduğu silahlarla durduramaması halinde daha üst bir silahı kullanma mecburiyetinde kalacağını beyan etmiştir.

Rusya’nın bu beyanı, karşı taraf nükleer silah kullanmadan kendisinin nükleer silaha başvurmayacağı taahhüdünü değiştirdiğini, kritik tehdit altında olduğunu değerlendirmesi durumunda resmen nükleer savaşı başlatabileceğini ve balistik füzelere karşı nükleer bir cevap verebileceğini göstermektedir.

Ukrayna’nın ise, savaşın gelinen durum itibariyle durmasını istemediği, bu nedenle ABD ve müttefiklerinin kararından memnun olduğu, ancak kaybettiği topraklarını kurtarabilmek için bu desteğin devamını ve daha da fazlasını istediği anlaşılmaktadır.

Çin ve Kuzey Kore de Rusya’nın etkisiz hale gelmesi halinde, doğrudan ABD/Batı/NATO tehdidiyle karşı karşıya kalacağı endişesini taşımaktadır.

ABD ve Rusya, tek bir nükleer silahın kullanılması halinde bunun mütekabiliyetle tırmanacağı, diğer ülkelerin de buna dâhil olacağı ve dünyanın bir nükleer felakete sürükleneceği bilinciyle bu çareye başvurmakta zorlanacaklarının farkındadırlar. Ancak konu Rusya için bir beka sorununa dönüşürse, Rusya’nın bu savaşı başlatmayı göze alabileceği de dikkate alınmalıdır.

Kısa vadeli beklentiler ve öngörüler

-ABD ve müttefiklerinin önümüzdeki iki ay içinde tutumlarında bir değişiklik olmayacağı, bu zaman zarfında Ukrayna üzerinden Rusya’yı mümkün olduğunca sıkıştırmaya çalışacakları, savaşın durmasını engelleyici bir strateji izleyecekleri beklenmektedir.

-Rusya’nın ise, özellikle balistik füze taarruzlarına karşı öncelikle Ukrayna’ya müteveccih hipersonik balistik füzelerle cevap vereceği anlaşılmaktadır. Bu füzelerin etkin sonuçlarını sergilemek suretiyle, Ukrayna’ya balistik füze veren ve oradan da Ukrayna kullanıyormuş gibi yapıp Rusya içlerine kullanan İngiltere ve Fransa’ya, önce göz dağı vereceği, gerektiğinde bu ülkelere de doğrudan füze taarruzunda bunacağı düşünülebilir.

-Ancak Rusya’nın, Trump’ın görevi devraldıktan sonra, savaşı durdurma yönünde hareket edip etmeyeceğini ve kazanımlarını muhafaza edip etmeyeceğini görmeden, ne kadar sıkışırsa sıkışsın sabrederek nükleer silaha başvuran ilk taraf olmayacağı, müteakiben olayların akışına göre bir tutum sergileyeceği değerlendirilmektedir.

-Savaşın, Trump yönetiminin yeni tutumuna göre küresel bir durum almadan ateşkes sağlanabileceği, ancak anlaşma ve barışın uzun zaman alacağı düşünülmektedir.

-Türkiye’nin ise, Rusya’yla Ukrayna arasında barışı ve anlaşmayı kolaylaştırıcı rol oynayabileceği, ancak bunun tahıl koridoru konusundaki gibi olamayacağı söylenebilir. Ancak NATO’nun savaşa girme zorunda kalması halinde bir NATO üyesi olarak tarafını NATO’dan yana göstermek yükümlülüğünde olduğu da unutulmamalıdır.