Mustafa BALBAY admin


Şam-piyonluk!

Şam-piyonluk!


Türkiye-Suriye ilişkilerinde, yaşamımızın her alanını etkilemeye başlayan Suriyeli sığınmacılar konusunda, Ortadoğu dengelerinde önemli bir virajın eşiğindeyiz.

Erdoğan’ın Esad’la görüşebileceğini açıklaması... Randevunun “an meselesi” olduğunu söylemesi...

 

 

 

Esad’ın böyle bir görüşmeye sıcak baktığı mesajlarını paylaşması...

Bütün bunlar 2011 yılından bu yana giderek büyüyen sorunların çözümü için bir sürecin başlayabileceği umutlarını veriyor. 

Üst üste dizili 41 düğüm var. Bunların çözümünü bir görüşmeye bağlamak akıldışı olur. Ancak bir yerden başlamak gerekiyorsa, o yer burası! İki ülke cumhurbaşkanının görüşmesi ve devamında stratejik bir yol haritasının yapılması...

İki lider arasında, iki liderin elinde olmayan nedenlerle yeniden gerilimli süreç başlayabilir. Zira bölgenin çok tarafı var. Al İsrail’i vur İran’a... Gözet Rusya’yı dön Amerika’ya!

***

Fotoğrafın büyük kısmından başlamak gerekirse... Rusya, Erdoğan-Esad görüşmesinin gerçekleşmesinden yana. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinde Putin’in sözcüsü Peskov’un açıklamaları yol alındığını gösteriyordu. 

ABD ise bu görüşmeye soğuk. Daha net anlatımla; ABD bölgedeki politikalarını Ankara-Şam gerginliğinin sürmesine göre ayarladı. 

Geçen hafta Kayseri’den Suriye’nin kuzeyine kadar Türkiye’nin gündemine oturan olayların tümünün ABD politikalarının işine yaradığını vurgulamak gerek. ABD’nin Türkiye de dahil olmak üzere Ortadoğu’daki temel politikası şu:

 

 

 

Bağımsız karar verebilecek güçte ülke olmasın, her ülke komşusuyla düşman, ABD ile dost olsun!

İşte böyle bir ortamda Erdoğan ABD’ye gitti. Büyük olasılıkla oradaki temaslarında, kendisine Ameri-kan politikası bir kez daha anımsatılıp gereği istenecek. ABD şöyle bir yol da izleyebilir:

- Al F-16’yı ver Suriye’yi!

Erdoğan kendisinin ve Türkiye’nin uzun erimli yararlarını düşünüyorsa, ne olursa olsun Suriye ile başlama olasılığı beliren diyalog kapısına duvar örmemeli. Ancak stratejik değil de taktiksel bakarsa, değişir!

Başta vurguladığımız gibi, şu ara verilecek karar çok önemli. ABD’de başkanlık seçimlerinin yaşandığı dönemlerde gözler daha çok içe çevrilir. Bugün de öyle. 

İsrail’in Gazze’de bütün acımasızlığını konuşturduğu, İran’ın “reformcu” bir cumhurbaşkanı ile ne kadar yol alabileceğinin tartışıldığı günlerde olduğumuzu da bunların yanına koyalım.

Eğer Erdoğan-Esad diyaloğu başlarsa, Arap Birliği ile de ülkesini terk etmek durumunda kalan Suriyelilerle ilgili olumlu adımlar başlayabilir.

***

Başlık, 2013 yılında Silivri zindanından kaleme aldığımız yazılardan birinin başlığıydı. Nisan 2011’de başlayan sığınmacılar konusunda izlenen politikaların yanlışlığına dikkat çekmiştik. Şöyle demiştik:

 

 

 

Aman dikkat... Suriye’ye girip şampiyon olacağız derken, Şam piyonu olmayalım!

Aradan 12 yıl geçmiş, geldiğimiz tablo ortada. 

Bu anımsatmayı “Bakın, biz haklı çıktık” yaklaşımıyla yapmıyoruz. Şu nedenle yapıyoruz:

Eğer bugün oluşmuş olan hava, diyaloğa evrilmezse, hem Türkiye’yi hem Suriye’yi daha kötü günler bekliyor!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “iktidarın işine yarıyor şeklinde görünse bile” Esad’la diyalog için üzerine düşeni yapacağını söylemesi, daha ileri gidip Şam’a gideceğini açıklaması da önemli. Özel, temmuz ayı içinde Şam’da Esad’la görüşecek.

Tablo bu görüşme öncesi Erdoğan-Özel görüşmesinin olabileceğini gösteriyor.

Yeni dönemin ilk düğmesi iliklenmek üzere...

Çok kırılgan, her an terse dönebilecek, provokasyonlara açık bir süreç!  

Dileriz yanlış iliklenmez...