24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı saldırı özellikle Luhask ve Donetsk bölgelerini içine alan DONBAS alanında gelişmiş ve bu alan Rusya tarafından kontrol altına alınarak ilhakı için girişimlerde bulunulmuştur. Güney ve Güneydoğu’da bulunan Herson ve Zaporizhia bölgelerinde de ilerleme kaydedilmiştir. İki buçuk yıl kadar bir sürede bu bölgelerdeki taarruzlar tam anlamıyla bir sonuca ulaşmamış olmakla beraber, savaşın bu bölgelerin batı kısımlarında Rusya’nın kısmen üstünlüğüyle hâlen devam ettiği, ancak oldukça yavaş ilerlediği görülmektedir.
Rusya beklenen başarıyı sağlayamadı
Rusya’nın kısa bir sürede sonuç alacağı beklenirken, savaşın bu şekle dönüşmesinin;
-Rus birliklerindeki motivasyon eksikliğinden, istihbarat zafiyetinden, eldeki araç, silah ve gerecin Batı’da olduğu kadar modern olmayışından kaynaklandığı söylenebilir.
-Ayrıca buna Rusya’nın, diğer bölgelerdeki ve iç güvenlikteki birliklerden kuvvet kaydırılarak sıklet merkezi amacıyla bu bölgede toplanmasından güvenlik endişesiyle çekindiği de ilave edilebilir.
-Hatta yapılan kısmi kuvvet kaydırmalarının ve intikallerdeki hataların ve zafiyetlerin de buna sebep olduğu ifade edilebilir.
-İlave asker ihtiyacının artmasına karşılık yedeklerin muharebeye sokulması mecburiyetinin ve bunların da yetersiz kalmasının sebep olduğunu söylemek de mümkündür.
-Rusya’nın beklenen sonucu alamamasının sebepleri bunlar olmakla birlikte, Ukrayna’nın başta ABD, AB, İngiltere ve Almanya olmak üzere Batı ülkelerinden, yüksek düzeyde istihbarat (yer, radar, uçak, İHA, uydu ve elektronik), eğitim, modern silah, araç, gereç, mühimmat ve hava savunma desteği almasının, NATO’nun da prensipte destek olmasının, büyük çapta etkisinin olduğunu da söylemek gerekir. Bu destek şimdi de F-16 uçakları, karadan havaya, havadan karaya, karadan karaya, şimdi de havadan havaya olmak üzere çeşitli ve modern füzelerle takviye edilmektedir.
Ukrayna’nın beklenmeyen Kursk saldırısı
Savaş yukarıda belirtilen etkenlerin başat rol oynadığı bir ortamda, kısmen Rusya’nın inisiyatifinde, stabile yakın bir düzeyde devam ederken, Ukrayna’nın beklenmedik bir şekilde fazla da sıklet merkezi yapmadan, nispeten kısıtlı birliklerle, ancak modern silah, araç, gereç ve mühimmatı da kullanarak Kursk bölgesinden Rusya topraklarına girerek başlattığı saldırılar devam etmektedir. Bu konuda çeşitli rakamlar verilmekle birlikte Ukrayna’nın 10-30 km. derinliğinde, 30-60 km. kadar genişliğindeki bir bölgede üstünlük sağladığı, Rus birliklerinin buna karşı koymaya çalıştığı, Ukrayna’nın bu bölgede ilerleyişinin çok yavaş olduğu söylenmektedir.
Ukrayna’nın kuzey doğusu, Rusya’nın da orta batısında olan bu bölge, 2,5 yıldır savaşın devam ettiği alanlardan oldukça uzak, kuzeyde, ancak stratejik önemde olan bir bölgededir. Bu saldırının önemi, Ukrayna’nın Rus topraklarına girmesi, onu bu bölgeden tehdit etmesi ve Rusya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası ilk defa toprak kaybetmesidir. Ukrayna’nın kontrol altına aldığı arazinin büyüklüğü Rusya topraklarına kıyasla çok küçük, ancak Ukrayna’nın burada başardığı iş açısından büyüktür. Rusya’nın bu saldırıyı bir terör saldırısı olarak niteleyip, orada mevcut birliklerle karşı koymaya çalıştığı, burayı savunmak, hatta karşı taarruzla geri almak için bir girişimde bulunmadığı, ilave bir güç de getirmediği görülmektedir.
