Mustafa BALBAY admin


Şahsıma mektuplar (29) Eyyy La Fontaine!

Şahsıma mektuplar (29) Eyyy La Fontaine!


Bu hafta şahsımın kim olduğunu herkesin anlayacağı şekilde ifade etmenin zamanı geldi.

 

 

 

Sokak köpekleri üzerinden başlattığımız tartışma son derece verimli, son derece gerilimli ve istenen bölünmeyi sağlayacak şekilde ilerliyor.

Biz, sokak köpeklerine, onların peşindeki üç beş çapulcuya pabuç bırakacak değiliz. Şeytana pabucunu ters giydirmiş bir şahsiyet olarak meydanı köpeklere mi bırakacağız?

Böyle düşünenin aklına şaşarım.

Önce şu La Fontaine denen yazar bozuntusuna haddini bildirmek lazım. Karga, tilki, köpek, kurt, aslan, geyik doğada ne bulduysa onlar üzerinden insanlara ders vermeye kalkıyor. Bize kim ders verebilir ki?

Bir de Ezop denen zirzop var. Anadolu’da yaşaması, hayvanlar üzerinden insanlara ders vermeye kalkmasını gerektirmez.

***

Herkesi şahsım karşısında hizaya davet ediyorum. Kimse şahsıma merhamet dersi veremez. Bu ormanın en güçlüsü bizsek attığımız her adım doğru adımdır.

Son seçimlerde orman haritası kırmızıya boyanınca elbette çok öfkelendik ve doğada hangi canlı kırmızıyı görünce hangi ruh haline girerse biz de girdik.

Ne var bunda?

 

 

 

Biz, bizim olan şeyleri bize ait kılmak için çakaldan daha uyanık değil miyiz? Panterden daha acımasız değil miyiz? Çıtadan daha hızlı koşmaz mıyız? Tilkiden daha akıllı davranmaz mıyız?

Bunu anlamayanlar bizi olmadık şeylerle sınamaya kalkıyor. Kendini hayvansever diye tanımlayan zavallılara sesleniyorum.

Bu ormanda en güçlü olan en haklı olandır.

Engerek yılanı işimize yarıyorsa en gerekli yalanı bulup onunla yolumuza devam ederiz.

Karşımıza kaplan çıksa yanımıza onu yenecek güç alır, “Payımızı kap lan” deriz, devam ederiz.

Biz cilalı imaj devriyiz. Ormanda kumanda diye bir alet icat ettik. Öküz, eşek, ayı, geyik, ceylan, dana, manda, herkesin elinde kumanda. Neyi istiyorsak onu izliyorlar.

Yurtseverim diyenler çırpınsın dursun.

Biz diyoruz; kartaldan yüksek uçuyoruz, 13 uçaklı kafile.

Onlar diyor; memlekette herkes aç, dolmuyor hiçbir file.

Geçin bunları, nafile.

 

 

 

Bu çevreci ayaklarına da iki çift pençem var. Yav bizden daha büyük çevreci var mı? Çevremizde olup aç ve açıkta olan var mı? Doların yeşilinden daha yeşil dağlarımıza, Avro’nun mavisinden daha mavi denizlerimize, çevremizde kimin işine yarar diye bakmıyor muyuz? Onlara tahsis etmiyor muyuz?

Bunlar çevreci geçinir, çevreden anlamaz.

Şahsım diyor; dağdan çam aşır.

Onlar diyor; kirli çamaşır!

***

Bir de şu adalet konusu var. Kimse bize merhamet dersi veremeyeceği gibi adalet dersi de veremez.

Neymiş? Bütçeyi adil dağıtmıyor muşuz?

Herkesin anlayacağı dilde anlatayım. Hazine’yi koyarım önüme; bir bana bir emekliye, bir bana bir memura, bir bana bir esnafa, bir bana bir çiftçiye...

Payını veriyorum herkese.

Boş kalmıyor hiçbir kese!

Buna hayır diyeni demek ki kumanda edemiyoruz. Ya onların kumanda aletini değiştirmek lazım ya da ellerinden kumandayı almak lazım.

 

 

 

Bir kez daha ifade ediyorum; doğada şahsımdan üstünüm diyen varsa sokaktaki yerini alsın, yasası da hazır!

Anadolu’da pars bırakmamışım.

Parsayı size mı bırakacağım!