Mustafa BALBAY admin


Suriye ile barış!

Suriye ile barış!


Dış gündem iç gündemle yarışıyor. Son haftalarda arada bir ısıtılıp çekilen sonra yeniden gündeme gelen konu Erdoğan’ın Esad’la görüşmesi.

 

 

 

Artık yeni şarkı şu:

Bir gece ansızın görüşebiliriz!

Dışişleri bakanı da bu iklimin oluşması için arada demeç gazı veriyor, “Zamanın ruhu barışı çağırıyor” diyor.

Özünde sadece bugünün değil, bütün zamanların ruhu barışı çağırıyor ama özellikle bizim coğrafyada barış, savaştan daha zor.

Her şeye karşın Erdoğan-Esad görüşmesinin hem Türkiye’nin iç dengeleri hem bölge barışı açısından olumlu olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Ancak tıpkı 29 Nisan 2011’de Hatay’ın Yayladağı ilçesinden topraklarımıza giren 300’e yakın Suriyeliyi karşılarken önüne arkasına bakmadan hareket edişimiz gibi yeni dönemin de altyapısını hazırlamadan adım atmamak gerekiyor.

***

Geçen hafta Esad Moskova’daydı. Putin’le görüştü. Görüşmeden sonra yapılan açıklamada klasik bölge konularının konuşulduğu ifade edildi. Kremlin sözcüsü Peskov, Rusya’nın Türkiye-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini istediğini vurgulamakla yetindi.

Dileriz yanlıştır! Bize ulaşan bilgiler Esad’ın Türkiye’den kimse ile görüşmek istemediği yönünde. Gerçi Putin, “Türkiye ile görüş” dediği an Esad elbette görüşür ama Moskova buluşmasında Esad’ın Türkiye’ye ilişkin şu değerlendirmeyi yaptığı konuşuluyor:

 

 

 

“Suriye’nin bugünkü noktaya gelmesinde önemli etken Türkiye. Ülkemi mahveden güçlerin önemli bölümü hâlâ Türkiye’de yaşıyor ya da Türkiye tarafından destekleniyor. Şu aşama bu ülkeden herhangi bir liderle görüşmekten yana değilim.”

Bu tanıma sadece Erdoğan’ın değil, Özel’in de girdiği anlaşılıyor. Yenide altını çizelim, bu bilginin yanlış çıkmasını dileyelim.

Yazının başında, Suriye ile barış süreci oluşturulacaksa altyapısı sağlam kurulmalı değerlendirmesi yapmamızın nedeni bu durumdu. Türkiye’nin Suriye yönetiminin ve Suriyelilerin lehinedir diye düşündüğü ülkenin kuzeyinde briket evler yapma projesi bile Şam’dan farklı görünüyor! Oradan bakış Türkiye’nin, Suriye topraklarında BM’nin kuralları dışına çıkarak hareket ettiği yönünde.

***

Geçen hafta sadece Rusya-Suriye diyaloğu yoktu. Aynı zamanda ABD-İsrail ve Çin-Filistin diyaloğu vardı.

Netanyahu ABD kongresinde konuştu. Defalarca alkışlandı. Ayakta karşılandı, ayakta uğurlandı.

Saat dilimleri de dikkate alındığında aynı süreçte Pekin’de Hamas ve El-Fetih temsilcileri buluştu. Çin’in ev sahipliğindeki görüşme sonrası yapılan açıklamada Hamas’la El-Fetih arasındaki 17 yıldır süren ayrılığın son bulduğu, ortak hükümet kurulacağı belirtildi.

 

 

 

Netanyahu’nun ABD kongresindeki konuşması Türkiye’de büyük tepkiyle karşılanırken bir istem de öne çıktı:

Türkiye de Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı çağırsın. Parlamentoda konuşsun!

Erdoğan bu isteme sitemle yanıt verdi:

“Mahmud Abbas bu yöndeki teklifimizi reddetti!”

Türkiye’nin dış politikasının neredeeen nereye geldiğini gösteren önemli bir durumu Erdoğan’ın ağzından öğrenmiş olduk!

Türkiye, bölgede birbiriyle savaşan taraflar dahil, herkesle görüşebilen bir ülkeydi. Bu özelliğimizle bölgemizde tektik. Örneğin, sekiz yıl süren İranIrak savaşında Türkiye, Tahran’la da Bağdat’la da görüşebilen tek bölge ülkesiydi. Esirlerini, ağır yaralılarını Türkiye üzerinden değiştirdiler.

Şimdi değil bütün taraflarla görüşmek, ülkelerin içinde bile taraf tutar hale geldik!

İşte geldiğimiz tablo!

Dış politikanın sonuçları bir günde çıkmaz.