Mustafa BALBAY


Şahsıma mektuplar (41) Hilezof!

Şahsıma mektuplar (41) Hilezof!


                                                                    

 

Savaş gibi seçimin de hile sanatı olduğunu yeri geldikçe söylüyorum! 

 

 

Memlekette çözmek yerine kullanmayı tercih ettiğimiz pek çok sorun var. Bunları tabana yayıp milletimin tümünü başka şey düşünemez hale getirmek kolay olmuyor. 

 

Her şeyden önce insanlara ne düşünmesi gerektiğini öğretiyoruz. Allah korusun, nasıl düşünmek gerektiğini öğrendiler mi felaket! Asıl olan hangi konuda ne düşüneceğini iyice yerleştirmek. Bunun için tekrar şart! Sürekli aynı şeyi tekrar ettireceksin ki artık düşünmeyecekler, kendiliğinden söyleyecekler! 

 

Böylece milletimi büyük bir zahmetten kurtarmış oluyorum. 

 

Düşünmek o kadar kolay bir şey değil! Milletim hap gibi düşüneceği şeyi alıyor, rahatlıyor! 

 

Bu derin bir mevzu! 

 

Milletim için söylemiyorum; düşünme işine kafa yoranlara sesleniyorum:

 

Kendinizi yormayın, başınızı da belaya sokmayın. Bizde her konuda hazır düşünce paketleri var. Alın istediğiniz gibi kullanın!

 

***

 

Tarihte de adı geçen anlı şanlı filozoflara da bir çift sözüm var ama onlarla aynı seviyeye inmekten hoşlanmıyorum. Şahsım daha düşünce oluşturmadan karşıma geçip, “Az sonra söyleyeceğiniz her şeye katılıyorum. Çok güzel buyuracaksınız” diyen danışmanlarıma, “O zaman bana güzel bir unvan daha bulun. Sosyal bilimler çılgına dönsün” dedim. Aralarında yarışa girdiler. Unvanlar buldular, birinciliği şuna verdim:

 

Satılmayan Konteyner Evler Neredeyse Yok Fiyatına Satılıyor!

Local Plan

Hilezof!

 

Bu filozoflara da iyi bir cevap olur! Filozof sözcüğü de “filo”dan mı geliyor, kafama takıldı. Danışmanlar öğle değil dediler. Öyleyse biz filozofun konvoylusunu kurarız diyecektim.

 

Neyse... Onlar da çekilmez zaten. 

 

Ben diyorum pirzola, onlar diyor Emile Zola!

 

Halka neyi nasıl söyletmek gerekir, asıl bunun inceliklerini anlatacaktım.

 

Bana en büyük ilhamı kitle imha silahları verdi. Nükleer, kimyasal, biyolojik silahlar! Gerçekten de insanları kitleler halinde öldürmek vahşi bir şey. O zaman kimden oy alacaksın? Kimi soyacaksın? Bire kendini bilmez dünya beşten küçüktür goygoycuları!

 

Ölü seçmenlere oy kullandırmak da eski ustaların getirdiği bir yöntem ama ben daha güzelini buldum:

 

Kitle imal silahları!

 

İstediğin gibi düşünecek, istediğin gibi hareket edecek insanlar imal et, rahat et!

 

Bunun için başlıca güç medya! 

 

Medyayı ele geçirdin mi, toplumsal beyni ele geçirdin demektir. 

 

 

Medyanın yüzde 95’ine doğrudan hâkimiz. Ne dersem, tümü aynı başlıkla, aynı canlı yayınla duyuruyor. 

 

Öteki imal gücü de sadece bize inanan din adamları! Onlar ne diyeceğini biliyor. 

 

Bir başka gücümüz de paraya tapanlar! Onlara istediklerinden daha fazla para verip her an bunu kaybedebileceklerini hissettiriyoruz! 

 

O his anı var ya, bütün sisleri dağıtıyor!

 

***

 

Birkaç örnekle hilezofluğun meyvelerini anlatayım...

 

Ülkeyi 150 milyar dolar dış borçla devraldım, bunu 600 milyar dolara çıkardım. Bunu değil şunu milletimin diline düşürdüm:

 

Belediyeler çok borçlu!

 

Sayıştay’ı Saraytay yaptım. Bütün denetleme kurumlarını lağv ettim. Gelir gelmez “Nereden buldun” yasasını kaldırıp “Nereden buldunsa buldun” anlayışını getirdim. Bunu değil, şunu milletimin diline düşürdüm:

 

Konserlere kaç para gitti!

 

Böylece milletin neşesini de kontrol altına almış oluyoruz!

 

 

Ortağım, “Terör örgütü başı Meclis’te konuşsun” dedi. Herkes bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyor. Milletimin diline şunu düşürdüm:

 

Bunu bir tek o söyleyebilirdi!

 

Böylece sınırsız düşünme özgürlüğü kullanan bir kişi var! Yetmez ki?

 

Bütün bunlardan sonra milletim ne diyeceğini çok iyi biliyor:

 

Reisin bir bildiği vardır!

 

Eeee... Şahsım uçmaz millet uçurur!