Armağan KULOĞLU


Türkiye açısından NATO Zirvesi

Türkiye açısından NATO Zirvesi


09-11 Temmuz 2024’deki NATO Zirvesi’nin her safhası ve yayınlanan Ortak Bildiri Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. Üzerinde durulan konulardan Rusya-Ukrayna Savaşı, Rusya ve Çin ile ilişkiler, Orta Doğu’nun istikrarı, Karadeniz’in güvenliği, terörle mücadele ve bunlarla ilintili hususlar Türkiye açısından öne çıkmıştır.

Rusya-Ukrayna Savaşı

Zirve’nin ana gündemi Ukrayna’ya yardım ve ittifakın güçlenmesi olmuştur. ABD/NATO, savaşın devam etmesinden yanadır. Bu durum, esasen ABD’nin olan ve daha sonra NATO tarafından kabul edilen yeni stratejideki Rusya’nın sıkıştırılması planının Avrupa ayağı uygulamasıdır. Bazı NATO üyeleri, savaşın devamından yana olmamasına rağmen, ABD ve NATO’yla birlikte hareket etme duygusu/manevi baskısıyla karşı karşıyadır. Almanya da kendisini, ülkesine uzun menzilli füze yerleştirilmesini onaylayan açıklama yapmak mecburiyetinde hissetmiştir.

Diğer taraftan ABD Başkanlık seçimini, Trump’ın kazanması hâlinde Ukrayna’ya desteğin mevcut yönetim kadar olmayacağı da düşünülmektedir.

Bu konuda Türkiye’nin politikası, bir an önce barışın sağlanmasıyken, NATO’nun savaşın devamından yana olması önemli bir çelişkidir. Türkiye savaşın başından itibaren tarafsız davranmaya özen göstermiş, tahıl ticaretine yardımcı olmuş, tarafları İstanbul’da bir araya getirmiş ve diyalogda kolaylaştırıcı rol oynamıştır. Bir taraftan da NATO kararlarına uymaya çalışmış, ancak Rusya’ya uygulanan yaptırımlara da genellikle katılmamıştır.

Geçen seneki Zirve’de müttefiklerin birbirlerine yaptırım uygulamamaları gerektiği yönünde alınan karar, bu yılki Zirve’de de teyit edilmiştir. Ancak konu Türkiye olunca iş değişmekte, çifte standart uygulanmaktadır. Türkiye, ABD’nin CAATSA yaptırımlarına maruz kalan yegâne NATO üyesidir. Mecburiyetten aldığı S-400’den dolayı F-35 programından dışlanmış, F-16 konusu ağırdan alınmış, Almanya Eurofighter’a engel koymuştur. NATO, bunlara seyirci kalırken, tahıl konusunda yine arabuluculuk yapmamızı talep edebilecek kadar da pişkindir.

Rusya ve Çin ile ilişkiler

Zirve’de Rusya, bir numaralı tehdit olarak odak noktası olmuştur. Çin bu sefer Rusya’nın Ukrayna savaşını sürdürmesine yardımcı olmakla suçlanmış, Avrupa-Atlantik güvenliği için sistemik zorluklar oluşturmaya devam ettiği ileri sürülmüştür. Çin de buna karşılık, NATO’yu Asya-Pasifik’te kaos yaratmakla suçlayarak, Rusya’yla ilişkisinin ticari çerçevede olduğunu vurgulamıştır.

Rusya da NATO bildirisinin, Ukrayna konusunda barış ve diyalogdan yana olmadığını gösterdiğini, NATO’nun askeri altyapısının Rusya sınırlarına, Ukrayna’ya doğru genişlemesinin de güvenliğine yönelik “kabul edilemez” bir tehdit olduğunu belirterek tepkisini dile getirmiştir.

Bu durumda NATO’nun küresel saflaşmada karşı tarafa, birbiriyle yakınlaşan Rusya-Çin ile Kuzey Kore ve İran’ı koyduğu anlaşılmaktadır. Ancak yine de Çin’i şimdilik Pasifik’ten dolayı düşman olarak ilan etmekten kaçındığı görülmektedir.

Zirve’de ŞİÖ’nün önde gelen ülkeleri açıkça suçlanmıştır. Rus sözcüsü bildiriye tepkisini belirtirken soru üzerine Türkiye’nin ŞİÖ’ye üyeliğine de değinmiştir. Açıklamasında, Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğu, Rusya ve Çin’le ilişkilerini geliştirmekle ŞİÖ daimî üyeliğinin ve NATO’nun değerleri ve dünya görüşüyle ŞİÖ’nun farklı olduğunu vurgulamış, mevcut statünün devam edeceğini ima ederek bir noktada malumu ilan etmiştir.

