Mustafa BALBAY


‘Terörsüz Türkiye’ terörü!

‘Terörsüz Türkiye’ terörü!


 

Dün güne, Bolu Kartalkaya’daki yangın haberiyle başladık. Böylesi acıların tarifi yoktur. Okullarda ara tatilin başladığı haftanın başında, insanların bir nebze nefes alıp enerji depolamak, dinlenmek için gittikleri, mevsimin en gözde tatil yerinde, ölüm!

 

 

 

Albert Camus’nün “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, insanların ölüm şekline bakın” sözünü anımsadık ister istemez.

 

“Yenidoğan çetesi”ne baktığınızda, insanlar daha dünyaya gözünü açmadan ölüyor.

 

Narin cinayetine baktığınızda, insanlar daha hayata atılmadan ölüyor.

 

Çırak ölümlerine baktığınızda, insanlar daha tam ücret almadan ölüyor.

 

İş cinayetlerine baktığınızda, insanlar ekmek parasını kazanırken ölüyor.

 

Trafik kazalarına baktığınızda, Azrail kol değil yol geziyor.

 

Kadın cinayetlerine batığınızda, özgürlüğün bedeli ölüm.

 

Tatil beldelerinden sevinç dolu insan fotoğrafları değil, ölüm görüntülerini geliyor.

 

Kartalkaya’daki faciayla ilgili iktidarın aldığı ilk önlemler arasında yayın yasağı var! Keşke bunun yerine cumhuriyet savcılarından birinin görevi kamuoyunu bilgilendirmek olsaydı. İlk bulgulara göre suçlu, sorumlu kimse ortaya çıksaydı!

 

Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz! 

 

***

 

Kartalkaya’da karlardan alevler yükselirken ülkenin gündemi de ateşini korumaya devam ediyor. 

 

Hızlı Şarj Olur Mu?

Opel

Öylesine yaman çelişkiler ülkesiyiz ki bir yanda “Terörsüz Türkiye, terörsüz bölge” hedefi var, bir yanda iktidarın kapsama alanı dışındaki herkesin terörist ilan edilme süreci.

 

İktidar sadece belediye başkanlarının üzerine giderek ülkeyi yeterince geremediğini düşünmüş olmalı ki korku çemberini genişletiyor. 

 

Şu sarmala bakın:

 

İnsanların sert tepki vereceği, kabul edilemez, ağır bir hukuksuzluğa imza atıyorsunuz. Sonra tepki verenlerin sözlerinden suç üretip gözaltına alıyorsunuz. Gözaltını korku salan bir yöntemle uygulayıp “adli kontrolle” ya da “ev hapsi” kararı ile serbest bırakıyorsunuz. Böyle bir kararla özgürlükleri kısıtlananlar yelpazesi giderek genişliyor.

 

Gazeteci arkadaşımız Özlem Gürses.

 

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş.

 

CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı Cem Aydın.

 

Bir çırpıda aklımıza gelen isimler. 

 

Bu tabloya baktığımızca şu tanımlamaları yapmamak elde değil:

 

Türkiye tam bir yarı açık cezaevi.

 

Her ev bir hapishane.

 

Her karakol güne başlama yeri.

 

***

 

 

Son olarak Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ da yine baskın usulü gözaltına alındı. Dün akşam saatlerinde serbest bırakıldığı açıklandı ancak ardından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildiği bilgisi geldi. Kendisine yüklenen suç da serbest piyasa ekonomisi gibi! Cumhurbaşkanına hakaret, kin ve nefret duygularını körüklemek, terör kapsamlı suç!

 

Akla ne geldiyse servis ettiler, ardından tutuklama talebiyle sevk ettiler!

 

Bütün bunlar terörsüz Türkiye istemiyle ne kadar da uyumlu! 

 

Yeni bir sürece girdiğimiz görülüyor. Mesele ne demokrasi ne iç barış ne huzur ne hukuk devleti... Mesele bir dönem daha iktidarı, seçimden önce garanti etmek!

 

Eğer bu başarılırsa daha sonra bir dönem daha istemek kolaylaşacak!

 

Öyle düşünüyorlar.

 

Ancak madalyonun tersi de var. En çok korkutan en çok korkandır aslında. Çok korktuğu için korkutma gereği duyar. Korku çemberi genişledikçe kendisi de o çemberin içine girer!

 

Tarihimiz gösteriyor ki milletimiz zaman zaman korkunun esiri olsa da bir tek sandıkta korkmaz. Mühür eline geçti mi, “Şimdi güç bende” der!

 

Adı üstünde:

 

Mü-hür!