Mustafa BALBAY admin


Şahsıma mektuplar (23) Liderlerin lideriyim!

Şahsıma mektuplar (23) Liderlerin lideriyim!


İçeride liderlerin lideri, dışarıda dünya lideri olduğumuz bir hafta geride kaldı.

İç politikada liderlere liderlik etmek zaman zaman sıkıntılı ama hayli keyifli.

Şu günlerde birinci işim cehape, yani güzide ana muhalefet partimiz CHP’nin genel başkanı beyefendi ile ilişkileri iyi tutmak. Son görüşme öncesi rehin tuttuğumuz belediye başkanını salıverdik.

 

 

 

Gücümüzün büyüklüğünü bir kez daha gösterdik.

Onların gölge bakanlarıyla benim sekreter bakanlarımı görüştürerek ilişkileri neredeyse kurumsal hale getirmiş gibi olduk. Mehmet Şimşek ekonomi planımızı, yani “Kim verirse versin, hangi koşulda verirse versin, bize sıcak para versin” çırpınışımızı anlatırken şöyle diyecek:

“Bu programa güvenin, ülkenin ana muhalefeti bile arkasında!"

Ana muhalefet şimdilik bizim katımızda etkili oluyormuş havasında olsun ki işi kutuplaşmadan uydulaşmaya çevirelim.

***

Uydu sözcüğünü sevdim!

İkide bir söyleyip duruyorlar ya, “Memleketi kutuplaştırdınız” diye. İşte bunu bırakıyoruz. Uydulaşmaya geçiyoruz.

Ülkeyi şahsım yönetecek, herkes şahsımın etrafında uydu olacak.

Uyduğu kadar uydu, uymadığı kadar uymadı deriz!

CHP ile kurduğumuz düzeyli ilişki ezeli-ebedi çıkar amaçlı ortağımız MHP’nin açıklama bombaları atmasına neden oldu. Bana da laf atmış, “Bi gel görüşelim” diyor! Ardından da CHP ile MHP’nin arası gerildi.

Tam bana göre. Zaten kurt da dumanlı havayı sever. Şimdi CHP’yi MHP çizgisine çektik mi planlarımızdan biri daha rayına oturacak demektir. Böylece CHP’yi iktidara yürüyen değil, MHP ile didişen bir parti haline getiririz. CHP istediği kadar önceliği halkın gündemine versin, ben onu etrafımda uydu, MHP’nin etrafında karşılıklı yumruk sallayan haline getirdim mi aziz milletim şöyle düşünür:

-Bunlara devlet emanet edilmez!

Bütün mesele bunu yerleştirmek.

Meral Hanımefendi’yle görüşmem de meyvelerini veriyor. İYİ Parti’yi iyice dağıtıyoruz, daha ne olsun. Bir ara yüzde 20’lere doğru gidiyorlardı, işimizi hayli zorlaştırmışlardı. Şimdi Meral de iyi bir uydu olma kıvamına geldi.

Sahaya Sinan Oğan’ı da sürdüm. “Mekânın sahibi geldi” deyip çıktı sahaya. Eee 1 milyon dolara villa alınca mekânın sahibi olursun!

***

İtalya’da Mussolini Beyefendi’nin izinden giden Meloni Hanımefendi’nin özel davetlisi olarak G-7 zirvesine çağrıldık. G-7’ler, dünyayı yeterince yediler, üstüne de geğirdiler. Şimdi de aç ülkelerden kimse ülkemize gelmesin, dediler.

Nasıl olacak bu iş?

Ben yıllar önce AB’ye söyledim. Dedim ki:

“Biz yük olmaya değil, yük almaya geliyoruz!”

Sağ olsunlar ilk yıllarda bizim arkamızda durup içeride köklü bir mıntıka temizliği yapmamızı sağladılar. Şimdi işleri bir kez daha bize düştü.

Göçmen deposu olmamızı istiyorlar.

Neden olmasın?

Her şeyin bir bedeli var. Bastırsınlar parayı, doyursunlar sarayı, iyi tutsunlar şahsımla arayı.

O zaman ne kadar yükleri varsa alırız!

Göçmen işi çok uçlu bir iş oldu. Milyonlarca Suriyeliyi içeride kaçak olarak çalıştıran uyanık girişimcim bol kazanç elde ediyor.

AB, rahatlattığımız için bize teşekkür ediyor.

Müslüman Kardeşlerimiz bize bağlılıklarını eksik etmeden çoğalıyor.

AB’nin göçmen deposuyuz.

ABD’nin BOP eş başkanıyız!

Şahsımı yıkmaya kalkan önce bunları düşünsün!