Orta Doğu’nun istikrarı

Konunun, Orta Doğu’da istikrarı sağlama yönünde değil, başta ABD, NATO üyelerinin ideolojik/politik görüş ve çıkarları istikametinde olduğu görülmüştür. Bunlardan en önemlisi de İsrail-Filistin/Gazze savaşıdır. Türkiye’nin Filistinlilerin katledilmesi karşısındaki hassasiyetini başka bir üye göstermemiştir. Sadece İspanya’nın diğer NATO müttefiklerini ikiyüzlülükle suçladığı bir çıkışı olmuştur. NATO Genel Sekreteri’nin “İsrail yalnız değildir” sözleri durumun vahametini göstermektedir.

Bu arada ABD’nin Kıbrıs’taki İngiliz AKROTİRİ üssü üzerinden İsrail’e milliyeti ve numarası belli olmayan ABD uçaklarıyla sürekli malzeme desteği yaptığı, hatta gizli olarak Özel Kuvvet askerlerini gönderdiğine ilişkin bilgiye rastlanmıştır.

İsrail’in Zirve’ye daveti ve ikili görüşmeler yapmasına fırsat verilmesi de ayrı bir açmazdır. İsrail’i NATO’nun gayrı-resmi üyesi olarak görme eğilimindedirler. İsrail, S. Arabistan, Mısır, bazı körfez ülkeleri ve Ürdün gibi ülkelerin katılımıyla İran tehdidine karşı, henüz adı konmamış ancak “Orta Doğu NATO’su” diye düşünülen bir ittifak anlayışını da canlı tutma niyetinde oldukları anlaşılmaktadır.

Karadeniz’in güvenlik ve istikrarı

Sonuç bildirgesinde Karadeniz ve Montrö konusunda “Karadeniz bölgesinde güvenlik, emniyet, istikrar ve seyrüsefer serbestisini korumayı amaçlayan Müttefik bölgesel çabalara, uygun olduğu hallerde 1936 Montrö Sözleşmesi yoluyla da olmak üzere, devam eden desteğimizi bir kez daha teyit ederiz.” İfadesi memnuniyet vericidir.

Ancak Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya arasında yapılan anlaşmayla, Dedeağaç, Varna ve Köstence hattını esas alan, askerî ve enerji iş birliği konularını kapsayan bir gelişmenin, Montrö’yü bypass etme düşüncesini akla getirdiği ve bunun aynı zamanda Doğu Akdeniz doğal gazının Avrupa’ya sevki için oluşturulmaya çalışılan güzergâhla ilişkisinin olduğu ve Dedeağaç’ın önemini daha da arttırdığı düşünülmektedir.

Terörle mücadele

Terörizm, NATO'nun karşılaştığı ikinci büyük tehdit olarak kayda geçmiş ve bu konudaki izleyeceği stratejiyi belirleyen belge de güncellenmiştir. Türkiye tarafından bu durum özellikle PKK/PYD/YPG’yle mücadelede yalnız kalmayacağı şeklinde algılandığından memnuniyetle karşılanmıştır.

Ancak Türkiye, bu mücadelede bugüne kadar ABD/NATO’dan destek görmemiş, tam aksine bunlar terör örgütlerine destek vermiş, Türkiye’nin güvenlik ve bekasını hedef alan devlet kurdurmaya çalışmıştır. “Gelişmeleri zaman gösterecek” şeklinde yorumlar yapılsa da Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir. İnandırıcı gelmemektedir.

***

-Türkiye; 2026 yılında yapılacak zirvenin Türkiye’de yapılmasından memnundur.

-Terörle mücadelede NATO’nun bugüne kadarki tutumu ümit vermemektedir. Sonuç bildirgesindeki ifadeyi NATO’ya sıklıkla üst perdeden hatırlatmalıdır.

-Rusya-Ukrayna politikası uygundur. Devam etmelidir.

-Rusya ve Çin’le ilişkilerini yüksek profil göstermeden daha da iyileştirmeli, ŞİÖ konusunda mevcut statüsünü korumalıdır.

-Gazze konusuna barışın tesisi ve insani açıdan önem vermeye devam etmelidir.

-İsrail’in, mevcut haliyle, NATO’yla ilişkisini engellemeye çalışmalı, Ortadoğu NATO’suna uzak durmalıdır.

-NATO’nun Montrö’ye atfı memnuniyet vericidir. Ancak bypasslara dikkat etmelidir.