Ankara’nın gündemi yasımızı paylaşmayı da öteliyor. Her ölüm erkendir. Ölüm, beklense de kabul etmesi zordur.
Uzunca süredir sağlık sorunlarıyla boğuşan meslek büyüğümüz, ağabeyim Özgen Acar’ı 23 Ekim’de kaybettik. Geçen hafta onu çok sevdiği gazetesinin sütunlarından selamlamak istedik, olmadı. Özgen ağabey, “Ne yapıyorsun, memleket karışmışken bu mu yazılır” diye uyarınca Ankara’nın en kara gündemiyle baş etmeye çalıştık.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne teşekkür borcumuz var. Aylar süren ciddi sağlık sorunlarını adım adım çözdüler. Kendisi, “Artık evime gidip yazılarımı yazmaya başlayabilirim” dediği an taburcu ettiler. Seri köşe yazılarına kadınlara yönelik şiddeti ele almak üzere başlamıştı, yarım kaldı!
***
Gazeteciliğin en üst aşaması, muhabirliktir.
Özgen Acar, yurtdışı temsilcilikleri yaptı, Cumhuriyet’in genel yayın yönetmenliğini yaptı, Cumhuriyet Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı, köşe yazarı oldu ama hep muhabir kaldı!
Kamuoyu onu arkeoloji haberleriyle tanıdı. Ancak arkeolojinin dışında dış politikadan çevre sorunlarına, kadın cinayetlerinden kentleşmeye kadar pek çok alanla ilgilendi.
Ancak ille de arkeoloji.
Anadolu uygarlıkları Özgen Acar’a çok şey borçlu. Kelime oyunlarımı sevdiği için ona “Özgen Acarkeoloji” diye hitap etmeme gülümseyerek karşılık vereceğini düşünüyorum.
Bei Nagelpilz wirkt das hier wie ein Hochdruckreiniger
Achtung vor Nagelpilz! Gelbliche, brüchige Nägel sind Warnzeichen. Erfahre, warum Hausmittel und Apothekenlacke nicht wirksam sind
Gesundheits Woche
Pek çok kişi onun arkeolog olduğunu düşünürdü. Mesleğe İsmet İnönü’yü izleyen bir muhabir olarak başlayıp adım adım arkeolojinin, uygarlığın derinliklerine daldı.
Anadolu’da 40 binden fazla antik nokta-alan olduğunu, 3 bin antik kent bulunduğunu, 70’ten fazla eski başkentin yer aldığını, Anadolu’daki antik alanların toplam yüzölçümünün bütün Yunanistan’dan büyük olduğunu ondan öğrendik.
Sadece öğretmekle kalmadı, Anadolu’dan kaçılırmış olan eserlerin en azından bir bölümünün tekrar doğduğu topraklara dönmesini sağladı. Dünyanın en büyük müzelerinin bile korkulu rüyasıydı. Orada Anadolu kaynaklı bir eser varsa ne zaman kaçırıldığını, kimlerin kaçırdığını, müzenin kaç para harcayarak onu deposuna koyduğunu ortaya çıkarır, önlerine koyardı.
Bir aydın ölünce bir kütüphane kapanmış olur derler. Özgen Acar için şöyle diyebiliriz:
Dünyanın en iddialı müzelerinden biri kapandı!
***
Özgen Acar paha biçilmez tarihi eserlerin peşine düşerken bu işin simsarlarına azıcık göz kırpsa kutu kutu dolarları olurdu. Kutu gibi bir evde son nefesini verdi.
Muhabirlik tutkusu o kadar yüksekti ki kitap yazmayı hep ikinci plana itti. Zaman zaman Cumhuriyet Kitap’a arkeoloji kitapları seçkisi hazırlardı. Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişine ait onlarca kitap. Takılırım:
“Bunların içinde en az 20 tane de sizin kitabınız olmalı!”
İleride yazacağını söylerdi!
Bir elin parmaklarını geçmeyen kitaplarına en iddialı olanını eklemeye hazırlanıyordu. Geçen yaz hastaneye yatmadan önce taslağını verdi, “Hastaneden dönmezsem bunu yayımla” dedi. “Döneceksiniz ve siz tamamlayacaksınız” dedim. Döndü, taslağı verdim. Sonra yine “ömrüm yetmezse” diye bana geldi. Karun’un öyküsünü Özgen Acar’ın kaleminden okura sunmak son vasiyetiydi!
Sevgili Özgen ağabey...
1984’te başlayan dostluğumuz 40’ında. Görüşme aralığı fazla olursa “En son Hititler döneminde gelmiştim” derdim, ne güzel kahkaha atardınız!
İnsanın gaddarlığına bakıp “Tarihi eserleri en iyi toprak korur” derdiniz.
Şimdi siz de toprağın koynundasınız.
Herkül’e selam.