Murat AĞIREL


Milli iradeye müdahale bumerang gibi dönecek

Milli iradeye müdahale bumerang gibi dönecek


 

Babamın rahatsızlığından dolayı Adana Ceyhan’dayım. Hastanede olduğum için gelişmeleri çok fazla takip edemiyordum. Akşam haberlerine göz atmak istediğimde alt başlıklar ve konuşulanlar inanılır gibi değildi.

 

 

Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer gözaltına alınmış ve belediyedeki makamında arama yapılıyordu.

 

Ahmet Özer, savcılık ifadesinin ardından “terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edildi. Özer daha sonra çıkarıldığı mahkemece “PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklandı. 

 

Savcılık açıklamasında Özer’in 10 yıllık süreçte terör örgütü PKK’li teröristlerle 694 kez görüşme, 14 kez de Kongra-Gel Eş Başkanı Remzi Kartal ile irtibat kurma suçlamaları yöneltilmiş.

 

Soruşturma evraklarına ulaştım.

 

Ahmet Özer, “TCK 314/2 uyarınca silahlı terör örgütü üyeliği” iddiaları ve deliller üzerine tutuklandı.

 

Yani Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, PKK/KCK’ye üye olmakla suçlandı. 

 

Soruşturma dosyasındaki deliller arasında, telefon görüşmeleri, banka hesap hareketleri ve belediye makamında bulunan bazı dokümanlar yer alıyor. İddialar, Özer’in KCK/TDÖ (Türkiye Demokratik Örgütlenmesi) yapılanması ile sürekli ve yoğun irtibat kurduğunu gösteren dokümanlara dayanıyor.

 

2016’da Diyarbakır’da cezaevinde yapılan aramalarda elde edilen dijital materyallerde Özer’in adının geçmesi üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış. Bu soruşturma sonrasında Mersin ve İstanbul savcılıkları devreye girmiş, çeşitli telefon görüşmeleri ve para hareketleri de soruşturma kapsamında değerlendirilmiş. Remzi Kartal ile 2015 yılında Belçika hattı üzerinden yapılan 14 görüşme, yine PKK bağlantılı olduğu iddia edilen Mehmet Kaya ile irtibat en önemli delil olarak sunulmuş. Bazı banka hesaplarına yatan yüksek miktardaki paralar da iddialara dayanak olarak gösterilmiş.

 

Neuropathie-Geheimnis enthüllt: Ärzte empfehlen diese einfache Methode

Die versteckte Ursache Ihrer Schmerzen - endlich gefunden?

Nerven Ratgeber

Anlamadığım şu...

 

Terör örgütü lideri Öcalan ile yapılan İmralı görüşmelerinde ismi ve kitabından bahsedilmiş. Bir kişinin de iki kardeşi PKK’liymiş. Başsağlığı için aramış ve konuşma PKK bağı olarak nitelendirilmiş.

 

PKK elebaşısı ile yapılan İmralı görüşmeleri kitap haline geldi ve görüşmeleri yapan kişilerin beyanları da açık açık yazıldı. İktidarın çözüm süreci dediği bizlerin “ihanet süreci” dediğimiz süreçte yer alan sözde aydın, sanatçı hali hazırda şu anda televizyon ekranlarında.

 

Rojda isimli sanatçının Esenyurt Belediyesi etkinliğinde yer alması terör örgütü ile bağı olduğuna dair bir delil gibi sunulmuş. Bu sanatçı terör örgütü propagandası nedeniyle ceza aldı, aldığı ceza Yargıtay’da bozuldu. Yani yargılama daha bitmedi. Oysaki Şivan Perver isimli kişi ile meydanlarda ağlayarak söylenen şarkılar hafızalarda değil mi? 

 

Özer’in hesabına gelen paralar sorulmuş. Özer, “Hatırlamıyorum” demiş. Parayı gönderen kişiler belli. Şayet suç ise ve örgüt bağlantısı var ise savcılık bu paranın kaynağını araştırmamış. Bu kişiler kim tespiti yapılmamış. Terörle bağlantılı mı bir tespit yok.

 

Parayı gönderen kişi ise üniversite öğrencisinin babasının ödediği kira bedeliymiş. Hesaba gelen 40 bin Avro para da seçim çalışmaları için gönderilen paraymış.

 

Remzi Kartal isimli terörist ile 2015 yılındaki telefonda görüşme suç unsuru olarak kabul edilmiş. Bu terörist daha önce ne yazık ki milletvekiliydi. Daha birkaç yıl öncesine kadar mal varlıkları dondurulmadan önce maaş alıyordu.

 

 

Terör örgütleriyle mücadele, kişinin konumundan bağımsız olarak taviz verilmeden mücadele edilmesi gereken bir alan. Ancak soruşturma geçiren birinin belediye başkanlığı adaylık başvurusunun nasıl onaylandığı, adalet ve şeffaflık açısından sorgulanmalı ve halka açıklanmalı.

 

Seçimle gelen bir belediye başkanının kaçma veya delilleri karartma riski yokken sabaha karşı gözaltına alınması da geçmiş dönemlerden tecrübe ile sabit olduğu üzere hukuki sürecin işleyişine dair soru işaretleri doğuruyor. 

 

Seçilmiş belediye başkanının yerine kayyum değil belediye meclisinin seçtiği kişinin başkanlık yapması gerekiyor. Demokrasi ile yönetildiğimizi iddia ediyorsak olması gereken budur. Milli iradeden bahseden iktidar milli iradeye saygı göstermeli.

 

Çünkü o kadar alıştık ki bu tür hamlelere, burada bağımsız adli bir soruşturma ve yargılamadan çok siyasi bir hesap döndüğünü artık sokaktaki vatandaş bile biliyor. 

 

Mesele şu; AKP ve MHP iktidarı, millet için ya da ekonomi için olmasını geçtik siyasi oyunlarında bile yeni bir şeyler üretemiyor. Hep eski ortaklarından gördükleri taktikleri işletiyor. Öyle ki partilerinde, bu işlerin bumerang gibi ters dönüp kendilerine çarpacağını söyleyen de kalmadı. 

 

Ankara’da bu döneme çoktan bir ad takıldı bile: Çöküş dönemi.