Osman DOST


Suriye Üzerine Yürüyen İsrail’e Kim Dur Diyecek?

Suriye Üzerine Yürüyen İsrail’e Kim Dur Diyecek?


 

Suriye, yıllardır süregelen iç savaşın yarattığı yıkım ve kaos ile büyük bir felaketin ortasında kalmış durumda. Bu savaş, sadece Suriye halkını değil, tüm bölgeyi etkileyen bir dram haline geldi. Savaşın yarattığı tahribat, milyonlarca insanın evlerinden, yurtlarından, topraklarından olmasına yol açtı. Bugün, Suriyeli mülteciler, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkede sığınmacı olarak hayata tutunmaya çalışıyor. Suriye'nin içinde ise devlet otoritesinin neredeyse tamamen kaybolduğu, halkın en temel güvenlik ve ihtiyaçlarını bile karşılamada zorlandığı bir durum söz konusu.

 

Ancak, böyle bir ortamda bile, Suriye'nin topraklarında sadece bölgesel değil, uluslararası güçlerin de çıkarları devreye giriyor. Bir tarafta Suriye'yi yıllardır kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan rejim, diğer tarafta ise bölgedeki siyasi dengeleri değiştirmeye yönelik hareket eden dış aktörler bulunuyor. Bu dış aktörlerden biri de İsrail'dir.

 

İsrail’in Suriye'deki Hareketliliği

 

İsrail, Suriye'nin iç savaş nedeniyle yaşadığı kaos ortamını fırsat bilerek, hem karadan hem de havadan Suriye'nin farklı bölgelerinde askeri faaliyetlerde bulunuyor. Son dönemdeki İsrail saldırıları, özellikle Suriye’nin başkenti Şam’a yönelik askeri operasyonlar, bölgedeki gerilimi daha da artırmış durumda. İsrail, bu saldırılarla, hem Suriye'nin zayıflamış yönetiminden hem de dünya kamuoyunun bu konuya yeterince müdahil olmamasından faydalanıyor. Aslında bu bir fırsatçılıktır, adeta korsanlık ve haydutluk anlamına gelir. Böylesi bir ortamda, uluslararası toplumun bu duruma kayıtsız kalması, İsrail'in Suriye'ye yönelik eylemlerinin daha da cesaret bulmasına yol açıyor.

 

Suriye’deki Yönetim Boşluğu ve İsrail’in Fırsatçılığı

 

Suriye, iç savaş nedeniyle her geçen gün daha fazla yıkım yaşadı ve bu durum, Suriye hükümetinin kontrolünü kaybetmesine sebep oldu. Devletin çeşitli bölgelerdeki gücü zayıflamış, ordu parçalanmış ve ekonomisi çökmüştür. Savaş, Suriye halkını ciddi şekilde mağdur etmiş ve milyonlarca insanın hayatını altüst etmiştir. Aynı zamanda, ülkedeki çok sayıda bölgesel aktörün de etkisiyle, Suriye'nin topraklarında yönetim boşluğu ortaya çıkmıştır.

 

İsrail, bu boşluktan faydalanarak, kendi askeri stratejilerini bölgedeki zayıflık ve belirsizlikten besleyerek uygulamaktadır. İsrail'in Şam’a yönelik saldırıları, sadece askeri bir operasyon değil, aynı zamanda stratejik bir hamle olarak değerlendirilebilir. İsrail, Suriye'nin zayıf hükümetine ve yerleşik orduya karşı açık bir askeri üstünlük kurarak, bölgedeki kendi çıkarlarını daha da pekiştirmeye çalışmaktadır.

 

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta, uluslararası toplumun bu duruma karşı duyduğu kayıtsızlıktır. Birçok uluslararası güç, Suriye'deki iç savaş ve karmaşa nedeniyle bölgedeki gelişmelere müdahil olmak istememektedir. Bu da İsrail’in, hem askeri hem de siyasi olarak daha serbest hareket etmesine yol açmaktadır. Bu durum, uluslararası hukukun ve adaletin hiçe sayıldığı, güçsüz ve çaresiz bir halkın acılarının daha da derinleştiği bir tabloyu ortaya çıkarmaktadır.

 

Medeni Dünyanın Kayıtsızlığı

 

Bugün, İsrail’in Suriye üzerindeki saldırgan tutumu, dünya genelinde büyük bir sessizlikle karşılanmaktadır. Birçok devlet, kendi iç meseleleri ve ulusal çıkarları nedeniyle Suriye’deki gelişmelere müdahale etme konusunda isteksiz davranmaktadır. Oysa ki, Suriye’nin iç savaşın pençesinde olduğu bu dönemde, bu tür saldırıların uluslararası barışı ve güvenliği daha da tehdit edeceği açıktır.

 

İsrail’in, hiçbir somut gerekçe göstermeden Suriye’ye saldırması, adeta bir fırsatçılık örneğidir. Böylesi bir durumu, ne insani değerler ne de uluslararası hukuk kabul etmektedir. Fakat, bir kez daha görüyoruz ki, güçlü ve etkili devletler, bu tür eylemleri göz ardı edebilmekte ve bu durumu sadece kendi çıkarlarına göre şekillendirebilmektedirler. Bu da aslında, “güçlünün haklı olduğu” bir dünyanın yeniden şekillenmesine yol açmaktadır.

 

Sonuç Olarak Ne Yapılmalı?

 

Bugün, Suriye'nin yaşadığı bu acımasız savaş ve İsrail'in Suriye'ye yönelik askeri operasyonları karşısında dünya kamuoyunun daha etkili bir şekilde sesini çıkarması gerekmektedir. Suriye halkının yaşadığı insani dramı, sadece bölgesel bir mesele olarak görmek, bu savaşın önlenebilir sonuçlarını göz ardı etmek anlamına gelir. İsrail’in Suriye üzerindeki hareketliliğine dur demek, sadece uluslararası toplumun değil, vicdanlı her insanın sorumluluğudur.

 

Dünya ülkeleri, güçlü bir uluslararası dayanışma içinde hareket ederek, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli ve ülke üzerindeki dış müdahaleler en aza indirgenmelidir. Bu durum, sadece Suriye'nin geleceği için değil, bölgedeki genel barış ve güvenlik için de büyük önem taşımaktadır.

 

İsrail’in eylemlerine karşı etkin bir duruş sergilenmeli, Suriye halkının çektiği acıların daha da derinleşmesine fırsat verilmemelidir.