Mustafa BALBAY admin


Ücreti kadar öğretmen!

Ücreti kadar öğretmen!


AKP’nin istediği gibi yoğuramadığı, tam sadakat noktasına getiremediği mesleklerin başında öğretmenler geliyor. Mülakatla bile kültürel iktidarını bir türlü hayata geçiremiyor. Bütün baskılara karşın öğretmen örgütlenmesinde iktidar tek güç değil.

 

 

 

Öğretmen için yapılan onca tanımdan en kısa ve en neti şu:

Eğitim eşittir öğretmen!

Öğretmenlerin içinde bulunduğu duruma bakınca “Eğitim ne halde” diye sormaya gerek yok!

Milli eğitim bakanının çok çalıştık deyip apar topar Meclis’e getirdiği Öğretmenlik Meslek Yasası (ÖMY) gerek muhalefetin gerekse öğretmen sendikalarının etkin karşı çıkışıyla sonbahara bırakıldı. 

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile eğitimi AKP’nin arka bahçesi yapmayı hedefleyen iktidar ÖMY ile öğretmeni kırk imbikten geçirip sıfır toleranslı malum müfredatı uygulayacak kadro arıyor.

Yasayla, atanamayan öğretmenler kavramını buharlaştırıp “Siz öğretmen adayıydınız ama artık değilsiniz” demeye hazırlanıyorlar. Kurulması planlanan Milli Eğitim Akademisi’nde öğretmen adayı öğretmenler iki yıl ayrıca eğitilecek ve öğretmen adayı olacak! Yeni atamalar onların içinden yapılacak. 

***

ÖMY’yi ekim ayına dek gündemde tutmaya devam edeceğiz. Halen görevde olan öğretmenler ne durumda?

Bir öğrencinin dersine beş ayrı statüde öğretmenin girme olasılığı var?

 

 

 

Sözleşmeli, ücretli, normal, uzman, başöğretmen...

Öğretmenlik mesleğinin deneyime ve başarıya dayalı olarak katmanlarının olması konuşulabilir. Ancak yukarıda sıraladığımız öğretmenler içinde özellikle ücretli ve sözleşmeli statüsü kabul edilebilir değildir. 

Öğretmen derse girdiğinde kafasında sadece öğrencilerin ve derslerin olması gerekir. Özellikle ücretli öğretmenlik adeta kölelik gibi bir şey. 

Adı üstünde kadrolu değiller.

Alacakları para her ay değişiyor.

Genel olarak asgari ücretin altında.

Hemen hiçbir özlük hakları yok.

Yıllık izin ya da mazeret izni kavramı yok.

Kadrolu öğretmen geldiği an işine son veriliyor.

Öğretmen kimliği verilmiyor.

Böyle bir öğretmenlik statüsü olabilir mi? Biz statü diyoruz ama statü bile değil.

Alın teriyle yapılan her iş kutsaldır. Ancak öğretmenliğin onuruna yakışan bir formu olmalı. Ücretli öğretmenlik, amale pazarından o gün yapılması gereken iş için lazım olan elemanları alıp getirmek, iş bitince göndermek gibi bir şey!

 

 

 

Sayıları hiç de az değil. Yaklaşık her 12 öğretmenden biri ücretli. 

Bir milli eğitim bakanının bu sorunu çözmeden hiçbir işe girişmemesi gerekir. 

***

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sesleniyoruz.

Geldiğiniz kültür eteğinizden çekiyor olabilir.

O kökenlerinizin temsilcileriyle eğitime nasıl bir şekil vereceğinizi paylaşıp mutlaka başaracağınızı söylemiş olabilirsiniz.

Geçmişteki “altın nesiller” yetiştirip devleti ele geçirmeyi hedefleyenler gibi “ak nesiller” oluşturmaya yeminli olabilirsiniz.

Eğitimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim edip görevinizi başarıyla yerine getirme heyecanı içinde olabilirsiniz.

Başta Suriyeliler olmak üzere Türkiye’deki yabancıların dillerini de eğitime sokup eğitim dilini darmadağın etmenin faydalarını düşünüyor olabilirsiniz.

4+4+4’ün sonuçlarının hüsran olduğunu gördükten sonra ört+ört+ört yöntemini benimseyip TÜİK’vari adımlarla başarısızlığı gizlemenin kolay olduğunu düşünebilirsiniz.

Ancak!

 

 

 

Sizin önünüzdeki veriler de ortada, kendi tabanınızı bile bu eğitim sisteminden soğuttunuz!

Şu aşamada eğitime bir iyilik yapmak istiyorsanız bir önerimiz var:

Hiç dokunmayın!