Osman DOST


TÜRKİYE BU BADİREYİ NASIL ATLATIR?

TÜRKİYE BU BADİREYİ NASIL ATLATIR?


 

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bugüne kadar pek çok aşamadan geçmiş ve birçok zorlukla karşılaşmıştır. Yakılıp yıkılmış büyük bir imparatorluğun küllerinin üzerine kurulan Cumhuriyet, yıllar geçtikçe gerek dışarıdan gerekse içeriden gelen çeşitli tehditlerle karşılaşmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki ekonomik sıkıntılar ve ardından gelen sanayileşme hamleleri, devletin ekonomideki etkinliğini artırmak amacıyla çeşitli kamu kurumlarının kurulmasını sağlamıştır. Ancak ne yazık ki, zaman içinde bu kurumlar özelleştirme adı altında satılmış ve büyük bir kısmı neredeyse yok pahasına devredilmiştir. Hükümetlerin kamu kurumlarında yandaşlarına kadro açmak ve devleti ekonomik olarak daha yönetilebilir hale getirmek amacıyla attığı adımlar, ülkenin geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır.

 

Özelleştirme adı altında satılan veya dönüştürülen kamu kurumları, bazen sadece mali yükümlülüklerden kurtulmak amacıyla, bazen de siyasi ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda elden çıkarılmıştır. Ancak bu süreç, devletin stratejik önemdeki kurumlarını kaybetmesi anlamına gelmiş ve aynı zamanda ekonominin denetimi dışına çıkmasına yol açmıştır. Sonuç olarak, birçok kurum yok pahasına satılırken, ulusal üretim ve kalkınma hedefleri geriye gitmiştir.

 

Günümüzde, kamu kurumlarının özelleştirilmesiyle ilgili tartışmalar, özellikle ekonomik darboğazların derinleşmesiyle yeniden gündeme gelmiştir. Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizin çözülmesi için ciddi ve köklü adımlar atılması gerekmektedir. Bu noktada, devletin rolü yeniden tanımlanmalı ve kamu kurumları yeniden yapılandırılmalıdır. Yeni yasal düzenlemelerle, kamu kurumlarının şirketleşmesi sağlanmalı ve eski kamu kurumu niteliğini yeniden kazanmaları sağlanmalıdır. Örneğin, Türk Telekom, TEAŞ, TÜVASAŞ gibi kurumlar ve maden sektöründeki kurumlar, kamu kurumu olarak yeniden yapılandırılmalı ve stratejik öneme sahip alanlarda devletin kontrolü artırılmalıdır.

 

Devletin ekonomideki denetimi artırması için, Merkez Bankası'nın yönetim modeline benzer bir modelle, kamu kurumlarının yönetici atamaları yeniden düzenlenmelidir. Bu kurumlar, şirketleşme yoluyla daha etkin bir şekilde çalışabilir, ancak kamu yararını koruyacak şekilde devletin kontrolünde olmalıdır. Ayrıca, bu kurumların başına atanacak yöneticiler için belirli görev süreleri belirlenmeli, ancak gerekli durumlarda bu süreler uzatılabilmelidir.

 

Bir diğer önemli adım ise, özel sektörün teşvik edilmesidir. Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve kalkınması için özel sektörün katkısı büyük önem taşır. Özel sektörü teşvik etmek ve girişimciliği artırmak için devlet, bir seferberlik başlatmalı ve yeni yatırımlar için cazip fırsatlar sunmalıdır. Bu, Türkiye'nin ekonomisinin yeniden güçlenmesi için kritik bir adım olacaktır.

 

Ekonomik büyümenin sadece büyük şehirlerle sınırlı kalmaması gerektiği de bir gerçektir. Kırsal kesimlerin yeniden canlandırılması ve tarım sektörünün güçlendirilmesi, ülkenin genel refah seviyesini artıracaktır. Köy okullarının yeniden açılması, her köye bir Ziraat Mühendisi ve veteriner hekim atanması gibi adımlar, Türk tarımını yeniden ayağa kaldırabilir. Tarım sektörüne yönelik atılacak adımlar, sadece üretimi artırmakla kalmayacak, aynı zamanda kırsal alanlarda istihdam yaratılmasına da olanak sağlayacaktır.

 

Tarımın dışında, meyve yetiştiriciliği, arıcılık ve hayvancılık sektörlerine de yatırım yapılmalıdır. Bu sektörlerde yapılacak yatırımlar, kısa vadede Türk tarımının yeniden toparlanmasına yardımcı olabilir. Bu adımlar, Türkiye'nin uzun vadede kaybettiği üretim gücünü yeniden kazanmasını sağlayacaktır. Kayıpların telafi edilmesi belki 15-20 yıl sürecektir, ancak bu süreç başladığında Türkiye'nin ekonomik durumu büyük oranda iyileşebilir.

 

Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik durumu anlamak için ekonomist olmaya gerek yoktur. İhracatın ithalatı karşılama oranı düşükse, bu durum ülkenin ekonomik olarak daraldığını gösterir. İhracatın artması ve yerli üretimin desteklenmesi, Türkiye'nin ekonomisini güçlü kılacaktır. Fındık gibi önemli tarım ürünlerinin yurt dışına ucuz fiyatlarla satılmak yerine, bu ürünlerin işlenip katma değerli hale getirilmesi sağlanmalıdır. Örneğin, fındık üretiminin yüzde 80-90'ının işlenip ihracat edilmesi ve bu alanda yerli çikolata fabrikalarının kurulması teşvik edilmelidir. Ayrıca, şeker fabrikalarının yeniden açılması gibi adımlar da yerli üretimi destekleyecek ve ekonominin daha güçlü bir temele oturmasına yardımcı olacaktır.

 

Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik krizden çıkabilmesi için stratejik kamu kurumlarının yeniden yapılandırılması, özel sektörün teşvik edilmesi, tarım sektörüne yapılacak yatırımlar ve yerli üretimin artırılması gerekmektedir. Türkiye, varlık içinde yokluk çekmektedir ve bu durumu aşmak için güçlü bir ekonomi politikası ve ulusal birlik gereklidir. Eğer bu adımlar atılırsa, Türkiye'nin geleceği parlak olacaktır.