Ukrayna’nın kısmi de olsa bir bölgedeki başarısıyla Rusya, iç kamuoyunda prestij ve güven, dış kamuoyunda da kısmen prestij kaybına uğramış, buna fazla önem vermemesi de bundan sonraki davranışları için şüphe yaratmıştır. Ukrayna için ise moral olmuştur.
Savaşın muhtemel gelişmeleri
NATO/ABD yeni stratejisinin Rusya ayağı, onu sıkıştırmak ve etkisizleştirmekten geçmektedir. Bunu doğrudan yapmanın olumsuzluklarını düşünerek, batıdan sıkıştırmayı Ukrayna vasıtasıyla yapmayı tercih etmekte, bir taraftan Rusya’yı dünyadan izole edip ambargolarla zayıflatırken, diğer taraftan da Ukrayna’yı vekil bir güç gibi kullanarak savaşla onu yıpratıp yormaya çalışmaktadır.
Kursk saldırısında yine Batı’nın teşvik ve katkısının bulunduğundan şüphe yoktur. Ukrayna’nın saldırısı, yine Batı’nın sağladığı istihbaratla görülen bir tertiplenme ve kuvvet zafiyetinden istifadeyle gerçekleştirilmiştir.
-Batı, Ukrayna’nın kazandığı bu moralle, daha fazla desteklenerek başarıyı genişletme harekâtına girişmesini isteyebilir/bekleyebilir. Ancak bunun savaşın boyutlarını büyüteceğini düşünerek, mevcut durumun düşük yoğunlukta devamını da tercih edebilir.
Rusya;
-Kuvvet kaydırıp sıklet merkezi yaparak bir karşı taarruzla kaybettiği toprağını ve prestijini yeniden kazanmayı düşünebilir. Ancak bunun güneyde zafiyet yaratacağını da değerlendirebilir.
-Bekleyip, Ukrayna birliklerini içeriye doğru girmesine imkân verebilir. Kuvvet toplayabilir. Hazırlık yapabilir, hatta zamana yayarak olumsuz mevsim şartlarında zayıflamasını ve yıpranmasını da bekleyip, İkinci Dünya savaşında olduğu gibi yan taarruzlarla ve güçlü bir karşı taarruzla Ukrayna birliklerini etkisizleştirebilir ve başarıdan faydalanarak savaşı Ukrayna topraklarına aktarıp, Kiev’e doğru ilerleyebilir.
-Bunu sağlayamadığı takdirde bölgede taktik nükleer silaha başvurarak topraklarını ve prestijini kurtarmaya çalışabilir.
Batının hedefi;
-Savaşı daha fazla genişleterek içinden çıkılamaz hale getirmeden Rusya’yı yıpratmak, zayıflatmak ve etkisizleştirmektir.
-Diğer taraftan da Rusya’yı kuvvetini dağıtmasına mecbur bırakarak Dombas ve diğer bölgelerdeki hâkimiyetini kaybettirerek Ukrayna’nın işgal altındaki topraklarını kurtarmasını sağlamaktır. Devamında da NATO’nun genişlemesine imkân yaratmaktır.
Rusya’nın hedefi ise;
-Daha fazla ilerleyemeyeceğini anladığı için kontrol altında tutuğu Ukrayna topraklarını muhafaza etmek, aksi halde devamında Kırım’ı da kaybedebileceğinin hesabını yaparak, prestijini ve güvenini yeniden kazanmak, Ukrayna başta NATO’nun genişlemesine dur demektir. Diğer taraftan da birlik toplayarak Kursk’u ve prestijini kurtarmaktır.
-Nükleer silah kullanmayı en son çare olarak düşünmek, ancak kullanabileceğini sürekli gündeme getirerek sıkışıklıktan kurtulmaktır.
-Nükleer silahı ancak tükenmişlik sendromuna girdiğinde kullanabileceği, aksi halde nükleer bir savaşa yol açılabileceği ve bunun da felaketle sonuçlanacağını düşündüğü değerlendirilmektedir.