Prof.Dr.Esfender KORKMAZ Haber Editörü Onay


Maaş ve ücretler yanlış tartışılıyor

Maaş ve ücretler yanlış tartışılıyor


Maaş ve ücret artışlarını, siyasi partiler, sendikalar ve çalışanlar, yalnızca zam oranları olarak yanlış zeminde tartışıyor. Bu tartışma hükûmetin işine geliyor. Hükûmet bu tartışmayı popülizm politikasının aracı olarak kullanıyor ve cebinden yapmış gibi, zam yaptım diyor.

Aslında yalnız bugün değil Türkiye’de öteden beri siyasiler, hükûmetler maaş ve ücret meselesini istismar etti ve siyasi popülizmin bir aracı olarak kullandı.

Bu tuzaktan kurtulmak için ücret ve maaş artışlarını standarda bağlamamız gerekir.

1-Zam ve enflasyona göre düzeltme aynı değildir.

Her şeyden önce bizim gibi enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde maaş ve ücretlere yapılan zam değil, enflasyona göre düzeltmedir. Söz gelimi bir yıl önce bir çalışan eline geçen maaş veya ücretiyle 10 kilo et alıyorduysa, bir yıl sonra artan maaşıyla yine 10 kilo et alıyorsa, bu zam değil, enflasyona göre düzeltmedir. Maaş veya ücret eğer 11 kilo et alacak şekilde artmışsa, ilave 1 kilo et satın alma gücü artışıdır ve zamdır.

2- Maaş ve ücret artışlarını standarda bağlamak için iki yol var.

Birisi, yeni bir geçinme endeksi hesaplamamız gerekiyor.

TÜİK, TÜFE endeksi harcama sepeti içinde gıda, ev eşyası ve konut harcamalarının payı yüzde 37,30 oranındadır. Oysaki uygulamada bu üç harcamanın, işçi ve memur harcama paketi içindeki payı yüzde 70 oranındadır. Bu nedenle enflasyon göstergesi olarak, İşçi ve memurlar için ayrı bir harcama sepeti ile “Geçinme endeksi” hazırlamak gerekir. Ancak TÜİK güvenirliğini kaybettiği için geçinme endeksi, işçi ve işveren sendikaları, Üniversiteler, Odalar Birliği, TÜSİAD gibi kurumların oluşturacağı ortak bir organizasyon tarafından yapılmalıdır.

İkincisi, aynı organizasyon, işçi ve memurlar için “aylık asgari yaşam standardı” tespit etmelidir.

Büyüme oranları her çeyrek açıklanıyor. Maaş ve ücret artışı, her üç ayda bir, “geçinme endeksi artı büyüme oranı” kadar artırılmalı. Eğer artış asgari yaşam standardı altında kalırsa, asgari yaşam standardı artış kriteri olarak alınmalıdır.

3- Siyasi partilerin, işçi ve memurun ve toplumun bağımsız sendika talebi olmalıdır.

Türkiye de 2002 yılında işçilerin yüzde 58,6’sı sendikaya kayıtlı idi. Bu oran 2024 başında yüzde 15’e geriledi.

AKP iktidarı ideolojik mahfiller, ideolojik sendikalar kurdurdu. Hükûmetler sarı sendikalar kurdurdu. İşçi hakları ikinci planda kaldı. İşçiler de buna alet oldu. Gerçekte sendikalar işçi haklarını korumalıdır. Bunun için de, mevcut üç konfederasyon tek bir konfederasyon hâline getirilmelidir.

Kamuda 12 konfederasyon ve 182 sendika var. Memurlar ister istemez hükûmetle iş birliği yapan, bu nedenle memur tarafında değil de hükûmet tarafında olan sendikalara üye oluyor. Uygulama da bu paraleldedir. Memurların üçte ikisi Memur-Sen’e üyedir. Toplu sözleşmelere de, üyesi en fazla olan Memur-Sen katılıyor.

Memur-Sen başkanlarının AKP’den listeye girmeleri ve milletvekili olmaları bu Memur-Sen’in tarafsız olmadığını çok net olarak ortaya koymaktadır.

Hangi ülkede ve hangi koşulda olursa olsun, organize olamayan, baskı gurubu oluşturmayan işçi ve memur kesiminin hakları kolayca gasp edilmiştir.