Osman DOST


TÜRKİYE ÇÖL OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA

TÜRKİYE ÇÖL OLMA TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYA


 

Eskiden devlet ormanları köylülerden korurdu. Ancak bugün, durum tersine dönmüş durumda; köylüler, ormanlarını ve doğal yeşil alanlarını devletten koruma çabası içinde. Ormanlarımız, yalnızca yaşam kaynağımız değil, aynı zamanda ülkemizin ekolojik dengesini koruyan en önemli değerlerden biridir. Ne yazık ki, bu değerler dolgu malzemesi elde etmek için, taş ocakları açılarak ya da maden sahaları yaratılarak yok ediliyor.

 

Karadeniz, Ege ve Marmara Bölgelerindeki Kaz Dağları gibi eşsiz ekosistemlerde on binlerce ağaç, yabancı maden şirketleri tarafından kesiliyor. Bu bölgelerde yemyeşil ormanlar, hızla çorak topraklara dönüşmekte. Akdeniz Bölgesi'nde ise benzer bir tehlike, yerli firmalar eliyle sürdürülüyor. Köy halkı, ormanlarını korumak için nöbet tutarken karşılarında güvenlik güçlerini buluyor ve bu mücadelede çoğu zaman çaresiz kalıyor. Orman kıyımları bir yandan hızla devam ederken, şimdi de milli servetimiz olan zeytin ağaçlarının kesildiği haberleri gündeme geliyor.

 

Halk, "Keşke Milli Savunma Bakanlığına sesimizi duyurabilsek ve askerlerimizin desteğiyle ülke genelinde büyük bir ağaçlandırma kampanyası başlatabilsek," diyerek çözüm arayışında. Ancak yalnızca ağaç dikmek çözüm değil; mevcut ağaçlarımızı korumak, dikilen fidelerin büyüyüp gelişmesine olanak sağlamak en az yenilerini dikmek kadar önemlidir.

 

Ülkemizde son yıllarda sıkça karşılaştığımız sel felaketleri, erozyon ve aşırı kuraklık gibi doğa olayları, büyük ölçüde ormansızlaşmanın doğrudan bir sonucudur. Ormanlar, su kaynaklarını besler, havayı temizler ve toprağı korur. Onlar olmadan ne suyumuzu ne de bereketli topraklarımızı sürdürülebilir şekilde muhafaza edebiliriz.

 

Eğer bu kıyımlar devam ederse, yalnızca birkaç yıl içinde Türkiye çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Araştırmalar, ormanların yok edilmesiyle birlikte yeraltı su kaynaklarının tükenme hızının da arttığını gösteriyor. Kuruyan göller ve azalan nehirler, gelecekte tarım ve hayvancılığı imkânsız hale getirebilir.

 

Türkiye, doğal zenginlikleriyle dünyanın en özel ülkelerinden biridir. Ancak bu zenginliklerin devamlılığı için acilen harekete geçilmesi gerekiyor. Hem bireylerin hem de kurumların çevre bilinciyle hareket etmesi, bu süreci durdurmak için elzemdir. Yasa dışı ağaç kesimlerine karşı daha sert tedbirler alınmalı ve bu alanlarda faaliyet göstermek isteyen firmalara daha sıkı denetimler uygulanmalıdır.

 

Çevresel farkındalık artırılmalı, okullarda ve toplum genelinde doğa sevgisi ve koruma bilinci aşılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, ormanlar yalnızca bugünün değil, geleceğimizin de güvencesidir. Eğer mevcut kaynaklarımızı tüketir ve doğaya zarar vermeye devam edersek, bunun bedelini hem biz hem de gelecek nesiller ağır bir şekilde ödeyecektir.

 

Bugünden itibaren daha bilinçli hareket etmek, her bireyin ve kurumun ortak sorumluluğu olmalıdır. Aksi halde, birkaç yıl içinde yaşanabilir bir çevreden söz etmek mümkün olmayacak ve Türkiye, kuraklığın ve çölleşmenin etkileriyle boğuşmak zorunda kalacaktır.