Yönetim anlayışımızın köklü biçimde rayına oturduğu günlerden geçiyoruz. Parti sayısının olabildiğince çok, otoritenin tek olduğu bir sistemin ne kadar güzel sonuçlar verdiğini yaşayarak görüyoruz.
Terörsüz Türkiye isteğimizi hedefe koyduk. Bunu gerçekleştirmek için “devlet aklı” gerekiyordu. Sağ olsun Devlet Bey bu aklı bize fazlasıyla verdi, bol bol kullanıyoruz.
Herkesi hedefe kilitleyip sonuç bekleme dönemindeyiz. Terör örgütü ya silahları gömecek ya da biz onları silahlarıyla gömeceğiz. Önerimiz bu kadar net ve demokratik. İkisinden birini seçecekler.
Muhalefet partileriyle görüşme işini DEM’e verdik. Bir tur attılar. Sağ olsun Özgür Bey konuşmayı çok sevdiği için bu konuda da hazırlık yapmış. Dört ciltlik konuşma bekliyordum. İkinci ciltte bıraktı. Komisyon önerisi getirmiş. Bizde işi “komisyona havale etmek” fena yol değil. Bunu aşağıda tartışsınlar.
Bu sürecin devamında işler millete anlatabileceğimiz gibi giderse “Bakın biz yaptık, ne güzel oldu” deriz. Gitmezse “CHP işi yokuşa soktu, DEM’in aklını çeldi. Cehape yüzünden olmadı” deriz!
En ideali terör örgütüyle birlikte cehapeyi de gömmek ama...
***
Ekonomide kötü gidişi durdurmak için elverişli yolu buldum:
Milleti milletle karşı karşıya getirmek!
Bunun için “boykot” teorisini ortaya attık. Benim milletim pahalı bulduğu ürünü protesto edecek, almayacak. Esnaf maliyet hesabı yapıp müşteriye kızacak. Müşteri reis boykot etmemizi istedi diyecek. Esnafın içinden biri maazallah, haddini aşıp, densizlik edip, edepsizleşip, cibilliyetsiz bir tavırla, “Git reisten al o zaman” derse hemen kamu düzenini bozma suçundan içeri atarız. Böylece herkesi sustururuz.
İster Webde İster Cepte Hem e-Fatura Hem Ön Muhasebe
Logo İşbaşı
Benim milletim neciptir, istediği ne yat ne ciptir. Azıcık aşım dertsiz başım ne güzel cümle. Eldeki bir daldaki ikiden iyidir ne büyük felsefe. Sürüden ayrılanı kurt kapar ne derin bir yönetim anlayışı.
2025 yılı bütçemizi böylesi derin bir yaklaşımla hazırlayıp uygulamaya koyduk. Cehapenin iş bittikten sonra protesto etmesi icraatımızın kesintisiz devamı bakımından önemli.
Benim boykot çağrımdan sonra Özgür Bey de kırmızı kart uygulaması başlatmış. Çok renkli bir buluş. Ancak VAR hakemleri bizim kontrolümüzde, onlar bu kartı iptal eder. Anlaşılan önümüzdeki maçlar çok renkli geçecek. Bunu ayrı bir mektupla sahaya sürmeli.
***
Biz işimize bakalım. Sonuçta çok partili tek otoriteli sistemi rayına oturttuk. Yeri geldikçe söylüyorum, Türkiye’de demokrasi gereğinden fazla. Bugünlerde o fazlalıkları alıp Suriye’de değerlendiriyoruz.
Şahsım otoritesini kabul etmek şartıyla bütün partiler faaliyet gösterebilir. Devlet Bey’le otoriteyi paylaşmamızı da gizemli hale getiriyoruz ki su bulanıkmış gibi görünsün. Böylece bulanık suda alık avlıyoruz. Kimi birbirimizden haberdar olmadığımızı söylüyor. Kimi şahsımı Devlet Bey’in yönettiğini düşünüyor. Kimi tam tersi olduğunu, şahsımın onu öne sürerek kalkan gibi kullandığımı yorumluyor.
İşte size eşsiz bir yönetim anlayışı.
Dünyanın en iyi doktoru bile teşhis koyamadığı hastalığı tedavi edemez.
Biz de teşhis dışı faaliyet gösterip son derece kontrollü bir belirsizlik yaratıyoruz.
Böl-parçala-yönet yöntemini bulmuşlar, övüne övüne anlatıyorlar. Şahsım muhalefet partilerine bunun âlâsını uyguluyor:
Böl-parçala-kendine kat!